Bölüm 3

5.3K 541 64
                                    

Altair tam saklandığı çalıdan ağır ağır sürünerek geri giderken canavar mağaradan çıktı. Altair çıkan canavarı gördüğünde nutku tutuldu. "Bu da ne böyle! Kaç metre acaba bu yılan?! Çüş! Beni tek lokmada yutar bu. Kalınlığı bir metreden fazla olduğunu düşünürsek on - onbeş metre var gibi" dedi.

Altair dikkatini ses çıkarmamaya odaklayarak yavaşça sürünmeye ve mağaradan uzaklaşmaya başladı. Yaklaşık on dakika süründükten sonra koşmaya başladı. Koşarken köye giden patikayı buldu ve patika boyunca köyün etrafını çeviren tahtadan kazıkları görene kadar da durmadı.

Köye geldiğin de hala az önce gördüğü yılanın etkisinden kurtulamamıştı. Dalgın dalgın bir taşa oturmuş yılanı düşünürken karnının gurultusuyla kendine geldi ve "Eve gidip yemek yesem iyi olacak" dedi.

Eve geldiğinde Emris bir tahta bir sandalyede uyuya kaldığını gördü. "Uyandırayımda odasında yatsın. Şimdi her tarafı tutulur bunun." dedi.

Emris'i uyandırdığında Emris karşısında Altair'i görünce göz yaşlarına hakim olamadı ve sımsıkı sarıldı. "Beni çok endişelendirdin. Lütfen bir daha köyden tek başına çıkma. Dışarısı çok tehlikeli" dedi.

Altair önemsenmenin vermiş olduğu mutlulukla "Bir dahakinde haber veririm" dedi.

Emris göz yaşlarını sildikten sonra "Amcam ve bazı köylüler tüm gece ormanda seni aradı. Git amcama geldiğini söyle. O da senin için çok endişelendi." dedi.

Altair dudak altından " Ecelime susamadım." dedi.

Tam bu esnada Altair'in karnı bir kez daha guruldadı.

Emris tebessüm ederek "Birileri aç galiba" dedi.

Altair masaya oturdu. Ablası Emris'in yemek hazırlamasını bekledi.

Ablası önüne lapa gibi pirince benzer bir şey koyunca, "Bu ne? Lapa olmuş bu. Yemek yapmakta pek iyi değilsin galiba. Neyse ki açım." dedi.

Altair, yemeğini yerken ablasını şaşkın şaşkın ona bakıyordu. Ablasının bakışlarını görünce "Ne oldu? Yüzümde bir şey mi var?" dedi.

Ablası bu lafın üstüne daha da şaşırarak "Hayır eskiden sessiz sakin bir çocuktun. Şimdi ise biraz..." dedi.

Altair somurtarak "Biraz ne?" dedi.

Emris ise kısık ve çekingen sesle "yaramaz..." dedi.

Altair arsız ve umarsız bir şekilde sandalyeye yaslandı ve "Eee... Çocuk dediğin yaramaz olmalı." dedi.

Emris şaşkın şaşkın Altair'e bakarken, Altair oralı olmadan "Neyse eline sağlık abla. Sofrayı da kuran kaldırsın. Ben dışardayım. " dedi.

Altair köyde gezerken köy merkezinde bir grup kalabalık olduğunu gördü. Ağır adımlar,, sallana sallana ve ıslık çalarak kalabalığın olduğu yere doğru yürümeye başladı.

Kalabalığın olduğu yere geldiğinde kalabalığı ufak olmasının avantajını kullanarak geçti. Karşısında orta büyüklükte bir at arabası ve arabanın önünde birini gördü. At arabasının üstünde tabela gibi bir şeyler yazıyordu. Merakla adamın konuşmalarına kulak kabarttı.

" Ey! Ormanın derinliklerinde yaşayan Ilha köyü halkı, bu elimde gördüğünüz yatkınlık iksiri. Bu iksiri içenler antlaşmalı canavarlarıyla daha yakın bağ kurabiliyorlar. Hepimiz çocuğunuzun bir eğitmen olmasını isteriz. Bu iksir ile bu mümkün. Ve sadece sizin gibi doğa adamlarına özel fiyatla sadece ama sadece 50 bakır." dedi. Adam bu sözleri söyleyince kalabalıktan bir uğultu yükseldi.

Altair ise gözlerini kısarak "Bu adam ne diyor bilmiyorum ama dolandırıcı gibi duruyor." dedi.

Kalabalıktan bir kaç kişinin sesi daha da yükselerek

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Where stories live. Discover now