-5 -

27.4K 1.4K 100
                                    

-takip-

Mert Ayaz bütün haftanın yorgunluğunu atmak için,  hafta sonunu evde geçirmeyi planlıyordu. Eğer ki kan kardeşleri planlarını bozmamış olmasaydılar!
Israrla çalan telefonunu ilk omursamadı . Sırayla Utku'nun , Vedat'ın aramalarını duymazdan gelmişti lâkin Engin bıkmak bilmez bir şekilde her sonlanan arama denemelerinin, hemen ardından pes etmeden tekrar aradığı için,  yattığı yatağından öfkeyle kalktı.

Annesi bile haftasonu olduğu için herzaman olduğu gibi erkenden kalktığı  halde sessiz olmaya özen gösterirken,  Mert Ayaz'ın tabiriyle 'bu hergelelerin' dertleri neydi böyle!

"Ne var ulan ! Bir bitmediniz! Bizim ki de kafa degil mi?  "

Engin keyifle güldü,  " Ne bağırıyorsun oğlum bizim ki de kulak! Uyandığına göre hadi hazırlan da gel . Kahvaltıyı birlikte yapalım,  bizimkilerle bekliyoruz seni "

Sıkıntıyla yüzünü ovuşturdu . Kolunda ki saatine baktı.  Dokuza çeyrek vardı. Üzerinde ki yorganı açıp çıktı yatağın içinden.
" Uykumun içine ettiniz!"

"Geliyorsun değil mi?"

Aklına ihmâl ettiği çocuklar gelince durakladı biraz. Bıkkınlıkla nefesini dışarı bırakıp,  " Beklemeyin beni,  başka planlarım var "

"Oğlum mızıkçılık yapma Naciye ve annem zeytinyağda tava pişisi yaptı,  eee sende seversin hazır sofra , bekletme bizi! "

"  Tamam Engin ,  beş dakikaya oradayım " deyip kapattı telefonu. Elindeki telefonu bir iki kere elinde çevirdi,  yatağın üzerine fırlayıp,  girdi bonyoya. Yüzüne her soğuk suyu çarpışında biraz daha iyi hissetmişti kendini.

Hızla üzerine birşeyler giyip, salona yöneldi.  Annesi camın önünde ki kanepeye oturmuş elindeki doksan dokuzluk tesbihi çekiyordu.
Yaklaştı annesine,  eğilip öptü elini. "Annem ben çıkıyorum.  Çocuklar aradılar,  kahvaltıya bekliyorlar beni"

Rüveyda Hanım elinde ki doksan dokuzluk tesbihi kanepeye bırakıp,  küçük bir çocuğun başını okşarcasına Mert Ayaz'ın saçlarını okşadı.
" Ne zamana dönersin oğlum? "

"Belli değil anne , kahvaltıdan sonra çocuklara uğrayacağım .
Çocukları ihmâl ettim bu aralar . Özlemişlerdir de şimdi. ..." gülümsemesi buruktu. Öksüzlüğü ta çiğerlerinin en derinliklerinde hisseden biri olarak , anlıyordu çocukların halinden.
Ne zaman yetimhaneye gitse etrafını saran afacanların buruk,  hüzünlü bakışlarında varolan sevinç kırıntıları,  yetiyordu Mert Ayaz'ı mutlu etmeye.

Rüveyda Hanım yavaş hareketkerle oturduğu kanepeden ayağa kalktı.
" Az bekle ördüğüm birkaç parça birşeyler var,  müdüre hanıma teslim edersin " deyip antreye doğru yöneldi. Ufak kadife kumaşla kaplı sandığın kapağını büyük bir özenle kaldırıp,  biriken örgü,  yelek ,kazak , bere ve patikleri elleri arasında bir süre okşadı. Kim bilir kimleri sevindirecekti göz nuru dökerek ördüğü bu örgüler?
Özenle bir poşete koyup, salonda bekleyen oğluna yaklaştı.

" Bu defa kimler için ördün canım anam?"

Gülümseyerek baktı oğlunun masmavi gözlerine,  "Bebeler için " dedi. " Bu defa bebelere ördüm oğlum"

Tekrar annesinin ellerine uzanıp hürmetle öpüp,  "Allah'a ısmarladık annem " deyip kapıya yöneldi.
Hızla bahçe kapısından çıkıp arabasına yöneldi. Yürüyerek de gidebilirdi Engin'lere lâkin yetimhaneye gideceği için bir kez daha eve uğrayarak vakit kaybetmek istemiyordu.

Arabasını Engin'lerin binanın önüne park ettiğinde telefonu yine çalmaya başladı. Ekrana Engin'in ismini görünce,  " Kesin yedi aylık bu adam,  yoksa niye bu kadar sabırsız olsun " demeden edenedi.

Hovarda  ✔   RaflardaTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang