~24~

20K 1.3K 128
                                    

Elif bir süre öylece kocasının arkasını dönüp yatmasını izledi. Bu kadar mı basitti?
Bir insan evlendiği eşini  , yanına yoldaş etmek yerine neden türlü psikolojik şiddet uygulamayı seçerdi ki ?

Adam yaptığı çok doğal bir şeymiş   gibi rahat bir şekilde dönüp arkasını kaldığı yerden uykusuna devam edebiliyordu!

Elif tüm yorgunluğuna rağmen uyuyamayacağını anladı. Dolaptan bir battaniye aldı ve balkonda ki sandalyeye oturdu.

Gecenin zifiri karanlığından daha karanlıktı yüreğinin kasveti. Kaldırdı başını baktı gökyüzüne tek bir yıldız dahi yoktu. Yüzünü yalayıp geçen rüzgar bile Elif'e karşıymış gibi hissetti. İçi ürperdi battaniyeye sarılıp, gecenin sert soğuğundan vucudunu korumak için battaniyeye daha çok sarıldı .

Aklı almıyordu. Ne yapmalıydı ki Mart Ayaz'ın aralarına inşa ettiği buzdan duvarı yıkabilsin di?

Annesi ile babasını düşündü,  annesi 'hayatım 'diyorsa, babası 'canım'  diyordu. Onlardan annesi ve babası gibi bir çift olmazdı buna emindi de en azından birazcık normal bir yaşantıları da mı olamaz dı? Onlar severek evlenmiş; Elif ise Mert Ayaz'ın zoruyla evlenmişti! Arada fark olsa da insan yeterki istesin olmayacak birşey yoktu bu hayatta. Lâkin kocası geçmişten bir türlü kopamadığı için birbirlerine şans vermiyorlardı.
Tek tarafın çabası ile olacak bir şey değildi ki, evlilik emek isterdi,  fedakarlık isterdi!
Peki Mert Ayaz bunların hangisi için çaba gösteriyordu ?
Umurunda mıydı ki bu evlilik?

....

Mert Ayaz içeri dolan soğuğun etkisi ile uyandı baktı sağ tarafı hiç bozulmamış, anladı karısının fena kırıldığını. Rüzgar efil efil esip, balkon kapısının perdesini uçurtma misali havada uçuruyordu. Kalktı ayağa unutkan karısına söyleniyordu,  kapıyı açık unuttuğu için. Kapıyı kapatıyordu ki , balkondaki  karartıyı farketmesi bir oldu.

Ayağına balkon terliklerinden birini giyip, karısına yaklaştı. Üzerine örttüğü battaniyenin yarıdan çoğu yere düşmüş,  kolları ile kendini sarıp sarmalamıştı. Üşümüş olmalı öyle ki , kendini öyle bir sarmıştı ki  bunu anlamak hiçte zor değildi. Başı yanına düşmüş bir şekilde uyuyordu Elif.

İçi ezildi. Bütün geceyi balkonda, rahatsız bir sandalyenin üzerinde gecenin soğuğuna rağmen sabahlamıştı karısı.

Üzerine eğildi kolunun birini koltuk altlarından geçirip,  bir diğer kolunu kalçalarının altından geçirdi ve Elif'i kucağına aldı. Lepiska saçları dalga dalga kollarından aşağı süzülürken , yüreğine bir ağırlık  çöktü.

Dikkatli bir şekilde odaya girdi, yatağın etrafını dolaştı.
Kendi yattığı yer daha soğumamıştı. Elif'i kendi yattığı yere yatırdı üzerini güzelce örtüp, sigara ve çakmağını alıp  balkona çıktı.

Elif'in uyuya kaldığı sandalyeye çöktü. Pişmanlık hiç bu kadar sivri pençeli olmamıştı. Elif her yaşadığına nasıl da sabırla katlanıyordu, ya Mert Ayaz?  Neden öfkesini zincirleyip önüne bakmıyordu?  Düşünceli bir şekilde sokağı seyretti. Soğuk vücuduna işlerken aldırmadı.
Buz gibi havada  kadın bütün geceyi  burda geçirmişti. O ise bir dal sigara içerken esen sert yele dayanamıyordu!

Bir dal sigara demişti, yedi - sekiz dal sigara olmuştu içtiği. Gözleri sabahın daha aydınlanmamış zifiri karanlığını deldi geçti.

Hovarda  ✔   RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin