Bölüm 17

4.6K 477 161
                                    

Altair şehre girdiği andan itibaren tüm duyuları açmış, yol boyunca kim ne konuşuyor, dinlemeye çalışıyordu. Bu sayede şehir hakkında bilgi toplamaya çalışıyordu.

Altair ağır ağır yürüyerek bir saat sonra şehrin meydanına vardı. Şehrin meydanında büyük bir mermerden yapılma heykel vardı. İstemsizce güldü. "Lan ortak (Mecson) sana da yazık oldu. Bir heykel uğruna değer miydi?"

Altair yoğun bir kalabalığın olduğu bir yere gelmişti. Merak edip kalabalığa yanaştı.

"Bu kadar insan niye burada?"

"Eğitmenlik okulu seçmeleri için tabii ki."

"Eee... Seçilince ne oluyor?"

"Ne mi oluyor?! Eğitmen olmak için eğitiliyorsun! Üstelik canavarı olmayanlara canavarda veriyorlar."

"Hmm... İlgimi çekmedi. Ben gidiyorum."

"Sen bilirsin.... Ha unutuyordum, eğer sınavı ilk onda geçersen bir altın ve ücretsiz konaklama veriyorlar."

Uzaklaşmış olan Altair uçar gibi geri dönerek "Ne dedin sen?! NE DEDİN?!"

Çocuk kendine kudurmuş gözlerle bakan Altair'dan korkmuştu. "Bir şey... Bir şey demedim."

"Yoo... Yoo... Dedin. Duydum. Son cümleni tekrarla!"

Çocuk içinden bildiği tüm tanrılara dua ederek her kelimede yutkunuyordu. Kekelerek "Eğer... Biri... Olurs... Bir altı... Vere... Kona..." Çocuk Altair'in kudurmuş aurasına daha fazla dayanamadı ve son kelimeyi tamamlayamadan bayıldı.

"Yanlış duymuş olamam değil mi? Altın dedi. Sarı olandan... Allahım bana bu güzel anları yaşattığın için çok teşekkürler." Daha sonra ise ellerini birbirine ovuşturarak "Hadi gidip biraz para kazanalım." dedi.

--------------------------------

Altair eğitmen okulu sınavı için kayıt olmuştu. Sınav iki gün sonra olacaktı. Şimdi şehri tekrar gezip işlek caddeleri öğrenmek istiyordu. Tam bu esnada ara sokakta iki kişinin yaşlı bir adamı darp ettiğini gördü. İlk başta önemsemeyip geçti. Daha sonra aklına kendini eğiten ihtiyar gelince "Umarım paraları vardır" diyerek tekrar sokağa döndü.

Altair sokağa girdiği anda iki kişiden biri elinde gri bir nesneyi havaya atıp tutuyordu. Altiar gri nesneye dikkatli baktığında suratında vahşi bir gülümseme oluştu. "Allahım ne kadar iyi bir insansam karşıma hep doğru insanlar çıkarıyorsun." diye mırıldandı.

"Hey siz gençler bırakın yaşlı adımı!"

Gençler Altair'a baktığında kendilerinden 5 6 yaş küçük birini gördüler. "Velet canın dayak mı çekti senin?!"

"Sizi dövmeden bir şey sormak istiyorum. Şu elinde durmadan attığın şey gümüş bir para değil mi?"

Gençler şaşırmıştı ve gümüş paraya baktılar. Sorunun sebebini anlayamasalar da "Evet! Sana ne bundan? Yoksa sende daha mı çok var? Hahaha."

Altair'ın yüzünde tekrardan kudurmuş bir ifade oluştu. "Bakın insanı bu kadar umutlandırıyorsunuz! Eğer para sahte çıkarsa sizi öldürürüm."

Gençler, aniden gözü dönmüş çocuğu görünce bir an irkildiler. Fakat sonuçta o 15 yaşındaydı. Onlara ne kadar zarar verebilirdi ki? İkisi de Altair'a doğru koşmaya başladı.

Yaşlı adam, yaşlı gözlerle çocuğa koştuklarını görünce üzülmüştü. Fakat üzüntüsünü kısa süre sonra şaşkınlık almıştı. Gençler daha çocuğa yumruk atamadan boyunlarına yedikleri tekmeler sonucu bayılmıştı. Dahası çocuk, gençlerin az önce kendine yaptığını yapıyor onları soyuyordu.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Where stories live. Discover now