~35~

18K 1K 127
                                    

Sabah erken saatlerde çıktılar yola. Niyazi çok sessiz, Suna ise çokça endişeliydi. Utanıyordu da ailesi ile bir araya gelmekten. Elif'in destek olması ile bir nebze rahatlasa da endişelerinden tam anlamı ile kurtulmuş değildi.

Arabanın şoför koltuğunda Mert Ayaz, onun yan tarafında ki koltukta da Niyazi oturuyordu.
Arabanın arka koltuklarında,  cam kenarında Elif , onun yanında Suna , diğer cam kenarında da Rüveyda Hanım oturuyordu .

Herkes faklı düşüncelerle kafalarını meşgul ediyordu. Diğerlerinin aksine Elif çok heyecanlıydı. Trabzon'u görecekti. Vakit bulurlarsa bol bol olmasa da Mert Ayaz ile gezeceklerdi.
Gece konuşurken söz vermişti Mert Ayaz.

Yolculuk esnasında iki mola ile Trabzon'a giriş yaptılar. Sabah çıktıkları yolculuğu akşam güneşi batmak üzereyken son bulmuştu.  Trabzo'a girmişlerdi ya yolculuğun geri kalanını pek düşünmüyorlardı.
Bir lokantada akşam yemeklerini yeyip tekrar yola koyuldular. Güzergah belliydi. Of'a ordan, Hayrat'a odadan da Divran Köyüne gideceklerdi.

Trabzon'dan  Of'a geliş saatleri 1 saat 18 dakika sürdü. Elif bu kadar uzun bir yolculuk süreceğini hiç düşünmemişti. Çok yurucu bir yolculuk olmuştu onun için.

" Daha çok mu gideceğimiz yere? "

"Yok yenge Of ile Hayrat arası yirmisekiz dakika kadar sürer. Hayrat'tan sonra bizim köy, yani Divran Köyüne gideceğiz. Bitti sayılır yolculuk "

"Kendini kötü hissediyorsan müsait bir yerde  biraz mola verelim ?"

Dikiz aynasından karısına baktı Mert Ayaz. Hassas bir yapısı vardı Elif'in . Başını Suna'nın omuzuna yaslamıştı. Başını kaldırıp,  kocasının gözlerine baktı. "  Yok durmayalım, biran önce bitsin bu yolculuk "

" Sen bilirsin,  ama kendini kötü hissettiğin vakit söyle tamam mı?"

"Tamam " dedi gülümseyerek.

.....

Mert Ayaz'ın akrabaları çok sıcak kanlı insanlardı. Eve geldiklerinde hemen hazır olan sofraya buyur ettiler. Elif daha önce hiç görmediği ve adını dahi bilmediği yemeklerden iştahla yedi. 'Balıklı pilav olur mu ?' demişti. Sofraya oturmadan evvel, şimdiyse büyük bir iştahla yiyordu.

Yol yorgunu olduklarından sohbeti kısa tuttu İdris dayı. Gelinler misafir odalarına ayrı ayrı yataklar açtılar. Suna ile Elif  aynı odayı paylaştı. Rüveyda Hanım ayrı odada , Mert Ayaz ve Niyazi aynı odayı paylaştılar.

Sabah'ın  erken saatlerinde Suna'nın sabah namazına kalkması ile uyandı Elif. Bir daha da uyku tutmadı. Suna yattığı yatağı toplamaya koyulunca, Elif'te kalktı yataktan.

"Erken daha yatsaydın ya? "

"Uykum kaçtı. Hem sende kalktın "

" Burada böyle erken kalkılır, şehir hayatına nazaran "

"Hep mi erken kalkarsanız, tatil günleriniz yok mu?"

Güldü Suna, Elif'in sözlerine, " Köy hayatı Elif. Erken kalkmazsak işlerimiz aksar. Gel istersen mutfağa Fadime anaya yardım edelim. Yengemler de çoktan mutfaktadırlar şimdi. "

Suna'nın da söylediği gibi evin gelinleri hızlı hızlı kahvaltıyı hazırlıyorlardı.

"Kolay gelsin "

"Kolaysa başuna gelsun da " Gülsüm  evin ortanca gelini, neşeli bir yapıya sahipti. Elinde ki tabağı Elif'in ellerine tutuşturdu." Taze gelun al şunlari doğra da gününü görelum "

Hovarda  ✔   RaflardaΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα