11- İri Biri, Kırık Bacak ve Endişe.

11.6K 1.6K 691
                                    

Sadece birazcık yorum bekliyorum.
İyi okumalar!

**

Taehyung'la yaptığımız metro yolculuğu üzerinden birkaç gün geçmişti. Bıkkınlıkla nefesimi üflerken yatış pozisyonumu değiştirip yüzüstü uzandım. Telefonumu elime alıp gelen mesajları kontrol ettiğim sıra herkesle arama koyduğum mesafeyi fark etmek kısa bir süre için canımı sıkmıştı.

İri Biri Arıyor...

Pekâla, hemencecik çağrıyı kabul etme tuşunu kaydırmam ne kadar doğruydu emin değildim ama yapmıştım işte.

"Alo? Jeongguk?" Kafamı aşağı sarkıtıp bacaklarımı soğuk duvara yasladım, "Efendim?" Sesim kısık çıkarken dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Taehyung'un sık nefes seslerini duymak kalp atışlarımı hızlandırırken sessiz kalmasına karşın, "Sorun ne?" diye mırıldandım. Cevap vermemişti. Yerimde doğrulurken, "Hey?" Yeniden seslendim. "Jeongguk." Ayağa kalkıp omzumdan kayan siyah poları yukarı çektim.

"Bir şey söyleyeceğim ama-Ama korkup endişelenme, tamam mı? Sesimi duyuyor musun?" Göğsüm şimdiden hızla inip kalkmaya başlamıştı, "E-evet? Tae-Söyler misin? Taehyung?" Hışırtılar duydum bu kez. Gergin... Hissediyordum. Seri nefesleriyle bile kaygılanmam neyi gösterirdi, bunu bile sorgulamayacaktım.

"Az önce, şey," Boğazını temizledi, "Gardırobu bacağıma düşürdüm-Ve, sanırım... Biraz şişti. Kendi başıma halledebilirim ama biraz ağrımaya başladı sanki ve-Müsaitsen-" Kocaman olmuş gözlerimi hızlı hızlı kırpıştırırken, "T-tamam..." Diye mırıldandım "Tamam! Hey, geliyorum... H-hemen geliyorum. Yanımda buz getireyim-Ambulans? Ambulansı arayacağım ve Minhee'ye de seslenelim. Siktir!" Olabildiğince hızlı hareket edip buzdolabından jel çıkardım. Minhee ne olur ne olmaz diye almamı söylemişti, Tanrım-Hızlı, hızlı... Hızlı olmalıydım. Ama başım dönmüştü.

Elimdeki turuncu ve mavi jel torbalarıyla telefonu kapatmayı bile akıl edemeden cebime attım. Kapıdan çıkar çıkmaz titreyen sesimle, "Minhee!" diye bağırmış ve merdivenleri teker teker geçip Taehyung'un kapısı önünde durmuştum. Kapıyı nasıl açacaktı Tanrı aşkına?

Cebimdeki telefonu kulağıma götürdüm. Devam eden arama yüzünden şanslı hissediyordum. Gerginlikten tırnaklarımı dişlemek istesem de ellerim doluydu, "Taehyung? Kapı... Kapıyı nasıl açacaksın? İtfaiye-Ne yapmalıyım!?" Arkamdan gelen ayak sesleriyle endişeli bir Minhee'yle karşı karşıya kalmam bir olmuştu. Bu kadını hep telaşlandırıyorduk.

"Minhee'de tüm kapıların anahtarı yok mu? Ah-Gguk, ona sor. Kalka-Kalkamıyorum bebeğim, üzgünüm." Yeni öğrendiğim bilgiyi ve bana bebeğim diye seslenmesini sonra düşünmeyi seçip, "Minhee," dedim. Tanrım, gerçekten... Gerçektem ağlayacak gibi hissediyordum. Tüm talihsizlikler bizi buluyordu ve ben beceriksiz herifin tekiydim. Ayrıca Minhee hayretler içindeyken bana yardımcı olmuyordu. Bacağı çok acımıştı kesin. İnanamıyordum-Siktir. Bacağı kırılmış mıydı?

Az sonra Minhee kapıyı açmayı başarmış ve ben Taehyung'un bize seslendiği yere koşmuştum. Gözlerim dolu doluyken Taehyung'un alnından akan birkaç damla teri gördüm ve seslice yutkundum. Bakışlarım üzerinde gezinirken böylesine panik olmamdan nefret ediyordum ama o, beceriksizce-O, ah, çok tatlıydı ve beceriksizce gülümsüyordu.

Sanırım ondan hoşlandığımı kendime tam anlamıyla itiraf ettiğim ilk an olabilirdi.

**
"Anlamıyorum," dedim kızgın çıkan sesimle. Israr ediyordum çünkü, Tanrım! Bana inatçılığımı göstermem için sebep verilmesinden nefret ediyordum.

"Minhee." Dedim. Dönüp durduğum koridorda sinirden gözlerimden akan birkaç damla yaşı umursamadım. "Bu ne sikim iş böyle? Tanrım-Zaten, zaten onu hastaneye getiren biz değil miydik? Ne diye içeri girmemize izin vermiyorlar?" Minhee sakin olmam için omzumu ovalarken derin bir nefes verdim.

all i wantWhere stories live. Discover now