Bölüm 42

3.3K 426 69
                                    

Kurtlar slarkın vıraklamasıyla beraber saldırmayı bırakmış oldukları yerde yuvarlanarak gülmeye başladı. Slark kurtların bu durumunu görünce daha çok sinirlendi. Bir kez daha vırakladıktan sonra kurtların üstüne koşmaya başladı. Altın kendilerine doğru hızla koşan slarkı görünce yerden kalkıp saldırı pozisyonuna geçse de, Gümüş hâlâ yerde yuvarlanarak gülmeye devam ediyordu.

"Lan Gümüş, canavar sana geliyor! Kalk lan yerden!"

Gümüş, gözleri gülmekten yaşarmış bir şekilde Altair'a manalı manalı baktı.

Altair korkudan gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde Gümüş'e bağırmaya başladı. "Lan! Ne demek gülmekten bitkin düştüm. Aptal mısın sen?! Kalk lan ayağı!" Daha sonra da sesli sesli söylendi. "Aptal ya! Yemin ediyorum aptal bu it!"

Canavar yaklaşınca Altın slarkın boynuna atladı. Fakat slarkın uzun elleri ve taştan oluşan derisi buna izin vermedi. Hava da iri elleriyle Altın'ı yakalayarak yere çarptı. Altın'dan çıkan acı dolu ses Altair'in daha da korkmasına sebep oldu. Slark daha sonra yerde uzanmış Gümüş'e sertçe yumruk attı. Gümüş, iri cüssesine rağmen bir taş gibi mağaranın duvarına uçtu.

"Mal mal gülersen, yapışırsın böyle duvara amele sümüğü gibi! Aptal it!"

Altın zar zor yerden kalkarak tekrardan saldırdı. Pençelerini slarkın sırtına geçirmiş olsa da taştan oluşan derisi canavarın zarar görmesini bir kez daha engelledi. Slarkın sırtına zıplayıp pençelerini ona geçiren Altın'ı sırtında atmak için bir sağ bir sol yapmaya başladı. Fakat Altın pençelerini daha da derine gömdü. Çenesiyle slarkın taştan oluşan derisini parçalamak için uğraşma başladı. Slark tehlikenin farkına varınca sırtını duvara vurmak bu sayede duvarla sırtı arasında Altın'ı ezmek istedi. Tam hareket ettiğinde bacağında bir ağrı hissedi. Gümüş tek bir çene darbesiyle slarkın taştan derisini delip, etine ulaşmayı başarmıştı.

"Neyse yedikleri boşa gitmemiş. Aferin itime. Akıllı itim benim."

Lord Gustinyani, şaşkın şaşkın Altair'a bakakalmıştı. "Bir insanın ruh haline nasıl bu kadar hızlı değişip durabilir ki?!"

Slark ayağını hızla ileri geri sallasa da Gümüş'ün pek bırakmaya niyeti yoktu. Slark, Gümüş'ün öyle kolay kolay bacağını bırakmayacağını anlayınca dev iri elleriyle Gümüş'e seri ve çok sert darbeler indirmeye başladı. Gümüş gelen darbelere bir kaç dakika dayansa da bir süre sonra slarkın bacağını bırakmak zorunda kaldı. Bu esnada da Altın, slarkın sırt derisini parçalamamış pençlerini canavarın etine geçirmişti. Slark, Gümüş'ün bacağını bırakmasıyla beraber bir kurbağa gibi zıplayarak kendini sırt üstü yere çarptı. Altın, yerle slark arasında kalarak ağır bir darbe aldı. İç organlarının zarar gördüğü ağzından akan kanlardan belliydi. Slark daha sonra hiç vakit kaybetmeden bir boğa gibi kafasını yere eğerek yerde yatan Gümüş'e doğru koştu. Gümüş'e vurduğu kafa darbeyle beraber gümüş tekrar duvara çarptı ve oracıkta bayıldı. Slark geçen bir saatlik savaş sonrası Gümüş ve Altını yenmişti. Bunu da taştan oluşan kalın derisine borçluydu. Çok kan kaybettiği için başı dönüyordu. Fakat kalan düşmanlarla savaşmakta kararlıydı. Gözlerini Altair ve Lord Gustinyani'ye gitti.

"Aha sıçtık!"

Altair kara kara ne yapsam diye düşünürken aniden kitabı parladı ve Ortaya Avro çıktı.

Altair bir 10 cmlik avroya baktı bir 6 metrelik Slarka. "Lan gir içeri geri! Ayak altında dolaşma ezileceksin şimdi. Lordum önünüzde örümcek var ezmeyin lütfen."

"Anne!"

