Bölüm 65

774 56 30
                                    

Osamq bir kaç hızlı adım attıktan sonra Hanse'yi boğazından tuttu ve havaya kaldırdı. Amacı Hanse'yi öldürmek değildi. Fakat daha önce hiç bir insanı boynundan tutup kaldırmamıştı. Bu yüzden nasıl bir kuvvet uygulayacağını kestiremedi ve Hanse'nin boynunu kırdı.

Bunu gören kalabalık, kendi sonlarınında böyle olacağını düşünerek panik olmuştu. Herkes kaçmak için çıkışa doğru koşmaya başladı.

Lissandra öfkeyle Osamq'a bakarak "Adamı öldürmeyecektik! Henüz değildi!" dedi.

Osamq ise hatasını sırıtarak kapatmaya çalışarak "İnsanlar zayıf. Hemen kırıldı." dedi.

Altair yerde yatan Hanse'nin cesedine bakarak "Tabii canım insanlar zayıf. Yoksa sen, iri yarı gri bir camış değilsin." dedi.

Papatya, Altair'in elini tutarak "Efendim lütfen üzülmeyin. Her şeyin çaresi vardır." dedi.

Altair normalde böyle bir cümleden dolayı duygulanmazdı. Fakat yaşadığı bazı olaylar gözünün önüne gelmişti. Altın ve Gümüş'ün yediği kişiler yüzüne çıkan olaylar, Kösem'nin mazoşist oluşu, Avro'nun özürlü olması, Dolar'ın ne zaman patlayacağı belli olmayan bir bomba oluşu, Osamq'nın kontrolsüz gücü, Tosk'un zümrütleri yakması... Altair, Papatya'ya bakarak gülümsedi. "İyi ki seni almışım. Her ne kadar tanrıya şirk koşmuş gibi bir halin olsa da, sen benim en düzgün adamımsın."

Papatya utanmıştı. Yeşil renkli teni boyun ve göğüs kısmında pembeleşmişti. Tıpkı bir nilüfer gibiydi. Aniden sırtından iki sarmaşık dal çıktı. Yavaşça ölü olarak yerde yatan Hanse'ye  ilerledi. Altair ve diğerleri böyle bir olayı ilk defa görüyorlardı. Meraklı gözlerle sarmaşıkları izlediler. Şarmaşığın biri Hanse'nin kalbine diğeri ise sol ayağına hızlı bir hareketle saplandı. Yeşil olan sarmaşık Hanse'nin Papatya'ya doğru akan kanı yüzüne kırmızılaşmıştı. Hanse'nin bedeni ise saniyeler içinde bir deri bir kemik kalmıştı.

Altair hariç diğerleri gördüğü manzara karşısında şaşkınlıktan donup kalmışlardı. Altair ise şaşırmamıştı. "Ben biliyordum. Sende de bir bokluklar çıkacağını. Beni normali bulmaz ki! Hata bende! Allahın otunu orkların içine gönderirsen o da olur sana etçil! Vay arkadaş! Ota bak sen! sivrisinek gibi soktu. İliğini kuruttu adamın. Nesin la sen vampir ot falan mı? Bize de sümük otu diye kakalıyordun kendini"

"Efendim özür dilerim. Siz beni övünce ben... Ben heyecanlandım. Heyecanlanınca böyle oluyorum."

Lissandra lafa girerek "Önce lütfen şu isyan olayını çözsek diyorum." dedi.

Hepsi salona baktımlarında içeride bir kişi bile kalmamıştı. Altair gözlerini devirerek "Hıh! Bir de kaçan isyancılarla uğraş şimdi. Anlatacaklar birine kesin. İyice içeri doğru sıçıyorum. Allah sonumu hayır etsin." dedi.

Lissandra gülümseyerek "kaçamazlar. Dışarı da güvenlik var." dedi.

Altair kaşlarını kaldırarak "Güvenlik mi? O da ne?" dedi.

Lissandra, Altair'a göz kırparak "Dışarı çıkınca görürsün." dedi.

"İçimden bir ses, iyice batacağımı söylüyor ama..."

Altair'i çözdükten sonra yavaş adımlarla dışarı çıktılar. Dışarı çıktıklarında salonun etrafını tek sıra halinde orkların çevirdiğini gördüler. Tüm isyancılar çaresizce orklara bakıyorlardı.

Altair orkları görünce sinirlenmişti. Fakat orkların bu kadar sistematik bir şekilde işlev yapması da onu sevindirmişti. "Anlaşılan iş savaş ve savaş taktikleri olunca kafaları basıyor ve laf anlıyorlar." diye düşündü.

Altair bir konuşma yapması ve isyancıları sakinleştirmesi gerekiyordu. Bununda farkındaydı. Öne çıkarak "Sevgili dava arkadaşlarım, beni iyi dinleyin. Beni tanımıyorsunuz. Bundan dolayı da benden korkuyor ve bana güvenmiyorsunuz. Haklısınız. Fakat şunu bilmenizi isterim ki, ben de sizden biriyim. Bundan 10 yıl önce mutluydum. Bir ailem vardı. Annem, babam, ablalarım vardı. Bir gece krallık köyümüze saldırdı. Annemi babamı öldürdüler. Kız kardeşlerime tecavüz ettiler. Üstelik bunları bana göstererek yaptılar. Tüm bunları yaparken sadece ama sadece güldüler. Kız kardeşlerim daha sonra böyle bir utançla yaşamamak için intihar ettiler. İşte o gün yemin ettim. Bir gün bu krallığı yok edecektim. Zaman geçtikçe köle olarak bir yerden  başka bir yere savrulurken bir şeyi daha gördüm. Benim gibileri... Yani sizleri... Ben bu zülme uğrayan tek kişi değildim. Benim gibi binler vardı. İşte o zaman daha kutsal bir amaç elde ettim. Kendim gibi zülme uğrayanları kurtarmak ve başka kimsenin zülme uğramamasını sağlamak. Bunu yapmam için güçlenmek gerekiyordu. İlk önce sahibimi öldürerek kaçtım. Sonra düşünmeye başladım. Öylece güçlenemezdim. Bir kere ben kaçak bir köleydim. Bu yüzden kendime Altair ismini verdim. Benim gerçek adım

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Onde histórias criam vida. Descubra agora