BÖLÜM 3

1.4K 67 86
                                    

Oyun oynarken uyuyakalmıştım ve beni uyandıran ise kulaklıklardan gelen mesaj sesi oldu. Mesajı açıp okudum ve cevap verdim. Ne zaman kurtulabilirdim bu çocuklardan ?

- Çok zarar vermeseydin çocuğa, yazık.

- Yok merak etme o kadar da zorba değiliz, kardeşim sonuçta. Sadece sağ gözü morarık, yüzünde birkaç çizik var ve bizi hatırlamıyor. Yani küçük çaplı bir hafıza kaybı. Her şey bu kadar, sorun yok.

- Daha ne olacaktı acaba ?

- Bundan çok daha kötüleri var. Değil mi yani ?

- Gerçekten delisin sen. Cidden çocuğun durumu bu mu yani?

- Tabiki de hayır. Kardeşime sırf yanlış numara çevirip telefonumdan gizlice işler çevirdi diye böyle bir şey yapmam zaten. Hiç böyle ileri gidecek bir şey olmaz aramızda. Sadece kafasına bir şaplak, götüne de bir tekme yedi o kadar.

- Oh be rahatladım.

- Peki, tekrar özür dilerim bay bay.

- Önemli değil bay bay.

Evet, konuşma bundan ibaretti. Yazışma bitti ve kulağımdan kulaklığı hızla çıkartıp kulağıma bağıran kişiliğe baktım. Aklı sıra beni korkutmaya çalışan Bomi unniydi. Ama becerememişti.

"Yaaa! Neden korkmuyorsun ama sen ?" Dediğine kırkırdayıp cevap verdim. "Meslek sırrı canım." O da güldü. "Senin mesleğini yesinler. Nasıl bir meslek o?" Beraber gülerken devam ettim. "Sen anlamazsın boşver. Yaşın küçük." Bomi unni bu sefer öyle bir kahkaha attı ki bir an camlar kırılacak sandım, çünkü oda sallandı ama ucuz kurtulmuştuk, bir şey olmadı. "Demek öyle. Sen kime küçük diyorsun bakayım ? Sensin küçük velet." Diyip saçlarımı karıştırıp gıdıklamaya başladı.

Biz kahkaha atarken içeri birinin girmesiyle o tarafa döndük. Birde ne göreyim o...o....O,o buradaydı. Kalbim artık işlevini kaybetmişti. Yerinden çıkacaktı adeta. Belli etmemeye çalıştım. Bomi unniyle birlikte hemen ayağa kalkıp saygılı olmamız gerektiği için selam verdik. O da ifadesiz bir şekilde selam verip aynanın karşısında benim daha demin oturuyor olduğum daha sonra Bomi unni üstüme atlayınca oradan ayrıldığım yere oturdu. Hemen oraya doğru gidip önündeki eşyalarımı alacaktım ama ayaklarım kımıldamıyordu.

Kalbim hâlâ eski ritmine dönmemişti. Yanına yavaş adımlarla ilerledim. Telefonuyla uğraşıyordu. Eğilip tekrar selam verdim. Bu hareketimle bana baktı ve evet, gene ifadesizdi. Nasıl bu kadar soğuk olabiliyor anlamıyorum ama böyle bir çocuk işte. Hiç güldüğünü görmedim ama söylediklerine göre gülünce tavşan dişleriyle beraber aynı bir tavşan gibi görünüyormuş. Bende görmek isterdim.

Benim için gülse bir kere de olsa görsem keşke. İçimden düşüncelere dalmışken bir anda kendime geldim ve onun ayağa kalkmış, yüzüme doğru eğilmiş, tek kaşını kaldırarak bana baktığını gördüm. Afallayarak iki üç adım geriledim.

Neredeyse düşüyordum ki belimden tutup beni kendine çekti. İşte ben burada bittim,öldüm. Yüzünü yakından görebilme şansım oldu ama o bana hâlâ güzel gülüşünü göstermiyordu. Bir gülüş esirgenir mı benden? Ayıp ama.

"Şe... şey özür dilerim. Be...ben eşyalarımı alacaktım da." Evet kekelemiştim aferin bana alkış. Elimle de titreye titreye eşyalarımı göstermiştim gene aferin bana alkış. O da gösterdiğim yere bakıp hiç istifini bozmadan aynı yerine oturup almam için eşyalarımı gösterdi. Tekrar telefonuna döndüğü sırada bende eşyalarımı aldım. Tekrar selam verdim. Tam gidecekken kolumu tutmasıyla şaşırarak ona dönüp baktım.

YANLIŞ NUMARA |JJK| • |SNE|Where stories live. Discover now