Lord Gustinyani ise şaşkın şaşkın örümceğe bakıyordu. Parmağı ile işaret ederek "Bu tahmin ettiğim şey mi? O konuştu mu?!" dedi.

Altair da hayıflanarak "evet küçücük minnacık bir örümcek! Yok konuşma sayılmaz o." dedikten sonra "Lan avro senin yüzünden rezil oldum. Bit kadar örümcek oldun çıktın başıma!" diye mırıldandı.

Avro tekrar "Anne!" dedikten sonra aniden sekiz bacağını verdiği hızla slarka doğru koşmaya başladı.

"Ezilecek şimdi! Biri değil hepsi salak bunların."

Avro'un üstünden koşarken simsiyah bir aura yükselmeye başladı ve saniye içinde yüzlerce avro ortaya çıktı.

Altair ve Lord Gustinyani şaşkın şaşkın slarka koşan yüzlerce avroya bakakaldırmışlardı. Altair'in aniden aklına bir şey geldi. Suratında şeytani bir gülümseme oluştu. "Şimdi ben bunları tanesini iki altından satsam, en az iki yüz tane var burada dört yüz altın!" diye düşündükten sonra kalbini tuturak dizlerinin üstüne çöktü. "Kalbin bu heyecana dayanamadı galiba. Sakin ol Altair. Sakin ol. Allahım çok para! Ah! Kalbim... Derin derin nefes alıp ver Altair. Bir sürü param oldu! Ah kalbim! Lanet olası teklemesene!"

Lord Gustinyani, Altair'in kalbini tutarak yere düştüğünü görünce panikle "iyi misin Altair?" dedi.

Altair yavaş yavaş tekrar ayağa kalkarak "İyim efendim." dedi. Tekrar gözlerini örümceklere ve Slarka çevirdiklerinde slark üstüne doğru gelen yüzlerce örümceği görünce kaçmak istedi fakat mağaranın yapısı buna izin vermiyordu. Örümcekler çil yavrusu gibi slarkın üstüne hücum etmeye devam etti. Slark saniyeler içinde yere düştü ve dakikalar içinde de tüm eti yenmiş sadece iskeleti kalmış şekilde duruyordu.

Lord Gustinyani hayran hayran "Ne mükemmel bir klonlama yeteneği!"

Altair ise ellerini ovuşturarak "Di mi?" dedi.

Aniden örümcekler siyah dumanlara dönüşmeye başladı. Altair bir bir kaybolan örümcekleri görünce deli gibi bir oraya bir buraya giderek "Kaybolmayın! Hayır! Allahım ne büyük acılar bunlar!" diye feryat etmeye başladı. Ne yaptıksa çabası boşunaydı. Bir örümcek kalana kadar hepsi tek tek yok oldu. Altair'in üzüntünden gözlerinden kan akmıştı.

Avro, Altair'in omzuna çıkarak "Anne!" dedi.

Lord Gustinyani, Altair'in bu tepkisini hiç ama hiç anlam verememişti. Fakat iç güdüsel olarak Altair'in sırtını okşadı ve "Kökü sende bir şey olmaz." dedi.

-----------------------

Olayın üstünden beş gün geçmişti. Altair yeni yeni kendine geliyordu. Hennor, Gümüş ve Altınla ilgileniyor, yaralarını tedavi ediyordu. Hennor'un dediğine göre Altın ve Gümüş'ün tekrar eski sağlıklarına kavuşması en az iki ay sürerdi.

Chengiz ve Tosk kapıyı tıklatarak içeri girdi.

"Efendim, ikinci madeni de bulduk. Fakat yakınlarında iki tane ork kabilesi var." dedi Chengiz.

Altair şaşırarak "Ork mu?" dedi.

Tosk kafasıyla onayılarak "Ork" dedi.

Altair şaşırmaya devam ederek "Hani şu iri, yeşil, dişleri burunlarından uzun olanlar mı?" dedi.

Chengiz kafasıyla onayladı. "Evet efendim. Fakat şanslıyız ki bu kabileler yeşil değil gri renkteler."

"Niye? Griler p*ç mi? Çok ayıp hiç yakıştıramadım. Rengi teni ne olursa olsun köle köledir. Aman ork orktur."

"Ondan değil efendim. Yeşil derili olanlar diğer orklara göre daha vahşi ve savaşçılar. Onları yenmek için bire beş bir ordu lazım."

"Neyse hadi kabileyi ziyarete gidelim. Belki anlaşırız. Birlikte çalışırız. Şu otu da yanımıza alalım. Bitkiciyiz çevreciyiz imajı veririz."

"Ot?"

"Papatya var ya o."

Chengiz eğilerek "Peki efendim." dedi ve odadan çıktılar.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Where stories live. Discover now