25- Limon Dilimleri, Rüzgârdaki Karınca ve Mühim Şeyler.

8K 1K 447
                                    

Selammm, sizi çok özledim ve bu hikayede hayat bulan tüm karakterleri de. Hatırlayan hatırlamayanlara, duyanlar duymayanlara... Umarım siz de özlemişsinizdir. Küçük bir şey daha söyleyip lafı uzatmadan (belki azıcık👀) iyi okumalar dileyeceğim.

Buraya kadar geldiyseniz zaten biliyorsunuzdur ancak ben diğer ficlerime nazaran buradaki ana karakter(ler)imizin iç dünyasını ve yakın çevresini uzun uzun anlatmayı gerçekten seviyorum. Onların iyi ki olduğunu düşünüyorum. Yoksa Yunan komşu Adonia ve didiştiği Bay Min'i, sokak kedilerimizi; Jeongguk'un yedekteki eşi Minhee'yle onun İtalyan torunlarını, -mekanı cennet olsun- Bay Rodie'yi, tüm garip Gguk rüyalarını, köpiş Joohoney'i ya da Kookie'yle sürekli küsen Yugyeom'u ve daha nicelerinin buraya katacağı renkleri göremezdik.

TEŞEKKÜR EDERİM (BUNCA ZAMAN SONRA OKUYAN OLACAK MI bilemiyorum ama ben hep seveceğim burada soluklanmayı) İYİ OKUMALAR, ÖPÜYORUM SİZLERİ

▪bölüm öncekilere göre birazcık uzun, vaktiniz varken okuyuuuun▪

Kulağıma dolan birkaç kelimeden sonra gözlerim şaşkınlıkla kapanıp açıldı hızlı hızlı. Bozuntuya vermek istemedim ancak bu, bu ne demek oluyordu? Telefonu gülümsemeye çalışarak Taehyung'a uzattım. Yüzümün aldığı halden ötürü olsa gerek meraklı bakışları suratımı turluyordu ki ona uzattığım telefonla kaşları iyice kalktı. Onu kulağına götürdü ve, "Evet?" diye mırıldandı. Tüm enerjimin söndüğünü hissediyordum. Biliyorum, daha neyin ne olduğunu konusunda hiçbir fikrim yok lakin suratım asılmıştı işte. Bir şey söylemeden arka odalardan birisine gittim. Taehyung'un gözleri bana döndü ama ağzını açmadı.

Bu ne anlama geliyordu? Nişanlım Taehyung. Sahiden, bu ne anlama geliyordu?

Pencereden dışarıyı bir süre izleyip durdum. Neden böyle kırık hissediyordum hemen? Küçük bir çocuk gibi davranmayı ben de sevmiyordum ki; kırılgan olmak, hemencecik dizlerimi kendime çekerek dolan gözlerimle öylece dudaklarımı büzmek... Pencere kenarındaki geniş mermere popomu yasladım. Üç dakika bekledim aynen böyle. Ama Taehyung'tan çıt çıkmadı. Nişanlısıyla ne konuşuyordu acaba, düğün tarihi falandı herhalde...

6 dakika da soğuk mermere tamamen yerleşerek oturmuş bekledikten sonra bunu daha fazla devam ettirmek istemedim. Taehyung'a 9 dakika yeterdi. Çok istiyorsa gidip kendi odasında konuşabilirdi Ay Işığı'yla. Hem ben bunu neden bir türlü atlatamamıştım ki? Vincent Vega olup harika çatışmalar yaşadığım rüyadan uyandığımda duyduğum hayal kırıklığını bile atlatmıştım. Yani, bazen aklıma düşüp beni üzüyordu ancak bu sorun değildi. Şu Yuna meselesi üzerime geliyordu, engel olamıyordum. Acaba Vincent Vega olsam Taehyung seksi bulur muydu beni?

Mermerden aşağı inip sessizce Taehyung'un yanına gidecektim ama konuşmanın devam ettiğini duyunca iyice sönen gözlerimle mutfağa girdim. Dolapta göz gezdirip Taehyung'a hindi fümeli sandviç yapmayı düşünsem de o cezalıydı, tamam mı? Hatta elimde olsa ona mola paspası etkinliği uygular ve yaşı kadar aynı yerde beklemesini sağlardım. Sandviç fikrinden vazgeçince bir tane limon kapıp ortadan ikiye kestim. Taehyung ve ben de bu iki tatlı--ya da ekşi, limon gibi böyle ayrılacak mıydık? Elimde olmadan daha da düştü kaşlarım. Sailor Moon'lu yorganımın takımı olan yastığı ağzıma kapatmak ve deliler gibi bağırmak istiyordum. Hem benim güzel numaramı nereden bulmuştu bu spotışığı? Kesin Taehyung'un şeytan annesinin işiydi bu. Kusura bakmayın Bayan Kim, Taehyung annesi olduğunuz için size kinlenme lüksüne pek sahip olmasa da ben hiçbir şeyi unutmam. Kutu gülüşlü ayıcığımı üzdünüz siz. Ya da bok kafalı Taehyung diyelim şimdilik.

Ağzımda limonla Taehyung'un yanına döndüğümde omzumu kapı kenarına yaslayıp ona baktım. "Kendimi yeterince iyi açıkladığıma eminim." diye dişlerini sıktığını kasılan çenesinden görmeme rağmen ses tonunun gayet sakin, sabrını koruyarak çıkması bir yandan hayranlığımı kazanmıştı ama diğer yandan... hala konuşuyor muydu ya cidden?

all i wantHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin