Bölüm 60

2.7K 348 69
                                    

Altair, avlulu eve girer girmez "Cengiz!" diye bağırdı. Sesinde telaş ve endişe vardı. Altair'in sesini duyan Dyrus ve Baqdall merakla odalarından dışarı çıktılar. Chengiz ise koşar adımlarla hemen Altair'in yanına geldi.

"Buyurun efendim? Bir şey mi oldu?"

Altair, meraklı gözlerle kendilerine bakan Baqdall ve Dyrus'u görünce "Burada konuşamayız. Benim odama geçelim." dedi.

Altair ve Chengiz odaya geçtikten sonra Altair bölgenin haritasını masaya sererek "Nerede la bu isyancıların yeri?" dedi.

Chengiz soruyu duyunca yüzü düşmüştü. Efendisinin bu kadar telaşlı olması bundandı demek. O zaman Osamq büyük ihtimalle ölmüştü. Bir süre haritaya boş boş baktı. Osamq'la çok iyi anlaşamazlardı. Fakat yine de aynı efendiye hizmet etmenin vermiş olduğu bir yakınlık vardı. Üzgün bir ifadeyle haritada altı nokta gösterdi.

"Efendim burası ana merkezleri. Burası sizin kılıçlar sürdüğünüz zehirden dolayı hasta olanları tuttukları yer. Burası bizden aldıkları silahları depoladıkları yer. Burası tahıl, su gibi temel ihtiyaçlarını karşıladıklarını köy. Burası ve şurası da baskın için hazırlandıkları yer." dedi Chengiz. Üzgün olduğu sesinden belliydi.

"Sen niye üzgünsün la?" dedi Altair.

Chengiz hemen kendini toplamaya çalışarak "Değilim efendim." dedi.

Altair şu an acelesi olmasa Chengiz'in derdini öğrenmek için sıkıştırırdı. Lakin acelesi vardı. Yeniden prensesin yanına gitmesi gerekiyordu. Vali, prensesi etkilemeden önce...

Altair tam odadan çıkarken Chengiz sordu. "Efendim Orketin başına kimi atadınız?"

"O nasıl bir soru la Chengiz? Osman'a birşey mi oldu ki?" Osman'ı pel sevmediğini biliyorum. Fakat o güvenilir biri." dedi ve odadan çıktı Altair.

Chengiz derin bir nefes almıştı. Şimdi kafasında ki soru Efendi Altair'in böyle bir hatayı nasıl afetmiş olduğuydu.

"Sene olmuş 2618 uğraştığım işlere bak! Dur! Gerçi artık sene 2618 değil. Kaç acaba? Bunu bir ara dedeye sorayım."

Altair, valilik binası geldiğinde bahçede Hennor'u gördü. "Tombili! Ne yapıyorsun bahçede?"

"Altair sen misin? Uzun zamandır görmüyorum seni. İyileştiğini duymuştum. Ziyaretine geldim ama sen yoktun. Bu arada deden çok ilginç biri. Ayrıca komik. Sana durmadan aptal velet diyor. Hahaha"

"Şu an tıp adına bir soru soracağım. Az önce sen mi güldün yoksa göbeğin mi? Sen güldüysen sıkıntı yok. Lakin göbeğin güldüyse ciddi bir yönetim sorunun var, söyleyeyim. Çünkü g*tünün oyu göbeğine gibi duruyor. İkisi pek bir içli dışlı olmuş."

"Sen ve şu iğrenç ve seviyesiz esprilerin."

"Haspam! Seviyenin vücut bulmuş haline bak! Seviye kendinden utanır, seni görse."

"Ne için buradasın Altair?"

"Babanla bir de prensesle göreşeceğim. Sen ne yapıyorsun bahçede?"

"Toruseprousnipe'yi arıyorum."

"Neyi neyi?!"

"Toruseprousnipe'yi."

"Lan yine cehaletimden faydalanıp g*tünden isim uyduruyormuşsun gibi geldi."

"Nasıl yani sen hiç hayatında Toruseprousnipe görmedin mi?"

"..."

"Ay yazık! Senin adına üzüldüm."

"Bu Toruse bilmem ne! Senin bahçende mi yaşıyor?"

"Cahil. O bir toprak ve bitki türü canavardır. Nadir ve sıradan seviyelerde görülür."

"Allah için merak ettim. Göster hele şu adını okumak için 5 yıl eğitim almam gereken canavarı."

"Farkındaysan arıyorum. Kim bilir belki onu şu an basıp öldürdün onu!"

"Benim basıp öldürdüğümü bilmem de. Senin bastığın yerde hiç bir canlı yaşayamaz. O basınca kimse dayanamaz."

"Şşt! Buldum. Bak bu Toruseprousnipe."

Altair, Hennor'un odaklandığı yere baktığında hiçbir şey görmüyordu. Hennor ise yavaş yavaş eğilerek toprağa daha da yakınlaşıyordu. Altair da iyice merak duygusu uyanmıştı. O da eğilmeye başladı.

"Ay ne kadar zarif bir canlı öğle değil mi?"

Altair orada hala çimden başka bir şey görmüyordu. Bir Hennor'a bir Hennor'un baktığı yere bakıyordu. "Kesin benle dalga geçiyor!" diye düşünmeye başladı.

Hennor, avucunda sanki bir şey varmış gibi dikkatle yerden kalkmaya başladı. Altair hala bir şey göremiyordu.

"Altair bak! Çok güzel değil mi?"

"Dinime kitabına bıçaklarım seni Hennor. Sakın bana avcunda bir şey olduğunı söyleme!"

Hennor gözlerini devirerek "Gerçekten görmüyor musun? Bak sana şu güzelliğe." dedi.

Altair iyice Hennor'un avucuna yaklaştığında bir milim boyutunda siyah bir noktaya benzer birşey gördü. Parmağıyla işaret etmek istese de, parmağı o siyah nokta gibi onlarcasını dolduracak kalınlıktaydı.

"Bana bu siyah noktadan bahsetmediğini söyle?!"

"Gördün mü?! Ayrıca ona siyah nokta deme?! Onun bir adı var. O Toruseprousnipe."

"Allahım çok mu şey istedim. Aklı bali insanlar istedim çevremde." diyerek Altair valinin kaldığı konağa doğru ilerledi.

İçeri girdiğinde Gognog ailesinin başı olan Gaegas Gognog vardı. Kendisi son derece yıkılmış durumdaydı. Sonuçta kardeşini kaybetmişti. Öfkesini gizlemeye çalışsa da gözlerinden okunuyordu.

Gaegas, Altair'i görünce ayağa kalktı ve Hiddetle Altair'in yakasına yapıştı. "Niye?! Niye onu durdurmadın?! Sen kahraman değil misin?!" dedi. Sesi öfke dolu olduğu kadar hüzünde içeriyordu. Kendince bir suçlu aradığı belliydi.

"Sakin olun lütfen. Ben durdurmak istedim. Tanrılar şahit ki normal bir komutan olsa durdururdum da lakin o sıradan bir komutan değil. O prenses..." dedi Altair sakin bir ses tonuyla.

Gaegas, Altair'a hak vermişti. O prensesti. Onu durdurmaya Kahramanın bile gücü yetmezdi. Yavaşça elini, Altair'in yakasından çekti. Tekrar az önce oturduğu yere oturdu ve kederli haline geri döndü.

Altair da Gaegas'ın yanına oturarak "Yofdanlar için seninle beraber savaşacağım. Böyle bir alçak saldırıyı yapması, daha sonra bilerek yüzüğü gösterip, kardeşin Yorgi'yi kışkırtması. Tamamen sizi bitirmeye oynuyorlar." dedi.

Gaegas, Altair'in bu laflarına normalde kanmazdı. Lakin kardeşini kaybetmesi ve tüm delillerin o yönde olması onun hemen inanmasına sebep olmuştu. Gözleri dolu bir şekilde "Altair lütfen bana ve aileme yardım et. Sonra ne istersen yaparım." dedi.

Altair, elini bir kez daha Gaegas'ın omzuna koyduktan sonra "Dostluğun yeter." diyerek kalktı ve Prensesin bulunduğu odaya doğru ilermeye başladı. İlerlerken yüzünde saklayamadığı bir şeytansı gülüş vardı.

--------------------------

Altair bir kaç kez kapıyı tıklattı. "Benim efendim Altair."

İçeriden bir koşma sesi duyuldu ve kapı açıldı. Açan kişi prensesti. Altair adımını içeri atmadan prenses ona sarıldı. Altair şaşkınlığını daha geçmeden de ağlamaya başladı. Altair şaşkın şaşkın bakarken valiyle göz göze geldiler. Vali de şaşkındı. Fakat görmemezlikten gelmek için kafasını hemen başka yöne çevirdi.

Prenses sarılmayı bıraktığında yüzü pembeleşmişti. Saçlarını kulağının arkasına alarak "Altair bana yardım et lütfen." dedi.

-------------------

Arkadaşlar Discord grubumuza bekleriz.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Where stories live. Discover now