Bölüm 59

2.6K 363 57
                                    

Prenses çadırından koşarak çıktı. Yofdan ve Gognog ailelerinin birbiriyle savaştığını görünce çılgına döndü. Kılıcını kınından çekerek kraliyet askerlerine onları durdurma emri verdi.  Kraliyet askerleri özel eğitimli askerlerdi. Asıl amaçları kraliyet ailesini korumaktı. Bu yüzden ciddi eğitimden geçmiş bir askeri gruptu.

Altair, kraliyet askerlerinin kavgayı ayırmak için uğraşırken birşeyi fark etti. Kraliyet askerlerinin kullandıkları teknikler, Dyrus'un Altair'a öğrettiği dövüş teknikleriydi. "Bizim dede harbi harbi kraliyet ailesindenmiş. Bu iyi oldu." diyerek yüzünde şeytansı bir gülüş oluştu.

Kraliyet askerlerinin dahil olduğunu gören Yorgi Gognog hemen askerlerini geri çekilmesi için emir verdi. Ortalık geçen on dakikanın ardından yatışmıştı. Zayiat ise 11 Yofdan askeri ölürken 3 Gognog askeri ölmüştü.

"Adamlara boşuna general aile denmiyormuş. Sayıca bile az olmasına rağmen Yofdanların içinden geçti." diye mırıldandı Altair. Bu olay ona, hiç tahmin etmedi hatta hiç düşünmediği birşeyi göstermişti. Acaba Money hanesi ile Gognog ailesi savaşsa nasıl olurdu? Gördüğü kadarıyla orkları işin içine sokmazsa açık bir yenilgi olurdu. Kendi askerleri kesinlikle Gognog askerleri kadar güçlü değildi. Çoğu köleydi zaten. Böyle bir durumda şehre orkları da getiremeyeceğine göre kendi askerlerini de güçlendirmesi gerekiyordu.

Prenses öfkeyle iki tarafın kavga ettiği yerin ortasına gelerek bağırmaya başladı. "Siz! Ne haddinize! Kimden izin aldınız da birbirinize saldırıyorsunuz! Hemen bana Yorgi ve Gorde'yi getirin!"

Kraliyet askerleri tam harekete geçecekken ikisi de kendi taraflarından çıkarak prensesin önüne geldiler. Gorde Yofdan tüccar olduğu için insan sarraflığı konusunda daha iyi. Hemen diz çökerek kafası eğdi. Lakin Yorgi Gognog bir askerdi. Onurluydu ve gururluydu. O diz çökmedi. Başı dik bir şekilde yaptıklarımdan pişman değilim havası veriyordu.

Altair, Yorgi'nin dik başlılığını görünce "Biri şuna söylesin, fazla gurur g*te vurur." diye mırıldandı. Şu an en çok Prensesin hareketini merak ediyordu Altair. Eğer Yorgi'ye diz çökmesini söylerse, herkesin gözünde güçlü bir yönetici olacaktı. Eğer onu tutuklatır ve sırf bu yüzden ceza verirse, herkesin gözünde katı ama güçlü bir yönetici olacaktı. Hiç bir şey yapmayıp sakinleşene kadar beklerse, herkesin gözünde akıllı bir lider olacaktı. Eğer onu oracıkta öldürürse, bu onu herkesin gözünde güçlü gözükmeye çalışan, aptal bir lider yapacaktı.

Prenses, Yorgi'nin diz çökmemesinden dolayı daha da sinirlenmişti ve sinirlerine hakim olamayıp Yorgi'nin başını bir kılıç darbesiyle yerinden ayırdı. Aslında kılıç darbe Yorgi'nin kaçabileceği basit bir darbeydi. Lakin Yorgi bir askerdi ve sadakat onun en temel duygularından biriydi. Kendisine doğru gelen ölümü hiçbir şey yapmadan kabul etti.

Gognog askerleri, yere yığılan başsız Yorgi'nin cesedini görünce anlık bir şok yaşadılar. Daha sonra da o şok büyük bir hüzne dönüştü.

Altair hiç bir şey olmamış gibi çadırına dönerken, her şeyin istediği gibi gitmesinden dolayı, yüzünde gizleyemediği şeytansı bir gülüş vardı.

-------------------

Olayın üstünden iki gün geçmişti. Prenses sakinleştikten sonra olayı öğrendiğinde yargısız olarak Yorgi Gognog'u öldürdüğü için pişman olmuştu. Gorde'yi ise tutuklatarak yargılamak için şehre götürüyordu. Sonuçta Yorgi'nin vahşice ölen karsının yüzüğü Gorde'nin eşyalarının arasından çıkmıştı. Gorde defalarca yüzüğü ilk defa gördüğünü, ona karşı komplo kurulduğunu söylese de bu pek inandırıcı değildi. Özür amaçlı Gognog ailesine gitmeyi düşünüyordu. Affedilmek için de Gognog ailesinden elli kişiye kraliyet eğitimi verdirmeyi teklif edecekti. Lakin başka hata yapmamak içinde kararsızdı. Bu yüzden şu an yanında olan ve ona akıl verebileceğini düşündüğü Altair'a danışmaya karar verdi.

