Bölüm 50

3.2K 410 103
                                    

Casandra, Altair'in kanlar içinde yerde yattığını görünce deliye döndü. Osamq'a dönerek "Sen! Sen efendime ne yaptın!" diye bağırdı. Gözleri çılgına dönmüş gibiydi. Eşsiz bir canavarın hiddetine bina dahi dayanamıyor çatlama kırılma sesleri geliyordu.

Osamq da tıpkı vahşi dev bir ork gibi kükredi. Dev ellerini sıkarak "Bende sana aynı şeyi söyleyecektim! Dostum Altair'a ne yaptın?!" dedi. İkisinin kudurmuş canavarlar gibi yayılan aurasına bina daha fazla dayanamayarak çökmeye başladı.

İkisi de savaş moduna girmiş, ilk diğerinin saldırmasını bekliyordu. En ufak bir hareket bir diğerinin ciddi bir şekilde yaralanmasıyla sonuçlanacağı kesindi. Tam bu esnada, yıkılmaya başlayan binadan bir kalasın, Altair'in üstüne düşecekken ikisininde aynı anda kalasa vurup parçalaması, ikisinde birbirine karşı ikna etmişti.

Osamq, hemen Altair'i kucaklayarak madenin girişine doğru koşmaya başladı. Casandra ise onların üstüne doğru gelen kalasları ve taşları büyüsüyle uzaklaştıryordu.

Madenden büyük bir toz bulutuyla beraber hasar almadan çıkabilmişlerdi. Altair'i hemen Osamq odasına götürdüler. Doktor tedavi göstermesi gerektiği aşikardı. Fakat orası bir ork köyü olduğu için insan doktor yoktu. Çaresizce ne yapacaklarını düşünürken, Osamq hemen bir orku çağırarak "Hemen iki dağ ilerideki madene git. Orada Chengiz'i bul!" dedi.

Casandra, üzgün fakat bir o kadar öfkeli bir sesle "Orkun iki dağı aşana kadar efendim ölebilir!" dedi.

Osamq da en az onun kadar üzgün ve öfkeli bir sesle "Başka bir fikrin var mı?!" dedi.

Casandra'nın gözleri parlamaya elleri kırmızı bir aurayla kaplanmaya başladı. "Çıkın! Efendimizin başı derte" diye haykırdı. Aniden Altair'in kitabı altın ışıklar saçarak parlamaya başladı. Altın, Gümüş, Dolar ve Avro ortaya çıktı. Hepsi üzgün bir şekilde Altair'a bakıyordu.

Casandra, Gümüş'e seslenerek "Gümüş sen aramızda en hızlımızsın." dediği an da Osamq lafa girerek "Gümüş git Chengiz'i bul. O seni yalnız görünce durumu anlar. Onu hemen buraya getir!" dedi. Gümüş daha Osamq cümlesini bitirmeden koşmaya başlamıştı. Kısa sürede gözden kaybolmuştu.

Gümüş'ün gitmesinin üstünden bir saat geçmişti. Altair'ın ağzından zaman zaman kan gelmeye devam ediyordu. Bu da onları daha da korkutuyordu. Casandra derin bir nefes aldı ve "Eğer efendimin durumu biraz daha kötüleşirse onu ısırıp..." dediği gibi kendisine bakan dört ölümcül aura gördü. "Saçmalamayın! Tabii ki ona zarar vermeyeceğim. Belki onu vampire çevirirsem kurtulur diyecektim." dedi.

Gümüş hiç durmadan koşuyordu. Aniden radarına bir şey takıldı. Bu bir üç boynuzlu geyikti. Geyikle göz göze gelince durdu. Tam devam edecekti ki geyiği avlamaya gelen iki insanı da fark etti. Ağzının suyu akıyordu. Aynı anda bir geyik iki insan böyle fırsatlar pek denk gelmezdi. En son ne zaman insan yemişti ki ya da geyik... Uzun zaman olmuştu. Fakat gitmesi gerekiyordu. Efendisi çok hastaydı. Belki yese o kadar da zaman kaybetmezdi. Bir süre bu ikilem arasında gidip geldi. Daha sonra efendisine olan bağlılığı ağır bastı. Kaçırdığı avlardan dolayı gözleri yaşlı koşmaya devam etti.

Gümüş, Madenin önüne geldiğinde ulumaya başladı. Gümüşü gören herkes panikle sağa sola kaçıyordu. Madeni korumaktan görevli köleler dahi elleri titreyerek ayıdan daha iri kurda bakıyordu. Chengiz canavar saldırı olduğu düşünüp hemen madeni koruyan tahta surların üstüne çıktı. Kurda baktığı anda onun Gümüş olduğu anladı. Çünkü bu civarda başka bu kadar iri ve besili bir gri kurt olması imkansızdı. Chengiz, canavar saldırı olmadığı için rahatlamıştı. Fakat Gümüş buradaysa efendisi neredeydi. Ayrıca Gümüş niye durmadan uluyordu. Bir gariplik olduğunu anlayıp koşarak Gümüş'ün yanına gitti. Gümüş'ün yaşlı gözlerini gördü. İşte o an Chengiz'in içine karanlık çöktü. Belli ki efendisine bir şey olmuştu.

"Gümüş! Efendi nerede? Yaralı mı?!" dedi.

Gümüş kafasıyla onayladı. Chengiz koşarak madene gitti ve atlara binmiş üç kişi olarak hemen dışarı çıktı. "Bizi efendiye götür!" dedi.

----------------

Bir gün geçmişti. Casandra artık canavarları ve Osamq, diğer seçenek için ikna etmeye çalışıyordu. Aniden ork borazanı duyuldu. Belli ki Gümüş ve Chengiz gelmişti. Osamq hemen taş surdan kapıya koşarak kapıyı açtırdı. Chengiz'in yüzü stresten simsiyah olmuş, hiç uyumadığı halinden belliydi. Doktoru hemen Altair'in yanına götürdüler. Doktor oda da bir saf kan vampir, Gümüşden daha iri başka bir kurt, bir kara mamba ve kırmızı kaseli örümceği görünce neye uğradığını şaşırdı. Casandra doktorun Altair'i tedavi etmek yerine bunlara baktığı görünce öfkeye bağırdı. "Doktor! Efendimle ilgilen!" Doktor hemen kendine gelerek Altair'i incelemeye başladı. İncelerken sorularda soruyordu. "Neresinden yaralandı?"

"Hiç bir yerinden." dedi Casandra.

"Peki yediği bir şeyden dolayı mı zehirlendi."

"Hayır. Bir şeyde yemedi." dedi Osamq.

Doktor şaşkın şaşkın ikisine bakarak "Peki nasıl oldu? Ne zaman bilincini kaybetti?" dedi.

"Taş, kitabına nüfus ettikten sonra yürüyecek dermanı kalmadı. Bir süre sonra da yere düşüp ağzından kanlar gelmiş." dedi Casandra.

Doktor, Altair'i biraz daha incelikten sonra Chengiz'e dönerek "Efendim, Efendi Altair'in hayati tehlikesi yok. Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde ki, genelde büyük üzüntülerde ya da korkularda yaşanır bu durum, beyin kendisini korumaya almış. Bir nevi bitkisel hayata geçmiş durumda. Maalesef bilinen herhangi bir tedavisi yok." dedi.

--------------------------

Olayın ardından bir ay geçmişti. Altair hala bitkisel hayattaydı. Altair'in haberi tüm şehirde duyulmuştu. Halk olayı büyük bir üzüntüyle karşılanmıştı. Vali bey ve bir çok aile ziyarete gelmişti. Ta başkentten dahi doktorlar getirilmişti. Fakat hiçbiri tedavi edememişti. Şehirde, Altair'in bir daha uyanamayacağı gibi söylentiler yayılmaya başlamıştı. Bu durum Money hanesi için çöküş gibi gözünmeye başlamamıştı.

Bir gün gece vakti Money hanesinin kapısı çalındı. Korumalar gece gece gelen kara kıyafetler içindeki kişiyi görünce silahlarına davranarak "Kimsin?" dediler.

"Açın kapıyı hayırsız torunumu görmeye geldim." dedi adam.

"Torunun kim senin amca?" dedi korumalar. Bu esnada bir başka koruma da Chengiz ve Baqdall'a haber vermeye gitti.

Gümüş ve Altın yattığı yerden kalkarak birbirine baktılar. Koku ve ses çok tanıdıktı. Hemen koşarak dışarı çıktılar.

"Burada başka hayırsız daha var mı ki? Tabii ki Altair olacak hayırsızı!"

Korumalar sinirlenerek "Efendimiz hakkında doğru konuş amca. Yoksa..." dedi.

Gümüş ve Altın koşarak kapıya gittiler. Adamı görünce dev cüsselerine rağmen yerde yuvarlanmaya hoplamaya başladılar.

"Kocaman olmuşsunuz. Hahaha. Ben sizi çoktan açlıktan öldürür sanıyordum. Görünen o ki bayağı beslemiş. Neyle besledi sizi böyle." diyerek bir Gümüş'ün bir Altın'ın kafasını okşuyordu.

Dışarı daha sonra Chengiz ve Baqdall çıktı. Gümüş ve Altın'ın adamla oynadığını görünce ikisi de adama inandılar. Adam dışarı çıkan iyi kıyafetli iki kişiyi görünce "Anlaşılan siz torunumun yakınlarısınız." dedi.

Baqdall resmi bir selam vererek "Öyle de denebilir. Siz kimsiniz?" dedi.

Adam yüzünü ışık gelen yere getirerek "Ben Dyrus L. Higger" dedi.

Baqdall'ın gözleri fal taşı gibi açıldı. Hemen diz çöktü ve "Efendim kusura bakmayın. Sizi tanıyamadım." dedi. Baqdall'ın diz çökmesine, başta Chengiz olmak üzere tüm korumalar şaşırmıştı.

Baqdall, Chengiz'e dönerek "Ne aval aval bakıyorsunuz! Diz çökün hemen! Karşınızdaki kişi Kralımızın amcası! Büyük eğitmen Dyrus!" dedi.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Where stories live. Discover now