2- Utangaç Gguk, Yanık Kurabiyeler ve Taehyung.

21.8K 2.5K 1.1K
                                    


Merhabalar! Yorum yaparsanız ağlarım, yani şey, mutluluktan;,)

İyi okumalar! ❤

"Hayır Yuna- Aman Tanrım, dursana seni yaşlı Japon! Hayır!" Duyduğum seslerle uyuklamaktan şişen gözlerimi yavaş yavaş araladım ve gördüğüm saçma manzarayı uzunca bir süre algılamaya çalıştım. Adlandıramadığım tabloyla göz kapaklarımı birkaç kez açıp kapattıktan sonra Minhee'nin değişik seslerini duymaya devam ediyordum. Pekala, başlıyoruz!

"Sorun ne?" Ağzımı şapırdattığım vakit susadığımı anlamış ve ağır ağır ayaklanmaya başlamıştım ki sırtımı döndüğüm Minhee konuşmaya başladı, "Biliyor musun Jeongguk? Belki de akvaryuma yeni balıklar eklemek sahiden de kötü bir haberdi. Tanrı aşkına! Yuna Berry'i yemeye çalıştı!" Ona bunun olabileceğini yaklaşık iki yüz defa söylemiştim. Büyük balık küçük balığı yerdi!

"Jeongguk gittiğinde olacaklardan kork, Yuna." Koca Japon balığına kızgınca söylediğinde tamamen doğrulmuş ve ayaklarıma çoraplarımı geçirmeye başlarken mırıldanmıştım.

"Hadi ama Minhee. Yoksa onu yiyecek misin? Verebileceğin en büyük ceza bu gibi görünüyor." Ayağa kalktıktan sonra fısıldayarak devam ettim, "Ne de olsa o bir balık." Çevremdekiler haklıydı, Minhee sahiden de çatlak kadının tekiydi.

"Ben evime gidiyorum, sıkıldım senden." Resim çantamı elime aldığımda gözlerimi taşımakta zorlanıyordum. Azıcık uyusam dahi balon gibi olmaları sinir bozucuydu. Pis gözler!

"Hadi be!" dediğinde kaşlarım keyifle havaya kalktı. Bazenleri cadalozluğu kendini ele veriyordu ve bu tatlıydı, "Senden yaklaşık 50 yaş kadar büyük olmama rağmen daha enerjiğim ve Jeongguk! 6 saattir uyuduğuna inanamıyorum, çocuğum." Hayretler içerisinde söylerken aynı zamanda balık yemini kokluyordu. Yüz ifadesi onu her an kusacakmış gibi gösteriyordu.

"Peki peki, haklısın, teyze." Söyledikten sonra hızlı adımlarla yere fırlattığım beremin olduğu yere gidip onu da sıkıca kavramış ve olası herhangi bir darbeye maruz kalmamak için evden çıkarken Minhee'nin "Seni yaramaz!" diye şakadan bana kızıp bağırmasını duymuştum.

Merdivenleri bu defa keyif aldığım şekilde inebileceğim için mutlulukla kocaman gülümserken elimde tutmaya devam ettiğim bereyi öylesine kafama geçirip, popomu uzun merdivenin dönemeçli korkuluğuna yasladım. Kendimi yavaşça aşağı doğru kaydırdığımda yaptığım başka bir şeyden daha böyle keyif aldığımı sanmıyordum. Tanrım! Hayatımdaki en heyecanlı şey buydu.

Küçük bir baş dönmesiyle bu kısa yolculuğu tamamlayıp aşağıya inmiş, üşüyen burnumu parmaklarımla sıkıştırıp bıraktıktan sonra yanımdaki daireden gelen kısık sesle çalan müzikle memnun olmuştum. Aferin, koca- Belki de devasa demeliyim, bebek!

Kendi evime geçeceğim sıra burnuma dolan kokular dikkatimi çekmişti. Duyduğum tuhaf kokuyu daha iyi alabilmek için içime derince bir nefes doldurduğumda amacıma ulaşmış lakin aldığım yanık kokusuna hassas olan bedenim yüzünden öksürmeye başlamıştım. Kahvenin kendisinden ettiğim gibi kokusundan ve aynı zamanda yanık kokusundan da nefret ederdim!

"İğrenç..." Bir hafta içinde ikinci kez aynı komşumun kapısına vurmaya başladığımda çalan şarkının durmadan başa sarması ve içerden başka hiçbir ses gelmemesi endişelenmemi sağlamıştı. Üst dudağım içe kıvrılırken düşünüyordum. Ölmüş olabilir miydi? Evi mi yakmıştı? Belki de hemen Minhee'yi çağırmalıydım!

"Hey! Yaşıyor musun?- Kapıyı aç!" Küçük ellerimi yumruk yaparak çelik kapıya daha hızlı vurmaya başlamıştım. Bu adam her gün sorun mu çıkaracaktı böyle? Ölmüş müydü gerçekten?

all i wantWhere stories live. Discover now