Bölüm 37

3.4K 451 138
                                    

Altair gizli odaya girdiğinde goblin beyine bir ağız dolusu küfür etti. İçeride ortada bir kayanın üstünde, sadece bir tane parlak taş vardı. Taş bir prizma gibiydi. Odayı belli saniyelerle gökkuşağı gibi aydınlatıyordu. "Umarım bu para eder..."

Altair taşa dokunduğu an taş daha çok parlamaya başladı. Altair'in kitabı aniden ortaya çıktı. Prizma gibi parlayan taşın ışıkları Altair'in kitabına doğru akıyordu. Canavarlarının da kontrolü dışında dışarı çıkması, Altair'in telaşlanmasına sebep oldu. "LAN! Taşa bir şey olmasın! Seni lanet kitap! Ben mi çağırdım seni! Geri dön! Siz de dönün!"

Kitap ve canavarlar, Altair'in komutlarına cevap vermiyordu. "Lanet olsun! Fişi yok ki çekesin! Şunlara bak aval aval bana bakıyorlar." Acizce, taşla kitap arasına girerek ışığın geçmesini engellemeye çalışıyordu. Fakat ışık onun içinden geçip doğruca kitaba akmaya devam etti. "Allahım! Gözüm önünde 5, 6 altın edecek taş yok oluyor. Seni aşağılık kitap! Bırak paramı!" Altair ne yaptıksa olmamıştı. Prizma gibi parlayan taş, şimdi kömür gibi kapkaraydı. Altair bir kez daha üzgün ve yıkılmış olarak yere düştü. "Allahım ne büyük acılar bunlar!"

İlk başta adım sesleri duyulmuştu. Kurtlar bir kaç kez hırlasalar da geleni görünce hırlamayı kestiler. Gelen kişi Hennor'du.

"Vay canına! Altair bu canavarların hepsi senin mi?"

"Başlatma canavarından! Paralarım gitti..."

"Paran mı? Düşürdün mü?"

"Sus zaten canım burnum da! Bir de hemen uzaklaş buradan yoksa yemek olacaksın!"

"Yemek derken? Kime?"

"Biraz daha durursan anlarsın kime!"

"Burada insana saldıran bir canavar yok ki. Bu gri kurtlar, sen ona saldırmadıkça ya da çok açlık çekmedikçe saldırmazlar."

"İşte onlar, hele de gümüş aç oğlu aç!"

Hennor, Gümüş'e yaklaşıp kocaman başını okşamaya başladı. Gümüş de halinde memnunmuş gibi hiç ses çıkarmıyordu. Altair bu sahneyi görünce şaşırdı. "Bak yaklaşma! Ciddiyim bir anda yutar. Gerçi seni tek lokmada yutması imkansız. Senin bitirmek için bayağı zaman harcar."

"Yine sen ve seviyesiz şakaların... Ayrıca çok sakin bir canavar."

Altair, Hennor'un Gümüş'ün başını okşamaya devam etmesini bir süre daha izledikten sonra "Gümüş yavrum, iyi misin? Hasta falan mısın yoksa? Neyin var? Böyle besili İnsanları, normalde affetmezdin."

Gümüş, hayır dermiş gibi kafasını sallayarak Hennor'un başını daha rahat okşaması için Hennor'a biraz daha yaklaştı.

"Ayıp ayıp! Şöyle insancıl canavarları neyle suçluyorsun?"

"Neyle mi? Lan tüm konvoyu... Neyse!"

"Bu arada hazine sandığını bulmuşsun. Tebrik ederim. Günün kahramanı yine sensin."

"..."

----------------------------------

Kafile şehre geldiğinde haberler hızla yayılmaya başlamıştı. Okulun prestiji düşmüştü. Okul müdüresi savunma için başkente çağrılmıştı. Yofdan hanesi büyük bir darbe almıştı. Valilik, Yofdan hanesi ile ilgili soruşturma başlamış, şehirde tüm ticaretleri durma seviyesine gelmişti.

Altair'e gösterdiği kahramanlıktan dolayı halk, ona Kahraman unvanı vermişti.

Zindandan elde edilen gümüşler, Money hanesinden tahıl almak için kullanılacaktı. Her araba için 30 altın verilecekti. Money hanesi elinde 6 arabalık tahıl kaldığını söyleyerek 180 altın gibi dev bir paranın sahibi olacaktı. Tüm şehir ise tahılı satacak oldukları için Money hanesine ve Altair'a bir kez daha minnettar oldu.

