40- Final & Başlangıç

8.9K 688 525
                                    

Merhaba dünyanın en güzel bebitoları, nasılsınız? Umuyorum ki keyfiniz yerindedir.

Şimdiii, final ama nasıl final? Bölümü güzelce okuyun lütfen, bir iki kere kopukluk oldu gibi ama seveceğinizi düşünüyorum. Sakın bölüm sonunu okumadan geçmeyin, çok önemli. Öptüm bir sürü, yorumlarınızı sakıın esirgemeyinis. İyi okumalar!

uyarı notu: bölüm cinsellik içeriyor, rahatsızlık duyan varsa oraları atlayabilir

"Tanrım... Birazdan öleceğim, yemin ederim birazdan öleceğim. Taehyung, yine apandisitim mi patladı acaba?" Sevgilim derin bir nefes alıp yaklaşmakta olan ani fırtınanın habercisi kanalın sesini kıstı. Yayıldığım kanepede yanıma yaklaşmış, üstüne kusarım diye ondan uzak durmaya çalışsam da kendimi sıcaklığına sokulurken bulmuştum. Parmakları yanaklarımı okşamaya başladı.

"Abartmaya gerek yok, bebeğim. İki kilo kiraz yedin, karnının ağrıması normal değil mi?" Gözlerim doldu dolacaktı. Kamp ateşinde eriyen bir marşmelov gibi kollarına uzandım.

"Ama," anında hm diye yumuşak bir ses çıkartmıştı. "Ama neden beni durdurmadın o zaman?" Masum masum sorduğum zaman kafasını sağa sola sallayıp saçlarımı öptüğünü hissettim.

"Ama, ama," diye beni taklit ettiğinde kaşlarım çatılacak gibi olsa da o tatlı sesine karşı yalnızca tebessüm edebilmiştim. "Zavallı kirazcıkları midene inmelerini önlemek için önünden çekmek istediğimde, beni yaramaz bir kedi gibi tırmalamaya çalıştın. Unuttun mu yoksa... 5 dakika öncesini?" Suçlulukla kollarında küçücük olup dudaklarımı ısırdım.

"Neyse, sen biraz karnımı okşa. Fırtına bastırmadan basketbol oynamaya gidelim. Olur mu? Sonra da kendi çikolatamızı yaparız, pirinç patlaklı. Minhee Who Do You Love mı dinliyor yine? Bir ara Monsta X konserine gidelim." Taehyung bir süre duraksasa da sıcak ellerini karnıma yaslamış, "Hızına yetişmek imkansız." diye şaşkınca mırıldanmıştı. Bilmiş bilmiş omuz silkip ona daha sıkı sarıldım. Her şeyim olduğunu biliyor muydu acaba? Neyse bir ara söylerdim artık.

**

"Boyun sana avantaj sallıyor, ben de 2 metre olsam ben de yüzlerce sayı atardım. İnanıyorsun değil mi?" Serin havaya rağmen terleyen bedenime iğrenti dolu bakışlar attım. Taehyung beline bağladığı sweatiyle yanıma ulaşmış, elindeki basket topunu bana fırlatmıştı. Yakaladığım turuncu şeyle, "Hm?" diye mırıldandığımda arkamda bitti ve yorulmuş olmayı umursamadan ellerini belime sarıp beni havaya kaldırdı. Pekala, gözüme çok havalı gelmiş olabilirdi, kendini zorladığı için hırıltılı bir nefes bırakmış olmasa.

Şaka şaka o, bu olayı daha havalı kılmıştı ama bu bir sır.

"İçtiğim sütler nereye gidiyor anlamadım, yazıklar olsun." Yukarıda havalar çok güzeldi. Haberlerde bahsi geçen fırtına yaklaşıyor olmalıydı, kara bulutlar boş sahanın etrafını çepeçevre sarmıştı. Ürkütücü olsa da manzaram harikaydı.

Taehyung öylesine bir şeymiş gibi tuttuğu bedenimle potaya doğru yanaştı. Yorgun yorgun soluklanıyor, onu pamuklara sarma isteğimi körüklemekten başka bir şey yapmıyordu. Nolurdu Taehyung'u pamuklara sarıp kendime saklasam, onu bir ben görüp sevsem? Kendi kendime mırıldandım farkında olmadan, "That's the dream."

"Bu sayı 200 puan, yolla bakalım." Olduğum yerde, Taehyung'un kolları arası, kendimi kastım da kastım. Erkek arkadaşım dünyanın en sevimli insanı olduğunu bilmiyordu.

"500 puan olsa olur mu?" Topu ellerimle havaya kaldırırken tereddütle sordum. Taehyung kalın bir kıkırtı bırakmıştı.

"1000 puan bile olur." Sevinçle bağırmıştım. Taehyung halime kıs kıs gülüyor, basket atmamı bekliyordu. Bense durumu hesaplamaya çalıştım. Top potadan girmese yüzde kaç rezil olurdum? Taehyung kesin altına yapardı gülmekten, ben de içim çıkana kadar ağlardım muhtemelen. Rezil olmaktan nefret ediyordum ama başıma en çok gelen eylemdi kendisi. Yutkundum ve inancımı toplayarak topu aşırı havalı bir şekilde potaya attım.

all i wantWhere stories live. Discover now