Bölüm 24

4K 382 136
                                    

Altair herkes yattıktan sonra yüzüğü evin kuzey duvarına yakın bir ağacın altına dömdü. "Burada güvende olur."

Gün ağarırken Altair, dedesinin ona öğrettiği dövüş tekniklerini çalışmaya başladı.

İhtiyar ve kızlar, sabah uyandıklarında Altair'i şaşkınlık içerisinde izlemeye başlamışlardı.

"Bizim oğlana bak sen. Dövüşmeyi de bilirmiş. Hahaha."

Altair herkesin uyandığını görünce antrenmanı bırakıp yanlarına gitti. "Günaydın."

Kızlar eğilerek selam vererek "Günaydın." dedi.

Baqdall ise gülümseyerek "Günaydın. Kimden öğrendin dövüşmeyi"

"Dedemden."

"Yaşıyor mu peki? İşleri yoluna koyduğumuzda ziyaretimize gelsin. Burada yaşasın."

Altair'in aklına onu kandırdığı gelince pis pis sırıtarak "Büyük ihtimalle yaşıyor. Fakat benle karşılaşmak istediğinden şüpheliyim ." dedi.

"Niye? Ne haylazlık yaptın adama da seni başından attı?"

"İnanır mısın ben bir şey yapmadım. O yaptı..."

"..."

"O nasıl bir surat? Gerçekten öyle oldu?"

"Neyse hadi sen okula git."

"Ne okulu?"

"Ne demek ne okulu?! Eğitmenlik okulu işte."

"Ya! Ne eğitmenliği ya! Ben sana tüccar olacağım diyorum, sen eğitmenlik diyorsun."

"Bak sakin kalmaya çalışıyorum. Bu yüzden düş önüme seni okula götüreceğim."

"Bağdat. Ben ciddiyim. Okul ile işim olmaz benim."

Baqdall, Altair'in epik seviyede bir yılanı olduğunu gördüğünden beri onun için hazırladığı planları değiştirmişti. Bu dünyada ki en prestijli unvanların başında eğitmenlik geliyordu. Eğitmenlikler kendi aralarında seviyelere ayrılıyordu. Zirvedeki seviye ise krallık eğitmeni unvanı vardı ve yetkisi başbakandan daha yüksekti. Fakat Altair'in bu işte en ufak bir isteği olmadığını da biliyordu. Bu yüzden bütün gece onu nasıl okulda okumasına ikna ederim, diye düşündü ve sonunda buldu. "Lan salak velet! Ben sana oraya eğitmen ol diye mi yolluyorum, sanıyorsun. O okula kimler gidiyor biliyor musun? Asker, soylu ve zengin çocukları gidiyor. Git biraz çevre yap. Kendini yavaş yavaş kabul ettir. Bazen düşündüğümden daha salak oluyorsun."

Altair bu cevap karşısında donup kalmıştı. "Ha... Haaaa... Özür dilerim sayın büyük tüccar Bağdat."

"Bağdat değil Baqdall. Seni adi..."

"Ağız alışkanlığı canım kızma hemen."

"Neyse hadi okula!"

Altair yanına sadece 10 bakır alarak avlulu evden ayrıldı. Caddede yürürken, Cadde üstünde bulunan bir avlulu evden birilerinin çıkışına denk geldi. Çok süslü bir at arabası, onu koruyan önde ve arkada beş atlı kişi evin büyük kapısından çıkıyordu. Korumaların kıyafetlerinin arkasında ve arabanın üstünde bir tür simge vardı.

"Sanırsın resmi bayram geçidi. Bu ne böyle. Yalnız bu simge bana tanıdık geldi."

 Altair simgeye dikkatle baktığında "Lan bu! Diyerek eliyle cebinde yüzüğünü aradı fakat daha sonra aklına onu ağacın dibine gömdüğünü hatırladı. Üstünde olmadığına sevinmişti. Derin bir nefes aldı. "Lan Gümüş! Ne hallere soktun bizi... Bakalım bakalım kimi yemişsin?"

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin