Bölüm 28

3.6K 427 44
                                    

Altair, Hennor'un yanından ayrılarak şehirde gezmeye başladı. Şehir, her çağın, her şehrinde olduğu gibiydi. Fakirler kendi aralarında yaşarken zenginler kendi aralarında yaşıyordu. Şehir dört bölüme ayrılmış gibiydi. Kendi aralarında sınıflara ayrılan mahalleler, ordugahın ve eğitmen okulun bulunduğu bölgeler, güçlü ailelerin yasadığı avlulu evler ve son olarak dini tapınaklar ve valilik binasıydı.

Şehrin en kalabalık mahalleleri orta sınıf mahallerdi. Dükkanların, hanların, genelevlerin ve atölyelerin çoğu bu mahallelerdeydi. Aynı zamanda şehrin tek köle ticaret alanı da bu bölgedeydi. Yüksek sınıf mahallelerde müzayede salonları ve daha lüks dükkanlar ve genelevler vardı.

Şehirde köle sayısı fazla gibi dursa da köle sahibi sayısı bir hayli azdı. Altair yürürken hemen hemen her caddede bir kaç köle görüyordu. Kölelerin boyunlarında tıpkı bir köpek tasması gibi tasmaları vardı. Tasmaların üzerinde de kime ait olduklarını yazan yazılar... Kölelerin çoğu erkekti. Genelde alışverişte hamallık olarak kullanılıyorlardı.

Şehirde güvenlikte iyi denilecek seviyedeydi. Neredeyse her cadde de bir grup asker devriye geziyordu.

Altair şehri gezerken dükkanın birinde tanıdık bir yüzü gördü. Direk yanına gitti.

"Selam. Adın Matis'di dimi?"

Matis, Altair'i görünce korkudan eli ayağı titremeye başladı. Anında gözleri doldu. "Yemin ediyorum. Kimseye bir şey söylemedim. Hühühü."

Altair bu laf üstüne istemsizce şüphelenmişti. Ciddi bir ses tonuyla "Ağlama! Dikkat çekiyorsun." dedi.

Matis, ellerini ağzına bastırarak, ağlama sesini duyulmaz hale getirmiş olsa da gözlerinden akan yaşları engelleyemiyordu.

Altair, Matis'in kolundan tutarak dükkanın içine soktu. Korkunç bir bakışla "Söylemediğine emin misin?" dedi.

Matis, Altair'in o bakışlarını görünce korkudan dizlerinin bağı çözüldü ve olduğu yere düştü.

Altair, Matis'in kolunu sıkıca kavradı ve sıkmaya başladı. "Bir soru sordum?!"

Matis, Altair'in kolunu sıkmasından dolayı ciddi bir acı hissediyordu. "Lütfen bırak kolumu. Çok acıyor...Hühühü."

Altair ise soğuk bir ses tonuyla "Sorumu cevapla bırakayım." dedi.

Matis hıçkırıklar içinde "Yemin ediyorum. Kimseye söyledim." dedi. Altair elini Matis'in kolundan çekti. Matis, hızlıca kolunu hemen kendine çekerek koluna baktı. Koluna kan oturmuştu. Bir kaç dakikaya da moraracağı aşikardı.

Altair, neşeli bir tonla "Söylemediysen bir sıkıntı yok." dedi v gülümsedi.

Matis, aniden ruh hali değişen Altair'a bakarak "Sen kötü birisisin. İyi taklidi yapma!" dedi.

Altair ise hayır dermiş gibi kafasını sallayarak "Tam tersi. Ben kötü taklidi yapan iyi biriyim." dedi.

Matis, gözünden akan son gözyaşlarını da silerek "Belli o öldürdüğün insanlar bunu gerçekten kanıtlıyor... Bir gün beni de öldüreceksin biliyorum." dedi.

Altair gülümseyerek eğildi ve "İyi bir oyuncu. Gerçekçi oynamalı. Yani yaşayarak oynamalı. Bu yüzden öldürdüm onları. İnandırıcı olsun diye. Bak sen inanmışsın. Demek ki iyi oynamışım."

"..."

"Bakma bana öyle. Hadi kalk koluna merhem sürelim."

"Merhemim yok..."

"Hmm... Bende de yok. Nerede eczane burada?"

"Eczane?"

"Yine uzaylı olduk iyi mi? Kim yapar bu işleri bu çağda acaba?"

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