9- Yabancı Kadın, Kızgın Taehyung ve "Biraz sana sarılabilir miyim?"

11.6K 1.7K 686
                                    

Aynadan kendimi son kez kontrol edip yansımama göz devirdikten sonra, Tanrım, çok kendini beğenmiş bir şeydi, resim çantamı kemikli parmaklarım arasına sıkıştırdım. Anahtarımı aldığıma emin olup cep telefonumu ceketimin iç kısmına tıkıştırıp kapıyı açmış, kapadıktan sonra bende hassaslık uyandıran korkutucu deneyimim yüzündense; kilidi tam üç kez çevirmiştim.

Ayaklarımı merdivenlerden sürüklerken duyduğum birkaç bağrışmanın yanılgı olduğunu düşünmüş fakat sonrasında aşina olduğum; aynı zamandaysa... Yabancı olduğum bir ses duymuştum,"Buradan defolup gitmeni istiyorum." Dişleri arasından konuşan yemin ederim Taehyung'du. Sesini ilk kez böylesine soğuk işitmek sebepsizce tüylerimi diken diken ederken alt dudağıma geçen ön dişlerimi sonradan fark ediyordum.

"Hemen." Her zamanki çıplak üstünü örttüğü yeşil koca sweatshirtle kapısının önünde dikilirken tam karşısında duran alımlı bayanın kim olduğundan emin değildim. Hatta... Hiçbir fikrim olmadığını söylemem daha doğru olurdu.

"Tatlım, sadece konuşmak istiyorum. Fazla zamanını almayacağıma söz veriri-"

"Buradan git!" Taehyung'un yüksek ve sert sesi olduğum yerde sıçramamı sağlarken tuttuğum çantamı sıkan ellerimi gevşetmiş ve bir adım daha atmıştım onlara doğru. Yaşlı hoş kadın hüzünlü surat ifadesiyle Taehyung'a bir şeyler anlatıp dururken ben ona odaklanmıştım. O, o-Bu Ahmağın beni unuttuğunu unutmamıştım henüz, tamam mı? Hem bebeği kimdi ki?

Ben orada öylece donmuş gibi ikiliyi izlerken Taehyung'un kemikli elleri kahverengi saçlarını çekiştirecek gibi havaya kalktı lâkin kafasını sinirli olduğu belli olan şekilde sallarken hiçbir şey yapmadan aşağı indi, "Sana verecek bir dakikam dahi yok, anlıyor musun? Yok." Gözleri patlamaya hazır veyahut çoktan patlamış bir bomba gibi mi ışıldıyordu kararsızdım ancak onun içinde yatan kızgınlığa her ne olursa olsun hak vereceğimi iyi biliyordum. Tanrı aşkına, gözlerinde hüzün vardı. Hüzün, hayalkırıklığı. Ama okunan tek duygu; öfkeydi sanki.

En fazla bir dakika boyunca daha onların tartışmasına tanık olduktan sonra aklımda beliren soruların yanıtını bilmeyi isterdim. Taehyung'u böylesine öfkelendiren şey neydi? Hadi ama, o, o oyuncak bir ayı gibi yumuşaktı. İri cüssesini görünce... Çekinebilirdiniz ama sahiden gereğinden fazla iyiydi. Neden böyle sinirliydi ve gözlerinden ateşler çıkıyordu? Yoksa hep böyle bir insandı fakat bizden kendini mi gizliyordu? Bu saçma olurdu sanki. İnsan zorla iyi olabilir miydi?

Kafamı sağa sola sallayarak düşüncelerimden kurtulduktan sonra önlerinden geçmeyi umursamadan kapıya yöneldim. Neden... Seri hareket ettiğimi bilmiyordum. Neden Taehyung'u yatıştırmak istediğimi de, ve aynı şekilde neden Taehyung'a kızgın olduğumu da. Durmadan sinirlenecek boktan şeyler bulmaya bayılıyordum sanırım.

Ellerim dış kapının düğmesine basıp açılmasını sağlarken dudaklarımı dişliyordum. Taehyung beni yine fark etmemişti. Bu, bu iki oluyordu, tamam mı?

"Jeongguk?" Adımı duymamla gözlerim kırpışırken arkamı dönmedim. Ama hızlı adım sesleri duydum, sonra kulağım yakınlarında sıcak bir nefes.

"Jeongguk." Yutkunurken, "Efendim?" diye mırıldandım ancak halâ yüzümü ona dönmemiştim ve, Tanrı aşkına, o kadın orada durmaya devam mı ediyordu yoksa?
Belime kayan elleri hissetmek nefesimi tutmama sebep olurken, bu da neyin nesiydi böyle? Ellerini üzerimden çekmeliydi. Bilirsiniz bu... Bu çok flörtöz bir sarılmaydı!

"Biraz..." Tıpkı benim gibi mırıldandı ve elleri belimi daha sıkı sararken nefeslerinin sıklaştığını hissetmek midemdeki kasılmaların artmasına sebebiyet vermişti. Karnım üzerindeki ellerinin parmakları olduğu yerde istemsizce hareket etti.

all i wantWhere stories live. Discover now