Bölüm 51

3.1K 435 156
                                    

Öncelikle Yenilmezleri izleyin izlettirin.

-----------------------------

Büyük eğitmen Dyrus, herkesin kalkmasını istedi. Herkes kalkarken kapının üstünde dalgalanan bayrağı görünce "Hmm... Bu simge bana nereden tanıdık geliyor acaba?" diye sesli düşündü.

Baqdall, bayrağa bakarak "Bu simge Altair'in memleketinde umut, sevgi demekmiş efendim. Hane ismimizde aynı şekilde. Money!" dedi gururla.

Dyrus sakalını okşarken, ismi sayıkladı durdu. "Money, money..." Daha sonra ekledi. "Belki de dünyayı gezerken Altair'in memleketine de gitmişimdir. O yüzden simge ve isim çok tanıdık geliyor olabilir. Özellikle de simge çok tanıdık geldi."

Baqdall, gülümseyerek "Doğrudur efendim. Bir şey sorabilir miyim?" dedi.

Büyük eğitmen Dyrus kafasını sallayarak "Dinliyorum." dedi.

"Altair'in kraliyet ailesinden olduğunu hiç düşünmemiştim. Üstelik sizinde çocuğunuzun olduğunu bilmiyordum. Hem Altair'in tam olarak nereli olduğunu da bilmiyorsunuz. Yani sormak istediğim Altair sizin öz torununuz mu?" dedi Baqdall.

Dyrus kocaman bir kahkaha attıktan sonra "Bizim ailede böyle zeki biri çıksaydı. Şu an krallık değil, imparatorluk olmuştuk. Üstelik dünyada ki tüm altın madenleri de bize ait olmuştu." dedi ve gülmeye devam etti.

Baqdall, Dyrus'un bu lafından sonra acı acı gülerek Dyrus'a eşlik etti. Lakin içi burktu. Çünkü Büyük eğitmen Dyrus'a karşı hanesinin rencide olduğunu düşünüyordu.

"Nerede benim aptal torunum? Gümüş ile Altın buradaysa çok uzaklarda değildir, demektir."

Baqdall'ın yüzü iyice düşmüştü. Korumalar kafalarını eğmişti. Chengiz tekrardan diz çökerek "Efendimi koruyamadım. Zor anlarında yanında değildim. Tüm suç benim." dedi.

Dyrus aniden ciddileşerek "Altair'a ne oldu?" dedi.

"Tam olarak bilmiyoruz efendim. Bir tür beyinsel hastalıkmış. Her civardan doktorlar getirdik. Fakat kimse tedavi edemedi." dedi Chengiz.

Dyrus öfke dolu sesiyle "Beni torunumun yanına götürün." dedi.

Dyrus, Altair'in odasına gittiğinde gözlerine inanamadı. İçeride saf kan bir vampir vardı. Üstelik Altair'a bağlanmış ve eşsiz seviyeydi. Dahası Dolar ve Avro evrilmiş, bir kara mamba ve kırmızı keseliye dönüşmüşlerdi. "Kader, Altair'i ya çok seviyor ya da onunla ilgili özel planları var." demekten kendini alamadı.

Casandra, Dyrus'dan gözlerini bir an bile ayırmadan sordu. "Kimsin?"

Dyrus gülümsedi." Bu da diğer hayvanları gibi, fazlasıyla sadık..." diye düşündü. "Kim miyim? Şu yatan hayırsızın dedesiyim."

Casandra soğuk soğuk bakmaya devam ederek "Kanlarınız aynı kokmuyor! Kimsin?! Bir kez daha yalan söylersen canını alırım." dedi.

"Manevi torunum diyelim o zaman."

"..."

Gümüş ile Altının odaya girmesi, sonra Dyrus'a sürtünüp yalvarır gibi ses çıkarmaları Casandra'nın saldırgan halini değiştirmişti. Dyrus, Altair'ı biraz incelikten sonra "O bu hale gelirken kim vardı yanında? Tam olarak ne oldu bilen var mı?" dedi.

Casandra, normalde Osamq'dan da bahsederek hikayeyi anlatmak istedi. Lakin Chengiz, Osamqlarla olan ilişkinin gizli olduğunu, öğrenildiğinde Altair'in daha büyük sorunlar yaşayacağını söylemişti. Tüm gelen ziyaretçilere de Casandra kitaba geri dönüyordu. Hikayeyi Chengiz kendince bir şekilde anlatıyordu.

Chengiz, Casandra'yla göz göze gelerek konuştu. "Efendim bir mağarada Rün taşına benzer bir taş buldu. Onu özümsedikten sonra da böyle oldu." dedi.

Dyrus, bu laf üstüne Altair'in kitabına baktı ve ağzı açık kalmıştı. Kitap değişmiş, altın bir kitaba dönüşmüştü. Bu efsanevi canavarları bile kendine bağlayabilmesi demekti. Üstelik kitapta iki tane rün taşı mevcuttu. Bu taşlarla şu an canavarlarının gücünü hayal dahi edemiyordu. Yatkınlığına baktığında ise gözleri kararmıştı. Bı efsanedeki gökkuşağıydı. Tüm herşeye yatkınlık... İşte o an kesinlikle onu, kara döngü için eğitmesi gerektiğine karar verdi. İyi bir eğitimle gelmiş geçmiş en güçlü eğitmen olabilirdi. "Böyle kısa sürede, böyle devasa güce erişmek... Altair tanrılar senin yanında!" dedi ve parmağıyla boşluğu göstererek ekledi. "Peki bu kim?"

Baqdall ve Chengiz şaşkın bir şekilde boş alana bakıyordu. Orada kimse yoktu.

Casandra omuz silkerek "İsmini bilmiyorum. Kendisini tanıtmadı. Arada gelip efendimi kontrol edip gidiyor. İlk başta onu öldürecektim. Lakin Dolar, onun efendimizin gece eğlencesi olduğu söyledi. Bende efendimin oyuncağını öldürmekten vazgeçtim." dedi.

Dyrus, garip garip boş yere bakarak "Altair'in zevk için para harcadığını duymak hiç inandırıcı gelmiyor. Fakat sizin ona saldırmamanız bu durumu destekliyor. Kızım kimsin sen?" dedi.

Baqdall ve Chengiz hâlâ kimden bahsettiklerini anlamış değillerdi. Aniden boş yerde havanın dalgalandığını gördüler. Kısa süre sonrada genç yirmilerinin sonunda bir kadın ortaya çıktı. Chengiz kadını görür görmez tanıdı. Bu kadın Lissandra'ydı. Şehrin en meşhur genelevinin yani Lissandra'nin civcivlerinin, dünyalar güzeli sahibiydi.

"Bende beni fark etmiyorsunuz sanıyordum. Oysa ki benim uzun tırnaklı bukalemunum epik seviye bir canlıdır. Görünmezlik konusunda bir hayli iyidir. Beni görüyor olmanız biraz garip..." diyerek konuşmaya başladı Lissandra. "Benim adım Lissandra. Altairla ayrı bir ilişkimiz var. Onun sağlığından sizin kadar bende endişeliyim." dedi.

Dyrus gülerek "Altair'in iki tane rün taşı var. Üstelik Casandra bir vampir kanı koklar. Gümüş ve Altın birer kurt kokunu alır. Dolar bir kara mamba senin vücut ısını görür. Avro ise yeri hisseder. Attığın adımı, kalbinin atışını hepsini hisseder. Kısacası Altair'in canavarları biraz anormal. O yüzden seni fark ettiler. Yoksa seni fark etmek mümkün değil."

Lissandra yaşlı adamın bu denli bilgilere sahip olmasından dolayı şaşırmıştı. Bir eğitmen olduğunu varsayıyordu. Hemde kendini bir insan olmasına rağmen görebilen bir eğitmen...

"Neyse Altair'a dönelim. Demek taşı özümsedikten sonra oldu. Peki taşı özümsemekte istekli miydi?"

Chengiz bu sorunun cevabını bilmiyordu. Casandra'nın kaşlarını yukarı kaldırdığını görerek "Hayır efendim." dedi.

"Bende öyle düşünmüştüm. Muhtemelen taşı bulunca kaç paraya satacağını hesaplıyordu. Heyecandan kitabı aktif etti. Taşta direk kitaba nüfuz etmiş olmalı. Peki taştan hemen sonra mı bayıldı?"

Chengiz hikayenin bu kısmını da tam bilmese de Osamq'nın olayı anlatırken ki bir cümlesi aklına geldi. "Hayır efendim. Biraz ilerledikten sonra boş sandıkların olduğu bir odada bayıldı."

"Hmm... Bu salak, o taşı kaybedince buhrana girmiştir. Oradan zar zor hareket ederek sandıkların olduğu odaya girmiştir. Sandıkların içinin de boş olması onda kırılma noktası olmuştur."

Lissandra, Chengiz ve Baqdall bir ağızdan "Neden ki? Taş artık onun kitabıyla birleşmiş. Niye buhrana girsin ki?" dediler.

Dyrus kafasını kaşıyarak "Nasıl desem... Altair, normal bir insan değil. Düşünce yapısı bu dünya ki insanlardan biraz farklı çalışıyor. Sizinde başınıza gelmiştir. Bazen kurduğu cümleler bize anlamsız gelebiliyor." dedi.

Hepsi aynı anda kafalarıyla onay vermişlerdi. Altair'in gerçekten bazen ne yapmak istediğini, iyi mi yoksa kötü mü olduğunu dahi anlayamıyorlardı.

Dyrus, Altair'a bakarak "Bana bulabildiğiniz kadar altın getirin. Ne kadar olursa. dost olduğunuz ailelerden ve kişilerden de isteyin. Bu odayı altınla dolduracağınız." dedi. Tam herkes odadan çıkarken "Ha! neredeyse unutuyordum. Sakın sahte altın getirmeyin. Tedavi işe yaramaz. Çünkü bu p*ç beş duyusu kapalı olsa da iki kilometreden anlar paranın sahte olduğunu!" dedi.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Where stories live. Discover now