"Altair sence ne yapmalıyım?" dedi prenses.

"Ne için Komutanım?"

"Anlık sinir ve fevri davranışım yüzüne Yorgi Gognog'u öldürdüm. Bu büyük bir hataydı. Şu an çok pişmanım. Gognog ailesinden özür dilemem gerekiyor. Kendimi onlara karşı mahcup hissediyorum." dedi prenses. Sesi üzgün ve ağlamaklıydı.

Altair prensesin konuşmasında bir kelimeye çok takılmıştı. O da mahcuptu. Geçmiş hayatında bir çok siyasetçiye pahalı hediyeler alarak kendine karşı mahcup hissetmelerini sağlardı. Bu sayede de istediği ihaleleri usulsuz olarak kazanabiliyordu. Şu an Altair istemeyerek Gognog ailesine büyük bir fırsat vermişti. Prenses mahcup hissediyorsa ya onlara bir şeyler teklif edecekti ya da daha kötüsü onların teklifini reddetemeyecekti. Gognog askerlerini görmüştü. Hepsi iyi birer savaşçıydı. Gognog ailesinin en büyük zayıflığı paraydı. General ailesi oldukları için parasal olarak diğer ailelerle aynı güçte değildi. Lakin prensesin mahcup duygusu bu konuyu halledebilirdi. Bu da Altair'in kendisine büyük bir rakip yaratmış olması demekti. Bu konuyu prensesin kafasından atması gerekiyordu. Bunu direk karşı çıkarak ya da onu direk yönlendirmeye kalkışmak sadece güven sarsardı.

"Bence... Yani hata gibi... Boş verin beni. siz bilirsiniz pres... Komutanım."

Prenses kendiyle çelişen Altair'i görünce onun aslında nasıl düşündüğü daha da merak etmişti. "Lütfen Altair bana yardımcı ol."

"Benim konuşmam daha doğru olur prenses. Sizi yönlendirmek istemiyorum. Siz kendi düşüncelerinizle bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz."

Prenses daha da meraklanarak "Evet dediğim gibi kendi düşüncelerim var. O yüzden yönlendirmiş olmazsın. Sadece fikrini soruyorum. Sen olsan ne yapardın?" dedi.

"Madem sordunuz söyleyeyim. Öncelikle böyle bir hata yapmazdım..." Altair'in bu cümlesinden sonra prenses yine o karamsar ifadeye büründü. "Lakin yaptıysam da hatayı hatayla devam ettirmem. Şöyle ki ben prens olsam yani otorite isimlerinden biri olsam asla özür dilemem ki, bana boyun eymeyen biri için asla! Ben prenssem ve sen bunu kabul etmişsen bana boyun eymek zorundasın. Eymemek bir nevi baş kaldırmak, isyan etmek demektir. Kim bilir sizin o çok hızlı, atik kılıç hareketiniz olmasa, yani kılıç darbesinden kaçabilme şansı olsa, belki size karşı kılıç bile çekebilirdi. Ben Gorde'nin kötü bir kılıç ustası olduğunu söylemiyorum. Hatta büyük ihtimalle hepimizden iyidir. Lakin sizi küçümsediği için hafife almış olma ihtimali de var. Üstelik siz o kampın başındayken böyle bir durumu size söylemek yerine, saldırması da onu bir başka açıdan da sizin adaletinizi saymadığı anlamına gelir. Evet siz bir hata yaptınız lakin karşının hata sayısı daha fazla. Üstelik bir savaş çıkması durumunda potansiyel asker olabilecek 14 kişinin ölüne sebep oldu. Yine en iyisini tabii ki siz bilirsiniz, prensesim. Ben sizi daima inanıyorum ve sizi daima koruyacağım. Bunu bilin yeter." dedi Altair. Cümlesi biter bitmez prensesten bir cümle beklemeden gittikleri yolu kontrol etmek amaçlı atıyla ileri doğru hızla gitti.

Prenses şayet kral şehrinden iyi bir bürokrasi ve siyaset dersi aldıysa planının tutma ihtimali çok düşüktü. Lakin gerek yaşadığı dünyadaki çağın durumu, gerekse prensessin gelgitleri planın tutması içinde bir şans veriyordu. Altair şansına inanarak bu kumarı oynadı.

-------------------------------------

Sonunda şehre gelmişlerdi. Altair, prensesi valilik binasının girişine kadar eşlik ettikten sonra direk olarak Money ailesinin evine doğru dört nala gitmeye başladı. Hemen Chengiz'i bulması gerekiyordu.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Where stories live. Discover now