6- Minnettar Gguk, Patates Kızartması ve Şapşal Taehyung.

14.9K 1.8K 760
                                    

Üzerimdeki yorganı ayağımla aşağı çektiğim zaman; rahatsız edici güneş ışıklarının yüzüme çarpmasına sebep olmuştum. Hayır, güneşi çok severdim. Güneşli havaları da, içimi neşeyle dolduruyordu o havalardaki ılıklık ve ben uyuşuk olmuyor; aksine enerji depoluyordum. Ancak şu an uykum vardı ve, yine hayır. Şu an güneşi istemiyordum.

Göz kapaklarımı uzun bir süre kapalı tuttuktan sonra artık kalkmam gerektiğine karar vermiştim. Doğrulup gözlerimi ovalarken esnedim. Etrafta göz gezdirdiğimde odanın yapısının Minhee ve benimkinden farklı olduğunu fark etmiştim. Benim odamda koca, rahatsız edici bir kolon varken burası daha ferahtı. Derin bir nefes alıp verdim. Burası misafir odası falan değildi. Sol tarafımda kalan komodinin üstünde ahşap bir çerçeve vardı. İki küçük çocuk el ele tutuşmuştu. Tanrım! Fotoğraftaki kare gülüşü gören birisinin bu ufak oğlanın Taehyung olduğunu anlamaması imkânsızdı. Gülüşünün biraz bile değişmemiş olması beni gülümsetti.

Ayaklanıp soğuk zemine ayaklarımı bastığımda homurdanmama engel olamamıştım. Buz gibiydi! Ayaklarıma giyecek bir şey aradığımda köşede, yerde duran ev terliklerini görmüş ve mutlu olmuştum. Ne? Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmek gerekirdi.

Kocaman terliklerle odadan çıktığımda mutfaktan gelen doğrama sesini işitip oraya adımlamıştım. Kafamı yavaşça kapıdan içeri sokup Taehyung'u yoklamaya çalıştığımda onun tamamen ev haliyle domates doğruyor olduğunı gördüm. Çıt çıkarmadan banyosuna girdim. Burası resmen temizlik kokuyordu, çok güzeldi. Taehyung'tan böyle bir titizlik beklemiyordum doğrusu.

Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı düzeltmeyi tamamladığım zaman yeniden mutfağa dönmüştüm ve, ve tam şu an Taehyung'un bana gülümsemesi neden utanmama neden olmuştu bilmiyordum. Gözlerimi cama diktiğimde ocağı yaktığını duydum. Kabul edelim, beni dün gece kendi yatağına yatırıp koltukta uyuması ince bir davranıştı. Pekala, takdir etmiştim yani.

"Şey..." Teşekkür etmekte zorlanmazdım ama konu onunla ciddi şeyler konuşmaya gelince Jeon Jeongguk çenesi yerle bir oluyordu sanki. Bakın, bu durum canımı sıkıyordu.

Gözleri bana döndüğünde kısaca üzerimde oyalanmış ve yeniden uğraştığı şeye dönmüştü. Yumurta falan kızartıyor olmalıydı. Ya da, patates? Bakışlarımı yerden kaldırmam gerekliydi acilen. Onun tavaya dönük bakışlarını fırsat bilip kafamı ondan yana çevirdim, "Teşekkür ederim. Yani-Yani, uhm, evinde kalmama izin vermen... Güzel bir davranış?" Dudaklarının iki yana doğru kıvrıldığını gördüğümde üfleyip kollarımı önümde birleştirdim. Sürekli gülüyordu!

"Bunu isteyen bendim." Dediğinde pür dikkat kesilmiştim ona. "Yani," dedi. Elinde tutup havaya kaldırdığı tavayı sallayıp patateslerin kızartmaya devam etmişti. "Teşekkür etmene gerek yok." Yumuşakça cümlesini bitirdiğinde parmaklarım dizimin üzerine kaymış ve orada hayali daireler çizmeye başlamıştı. Sessiz kalmaya karar vermiştim ben de.

"Of!" Camdan kafasını çıkardığında onu izliyordum. Yavaşça içeri girmiş ve pencereyi geri örtmüştü. Kahverengi saçını seksi bir hareketle kulağı arkasına sıkıştırdıktan hemen sonra uyumaktan şişmiş dudaklarını büzmüştü, "Kızartma-Kızartma tenceresi vardı, ya da tava mıydı? Her neyse, onu bulamadım ve bildiğimiz tavada kızarttım. Tadı kötü mü olur?" Kıkırdayıp burnumu çektim, "Alakası yok. Bir şey olmaz- Beceriksiz." Söylediğimle kısıkça gülüp kafa sallamasını seyretmek, eğlenceli gibiydi?

"Şimdi," dedi son harfi uzatırken. Bugün benimle pek uğraşmıyordu. Elbette şikayetçi değildim ama-Ama tuhaftı sanki.

"Neyli reçel seversin?" İşaret parmağımı sarkıttığım alt dudağıma vururken düşünüyordum. "Bilmem ki..." dedim. "Reçele gerek yok-Evet, otur artık." Kaşlarını çattı. Parmakları esmer boynuna kayarken dikkatlice onu izlememin bir nedeni yoktu bence. Kısa sessizlikten sonra buzdolabının kapısını açmış; "Hepsinden koyacağım o zaman." Demişti. Dudaklarım aralanırken ayağa kalktım hemen. "Hayır! Gerek yok dedim ya." Bana cevap vermeyip çıkardığı kavanozlardan küçük kahvaltılık tabaklarına doldurmaya başlamıştı. Omzunu dürttüm.

all i wantHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin