mdndn 2 | 1. bölüm

6.1K 573 298
                                    

Olamaz, biz geldik. Bir şeyleri zaten anlayacaksınız ancak bölüm sonuna da notlar ekleyeceğim. İyi okumalar! 🐝

Uzun bacaklarıma geçirdiğim açık ton boyfriend pantolonun belini düzeltip üzerime giydiğim turuncu kazağı içine sokuşturdum. Boynumda sallanan zincir ve ucundaki ince yapılı yüzüğü düzeltirken siyah paltomu omzuma asarken ses çıkarmamaya özen göstererek yatağın ucuna bıraktığım geniş tabanlı kahve postallarımı elime almış ve telefonumu arka cebime sıkıştırırken dağınık yatağımızda soğuk bir sonbahar günü olmasına rağmen çıplak bir şekilde uzanmış; yastığına sarılarak düzenle soluk alıp veren Taehyung'a dönmüştüm. Ona küs oluşumu görmezden gelerek parmak uçlarımda yanına yaklaştım ve kıvırcıklaşmış perçemlerine aldırmadan alnına derin bir öpücük bıraktım. Sabahları kalktığımda onu da uyandırırdım ancak bugün tatil günü olduğu için onu rahat bırakmıştım.

Sırt çantamı da kaptığım gibi sessiz adımlarla duvarlarını birkaç ay önce Yıldızlı Gece'ye boyadığımız odamızdan çıkmak üzere ilerlemeye başlamış, iş yolunu tutmuştum. Metroya vardığımda kulaklarımda Formation çalıyor, aklımdaysa sevgilim dolaşıyordu. Kim Taehyung benim ezeli düşmanımdı. Onun işini bitirecektim. Tamam, şaka. O kadar da abartmayalım. Sadece biraz küsüşmüş ve üç gündür birbirimize soğuk atıyorduk ve bu durumda en çok sinirimi bozan şey ilk adımların adamı olan Taehyung'un benimle barışmak için hiçbir şey yapmıyor oluşuydu. Normalde böyle zamanlarda dayanamaz yanımda biter, dudaklarımdan öpücükler çalarken çocuklarımızla (elbette çocuk yapmadık, bu hem teknik olarak mümkün değil hem de evlat edinmek için fazla erken. Sirius ve Honey'den bahsediyorun.) türlü şebeklikler yaparak kendini affettirirdi. Farkında olmayarak offlarken başımı direğe yaslamıştım. Bugün de tüm iş saati boyunca aklımı kurcalayıp duracaktı.

Minik şeytan.

▪▪

"Elini bu şekilde tutman kullandığın teknikle ortaya daha başarılı çizimler çıkarmanı sağlar," Ellie, büyük yeşil gözlerini daha da açarak hevesle kafa salladığında ona gülümseyerek sarı saçlarını sevdim. Öğrencilerimle aramda pek fazla yaş farklı olmasa da miniklerdi işte ve ben onlara bayılıyordum. Beni törpülediklerini bile söyleyebilirdim ve Tanrı aşkına! Bunun benim için basit bir olay olmadığını hatırlıyor olmalısınız. Jeongguk ve kabuk değiştirmek, Jeongguk ve yeniliklere alışmak, Jeongguk ve huysuzluk etmemek.. İşte, pek benlik olaylar sayılmıyorlar.

Arka cebimde unuttuğum telefonun titremesiyle etrafta göz gezdirip herkesin çalışmasıyla ilgilendiğinden emin oldum ve koridora çıkıp gelen çağrıya baktım. Arayan İri Birisi'ydi. Tanrım, Taehyung arıyordu ve ben ilk zamanlarımızcasına heyecanlı hissediyordum. Ona olan tutkumda zamanla eskiyen hiçbir şey olmamıştı tabii ama aradığı zaman da heyecanlanmıyordum! Taehyung arıyordu.

Ben heyecanımı atana kadar arama düştüğünde dudaklarım düz bir çizgi halini aldı, "İşte. Çok umrunda olsaydım daha fazla çaldırır ve--Ve bir kez daha arardın." Minhee gibi kendi kendime söylenmeye başladığımda yeniden öten telefonumla bu kez sinsi bir şekilde gülümsemeye başladım. Yok, hayır. Kim Taehyung ruh sağlığıma iyi gelmiyordu. Aramasını yanıtlamadan önce boğazımı temizleyerek tebessümümü sildim.

"Efendim?" Kendimi Bay Kim, diye eklememek için zor tutmuştum. Resmiyetin de bir sınırı vardı. Gözlerim okulumuzun renkli koridorlarında cirit atan altın tüylü kedi Snitch'e kaydığında (ona bu ismi ben vermiştim, alakayı kurabildiğinize inanıyorun.) onun derinden gelen yumuşak sesini duymuştum ve ben bu olaya bitiyordum işte. Bitiyordum. Bana karşı her zaman yumuşak olan o mükemmel ton.

Yani, birazcık hoş ton demek istedim.

"Nasılsın?" İşte, bana kıyamıyordu. Evdeyken aynı kanepede Harry Potter izliyorduk, gelip beni kollarının arasına almıyordu ama omzunu omzuma yaslamadan da duramıyordu. Duramazdı, duramazdım. Birbirimizin sıcaklığına bir şekilde muhtaçtık.

all i wantWhere stories live. Discover now