Valiliğin yürüttüğü soruşturma nedeniyle Altair, tanık ve kahraman sıfatı ile herkes önünde valiye zindanda olanları anlatacaktı.

"Evet Altair, öncelikle başka kralımız ve ülkem adına sana teşekkür ederim. Senin gibi savaşçılarımız, vatanseverlerimiz olduğu sürece biz daima olacağız."

"Asıl ben teşekkür ederim sayın vali bey. Değerli Gorjos şehri insanları, beni benimseyip sizden biri gibi gördüğünüz için çok teşekkür ederim. Money hanesi olarak daima krallığımız ve şehrimiz için mücadele edeceğiz. Money antik dilde huzur, mutluluk demektir. Biz de bu ideolojiyi benimsemiş insanlarız. Bizim amacımız insanlarımıza, yani sizlere yardım etmek, kol kanat germektir. Bu uğurda da ölmek bir şereftir."

"Kahraman Altair!"

"Kahraman Altair!"

"Kahraman Altair!"

Vali tezahüratları biraz dinledikten sonra sessizliği sağlamış ve Altair'a dönerek "Seni dinliyoruz Altair. Tüm tanıklar bu işte Yofdan hanesinin de olduğunu söylüyor. Sen neler söyleyeceksin."

"Valim, Kodre de yolculuğa çıktımızdan beri bir tuhaflık vardı. Bu sezmiştim."

"Evet. Tanıklar da bazen şakayla karış laflar söylediğini söylüyor."

"Doğru. Amacım onu denemekti. Böyle bir hainliğe girişeceğini inanın hiç inanmak istemedim. Fakat okulumun bana vermiş olduğu iyi eğitimden dolayı her zaman uyanık da olmak zorundaydım."

"Okuldan memnunsun yani... Bildiğiniz üzere okul da ciddi bir soruşturmadan geçiyor."

"Tabii ki memnunum. Okulda bana verilen eğitim sayesinde başardım bunları. Kodre gibi bir hain her yerden çıkabilir. Bunu okula mâl etmemek gerek. Sonuçta herkesin alnında hain ya da vatansever yazmıyor."

"Peki devam et."

"Kodre haini benim şüphelendiğimi anlayınca beni öncü birlikten biri yaptı. Bu sayede öleceğimi düşündü. Ben tabii ki seve seve öncü birlik oldum ki hala olurum. Kralımız ve şehrimiz için en önde daima gitmeye hazırım."

"Kahraman Altair!"

"Kahraman Altair!"

"Susun! Sen devam et."

"Yofdan ailesinin ismini ilk defa bende goblin beyini öldürmeden hemen önce duydum. Bu konu hakkında pek bir bilgim yok. Fakat Kodre yol boyunca Lysa hanımla hiç muhabbet etmedi. Ya da Lysa hanımı ona bakarken hiç görmedim. Bence Kodre, goblin beyini ikna etmek için Yofdan hanesinin adını kullandı. Bu sayede goblin beyini ikna etti. Yoksa koskoca goblin beyi, Kodre'yi niye taksın ki?!"

"Yani sen, Yofdanlar suçsuzdur, tek hain Kodre diyorsun."

"Evet. Tabi bir ihtimal daha var..."

Vali gözlerini kısarak daha da ciddileşerek "dinliyorum." dedi.

"Ya Kodre biriyle iş birliği yapıyorsa? Sonuçta basit bir öğretmen için fazla yüksek bir hareket. Bunu sadece Yofdan hanesi olarak demiyorum. Bu Yofdanlara düşman bir aile, onların adını kullanarak onlara zarar vermeye çalışıyor olabilir de diyorum."

Tüm herkes susmuştu. Yüzleri gülen tüm hane liderlerinin bir anda yüzleri asılmıştı. Çünkü bu lafın nereye gittiğini iyi biliyorlardı. Bu tüm hanelerin denetlenmesi demekti. Adım atarken daha dikkatli olmak demekti. İstedikleri gibi hareket edemeyecekler demekti. Devletin içindeki adamlarının bir süre işlerini halletmeyecekleri demekti.

Altair içinden kahkaha atıyor olsa da yüzü asıktı. Son derece üzgün gibiydi. Vali, Altair'in bir anda yüzünün düştüğünü görünce sordu. "Ne oldu Altair? Aniden yüzün düştü."

"Sadece üzüldüm efendim."

"Sıkma canını... Senin gibi vatanseverler her zaman o hainleri yenecektir."

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin