Bölüm 20

3.7K 426 70
                                    

Altair adam gittikten sonra tüm salonda yankılanacak bir kahkaha attı. "Fazla gurur, g*te vurur dedikleri bu olsa gerek."

Altair olayın üstünden bir saat geçmesine rağmen hala arada gülüyor ve altın paraya dokunuyordu. Derken salona başka bir adam girdi. Siyahi, iyi giyimli biriydi.

Adam kendinden emin, yavaş adımlarla Altair'in yanına geldi. "Selam çocuk!" dedi ve iki metreden fazla boyuyla Altair'a psikolojik baskı yapmaya çalışıyordu.

Altair gülümsedi ve "Bakalım sinirlerin ne kadar sağlam. Göründüğün kadar derin kalın mı?" diye mırıldandıkan sonra tam önünde duran iki metrelik siyahi adamı görmezden gelerek, sağa sola bakınmaya ve "Kim var orada? Oda biraz karanlık diye benden saklanamazsın." dedi.

Siyahi adam boş boş gözlerle Altair'a bakıyordu. Altair ise bıkmadan usanmadan tiyatrosunu oynamaya devam ediyordu.

"Çocuk komik mi olduğunu sanıyorsun?"

"Kim komik çık karşıma göstereyim! Korkak seni!"

Adam sinirlenmeye başlamıştı. Altair'a daha iyi bir göz dağı vermek için onu yakasından tutup havaya kaldırmaya karar verdi. Tam yakasından tutup kaldıracakken boğazında soğuk metalin soğukluğunu hissetti.

Altair'in yüzünde şeytani bir sırıtma oluşmuştu. "Ağır ol seni koca adam." dedi.

Siyahi adamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Oyuna geldiğini acı bir şekilde fark etti. "Ben... Ben sadece konuşmaya geldim."

"Farkındayım birini öldürmek için bu kıyafetlerle gidilmez. Ne için geldin?"

"Ben, büyük tüccar ailesi olan Yofdan ailesinin kahyalarından biriyim. Sana turnuvadan çekilmen karşılığında her ay 10 bakır vermeyi teklif ediyorum."

Altair şaşkın şaşkın "Her ay mı?!" dedi.

Siyahi adam ise gururla "Evet her ay." diye yineledi.

"Şey?! Yanında ayna var mı?"

Siyahi adam şaşırmıştı. "Ayna mı?!"

Altair kafasıyla onayladı.

"Hayır yok. Ne için lazım getirteyim hemen."

"Suratıma bakacağım. Gerçekten oradan o kadar salak mı görülüyorum diye. İnsanın morali bozulmuyor değil yani."

"..."

"Her ayı şöyle yapalım. Senede 120 bakır yapar değil mi? Ben 100 sene yaşarım. Fazla yaşarım da hadi sana kıyak 100 sene bu da 120 gümüş yapar. Ağzı yüzü düz 2 altın verirsen anlaşabiliriz."

Adam afallamış bir şekilde Altair'a bakıyordu. Çocuğun matematik bilmesine mi şaşırsa yoksa az önce kullandığı bıçak hareketine mi bilemiyordu. Bildiği tek bir şey vardı. Bu çocuk kesinlikle sıradan biri değildi.

"Ne oldu bir sustun? Valla sizin gibi tüccar aileleri için 2 altın ne ki. Az önce bir soylu ailesi geldi. Bir tüccar ailesinin çocuğunu dövmem karşılığında 2 altın verdi."

Siyahi adamın hemen gözleri açıldı. "Kimdi? Kimi dövmeni istedi?" dedi.

Altair umarsız bir tavırla "Kimdi sormadım. Beni ilgilendirmiyor da. Ben parama bakarım." dedi.

Siyahi terlemeye başladı. Ya o çocuk kendi ailesinin varisiydiyse. Bu çocuğa kesinlikle daha az para veren kaybedecekti. Bunu anlamıştı ve hemen cebimden bir kese para çıkardı.

"Al bunları. Yofdan ailesinin çocuğuyla karşılaşırsan kaybet. Soylu ailelerinin çocuklarının hepsini yen" dedi.

Altair keseyi aldı içinde 250 tane gümüş vardı. Suratını ekşiterek "Bu sadece sizinkini dövmemi engeller. Soylular için ekstra vermem gerekiyor." dedi.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Where stories live. Discover now