Bölüm 9

4.1K 488 128
                                    

Altair'in dünyası saniyeler içinde yıkılmıştı. Daha ticarete atılmadan ilk büyük kazığını yemişti. Hem de kendi tarafından... Üzüntüden bayılmıştı. Rüyasında kendinden uçarak kaçan altın para şeklinde kanatlı paralar görüyordu. "Gitmeyin! Gitmeyin!"

Büyük bir şokla uyandı. "Ne oldu?! Paralar, paralarım uçuyordu. Gidiyorlardı benden. Allahım... Allahım sen kimseye böyle büyük acılar yaşatma!"

İhtiyar şaşkınlık ve üzüntü karışık bir şekilde Altair'in sırtını sıvazlayarak "Geçti evlat. Geçti." dedi.

Altair'ın aklına hemen kurtlar geldi. Kalbi bir para kaybını daha kaldıramazdı.  Yataktan fırlatarak çıktı ve "İtler! İtler! Nerede?" dedi.

Yaşlı adam sessizdi. Altair onun sessizliğiyle bir kez daha yıkıldı. Başı dönmeye bilincini kaybetmeye başladı.

Yaşlı adam, Altair'in bu halini görünce büyük bir kahkaha patlattı ve kenara çekildi. Yaşlı adamın kenara çekilmesiyle beraber Altair salonun ortasında birbiriyle boğuşarak oyun oynayan kurtları gördü. Koşarak onlara sarıldı. "Paralarım..."

Yaşlı adam hayretler içinde Altair'e bakarak "Ben bir annenin böyle sevgi dolu yavrusuna sarıldığına şahit olmadım... Ne tuhaf bir velet." demekten kendini alamadı.

Altair kurtlarla biraz oyun oynadıktan sonra yaşlı adamın önünde diz çöktü. "İhtiyar bana bu dünyayı öğretir misin? " dedi.

İhtiyar düşüncelere daldı. Bu esnada da ak sakalını sıvazlıyordu. Aniden durdu ve "Senin gibi tanrısı para olmuş birini eğitmem." dedi.

Altair sırıtarak "En azından benim tanrım bir işe yarıyor. Bu diğer tanrılar odun gibi anca köyün ortasında duruyor." diyerek güldü.

"..."

"Hadi İhtiyar benden iyi bir torun olur."

"Lan senin gibi torun olmaz olsun. Satarsın sen menfaat için beni..."

"Aşk olsun ihtiyar. Ben bugüne bugün sadece insanlık için yaşadım. Bir güne kendim için birini feda etmedim."

"Buna nedense inanasım gelmiyor."

"Paraya düşkünüm doğru ama insan canı paradan önemli. Eğer birinin kurtulması için biri ölmesi gerekiyorsa ben seve seve ölüme giderim."

"..."

"Bu da işe yaramıyorsa yaşlılar için aile duyguları her zaman işe yarar." diye düşünerek hemen role girdi. Gözleri doldu, suratını astı. "Ben... Sonunda beni seven birini buldum sanıyordum. İlk defa ailem diyebileceğim birini... Sana dede demek için illa senin kanından mı olmam gerek. Varsın öyle olsun o zaman. Ben de keser akıtırım kanımı..." diyerek masadaki bıçağı eline aldı.

İhtiyar Altiar'e güvenmese de aile onun derin yarası ve zaafıydı. "Bırak o bıçağı seni salak velet. Tamam seni eğiteceğim." dedi.

Altair, bıçağı masaya bırakırken derin bir nefes aldı. "Bir an hakikatten kendini kesicem sandım..." diye mırıldandı.

"Bir şey mi dedin?"

"Ha! Yok sadece mutluluktan ne yapacağımı bilemedim."

"Kural bir; Dediklerimi harfiyen yapacaksın. Kural iki; Dürüst, güvenilir ve adalet sahibi biri olacaksın. Yardıma muhtaç insanlara yardım edeceksin."

Altair peki dermiş gibi kafasını sallasa da içinden "Neyim ben süperman mi? Geç ihtiyar bunları geç. Dünya kurtlar sofrası." diye geçirdi.

"Sabahları dövüş sanatlarını ve eğitmenliği öğreteceğim. Öğlen ev işleri yapacaksın. Akşamda sana kültür ve diğer bilgileri anlatacağım."

"Sağ ol dedecim!"

"Yılışma seni adi velet!" dese de içten içe mutlu olmuştu.

-----------------------------

Sabah olduğun da Altair ihtiyardan bile önce kalkmıştı. İhtiyarın uyanmasını beklerken de zaman geçsin diye kurtlarla oyun oynuyordu.

İhtiyar uyandığında Altair'in uyanık olmasına şaşırmıştı. Dahası kurtlarla oyun oynayarak aralarındaki ilişkiyi artırmaya çalıştığını görünce "bu çocukta iş var." diye kendi kendine konuştu.

"Günaydın velet!"

"Günaydın dedecimm..."

"..."

İhtiyar dışarı çıkarak aralarında iki yüz adımlık bir mesafe olan iki büyük taş dikti.

"Bugün sabahtan öğlene kadae hiç durmadan bu iki taş arasında koşacaksın."

"Sen ciddi misin ihtiyar?"

"Ne oldu zoru görünce dedelikten çıktık mı?"

"Yok tabii ki dedecim. Sen nasıl istersen."

"Hadi başla seni izleyeceğim."

"..."

Öğlen olana kadar Altiar hiç durmadan koştu. Yaşlı adam da bir an bile Altiar'dam gözlerini ayırmadı.

Öğlen olduğunda Altair Yaşlı adamla beraber ormanın içlerine girdiler ve kurumuş ağaçları bularak, onları yakacak olarak kullanmak için kestiler. Ağaçları sadece Altair kesiyor, İhtiyar adamsa ona küfürler eşliğinde nasıl yapması gerektiğini söylüyordu.

Öğleden sonra olduğunda Altiar'in adım atacak hali yoktu. Kendini yatağa nasıl attığını dahi bilmiyordu. Uyumak istiyordu fakat sızıları buna müsaade etmiyordu.

Yaşlı adam elinde bir kitapla tahta sandalyeye oturdu. "Şimdi beni iyi dinle velet. Eğitmen olmak çok zordur. Bunu başarmak için büyük bir irade ve şans lazımdır. Görünen o ki sende şans var. İraden biraz eksik ama hiç yoktan iyidir. Neyse bir canavarla antlaşma yapmak için önce onun takdirini kazanman gerek. Bir canavarla eğitmeni arasında ki bağ ne kadar kuvvetiylese canavar ona o kadar sadık olur. Yani canavarlarını sevmen ve sevgini hissetirmen gerek."

"Ne yapayım öpeyim mi?"

"..."

"Seni adi velet! Dalga geçme dinle! Doğa da on yedi çeşit sınıf bulunur. Bunlar böcek, elektrik, ateş, bitki, kaya, karanlık, peri, toprak, zehir, ejder, normal, hayalet, buz, psişik, su, ışık ve lavdır. Çoğu canavarlar hiç evrim geçirmemişse normal sınıfındandır. Tıpkı senin kurtların gibi."

Altair bunu duyunca yataktan doğruldu ve kurtlara bakarak "Sizi salaklar, on yedi sınıfın arasında nasıl da en kötüsü olan oldunuz! Ah, gitti paracıklarım ah!"

Yaşlı adam, Altiar'a umutsuz vaka gibi bakıyordu. Sonra sinirlerime hakim olabilmek için konuşmasına devam etti. "Canavarlar evrim geçirebilir. Bu sayede diğer sınıflara geçiş yapabilir. Örneğin gri kurtlar ateş sınıfına evrimleşme yatkınlığıyla bilinir. Evrimleşme iki şekilde olabilir. Biri kendiliğinden, diğeri ise tapınaklar yardımıyla. Örneğin gri kurtlarını ateş tapınağına götürürsen ve oranın sınavını geçersen kurtların ateş sınıfına evrimleşebilir."

Altair hemen kafasında "eğer evrimleşirlerse daha çok para ederler değil mi?" diye düşünmeden edemedi.

"Bir diğer hususta canavarların kendi aralarında kalite farkları var. Bunlar sıradan, nadir, epik, eşsiz, efsanevi ve destansıdır. Örneğin senin yediğin yılan yumurtasının içinde nadir kalitede bir yılan yumurtasıydı. Yumurta ile üreyen canlılarda yumurtanın renginden yavru daha doğmadan kalitesi belli olur. Griler sıradan, maviler nadir, pembeler epik, sarılar eşsiz, kırmızı efsanevidir. Destansı henüz hiç görülmediği için rengi bilinmiyor. Diğer canlılarda ise bilmenin tek bir yolu var. O da antlaşma yaptığında eğitmenin kitabında belli olur. Bazı uzman eğitmenler hayvanın büyüklüğünden, atikliğinden, yapısından gibi etmenlerle de anlayabilir. Fakat %100 doğruluk payı yoktur."

Yaşlı adam konuşmasını bitirdiğinde Altiar kitlenmiş bir şekilde duruyordu. "Yani ben... Benim gibi salak... Bir nadir yumurta mı yedi!" dedikten sonra bayıldı.

Sabah olduğunda Altiar bir daha bilgisizlik yüzüne acı çekmeyeceğim diye kendi kendine söz verdi ve İhtiyarın dediği tüm şeyleri harifyen yapmaya başladı.

Bir Türk Fantastik Dünyaya Giderse...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin