(5) Yarasalar.

322K 14.9K 15.9K
                                    

Sadece bakıyordum. Beni buraya zorla getiren ve açıklama adı altında kafamı iyice karıştırmayı başaran insanlara bakmakla yetiniyordum. Soracağım milyonlarca soru vardı ama hiçbirine cevap vermeyeceklerine emindim. Bazı parçalardan yola çıkarak kendi bulduğum cevaplar ise kan dondurucuydu. Buradaki altı kişi benimle aynı yurtta kalan çocuklardı fakat hiçbirini tanımıyordum çünkü yedi yaşında oradan kaçmıştım. Bana olan merak dolu bakışlarına bakılırsa onlar da beni hatırlamıyordu. Eğer tersi olsaydı Kuzey, bana Yankı yerine Sedef derdi. O yurtta çok fazla çocuk vardı, hepimizin kendi yaraları olduğu için diğer çocukların hepsini tanıyamayacak kadar kendi derdimize düşmüştük. O yüzden birbirimizi hatırlamıyor olmamız normaldi. Şimdi bu adamlar bizi kaçırmıştı ve hepimizi damgalayan öcünün yıllar sonra yeniden ortaya çıktığını söylüyorlardı. Evet, o, zihnimde gece rüyamda gördüğüm karabasanların en kötüsü olan bir öcü olarak yer etmişti. Çocuk aklıyla ona verecek daha yaratıcı bir isim bulamamıştım, kafamda şekillenenlerin en korkuncu öcüydü.

Damgaladığı çocukları bulup öldürdüğünü söylemişti karşımdaki yaşlı adam. Peki, bunu yapmasının amacı neydi? Sonuçta o zamanlar hepimiz çocuktuk, tanımadığımız bir adamı kızdıracak bir şey yaptığımızı sanmıyordum. O halde onun peşimize düşmesinin sebebi ne olabilirdi? Sebepsiz yere birinin kan dökeceğini düşünmek bile istemiyordum. Onun yüzü silinmişti zihnimden, yani yeniden görsem bile onu tanıyacağımı sanmıyordum. Yedi yaşındaysanız her şeyi unutmak daha kolay oluyordu fakat bazı şeyleri hatırlıyordum. Müdire anne ile olan konuşmalarını asla unutacağımı sanmıyorum. Özellikle o gece müdire anne, hayatım ile ilgili gerçekleri söylerken uyuduğumu düşünmüştü ama duyduklarımı aradan geçen yıllar bile bana unutturamamıştı.

“Oturun.” Bana bahçede geveze diyen adamın sesiyle düşüncelerimden sıyrılarak diğerleri gibi masadaki boş yerlerden birine oturdum. Sol tarafımda Kuzey’in, sağımda ise Efe’nin oturuyor olması, kolları her an değecekmiş gibi beni geriyordu. Efe’in bana dokunmasının garip bir şekilde rahatsız etmemesi de beni düşündürüyordu.

“Daha detaylı bir açıklama bekliyorum.” Kuzey’in sözleriyle yaşlı adamın yanında oturan sarışın kadın iç çekerek başını sallamıştı. Kedi gözü gibi açık mavi gözleri vardı. Neyse ki benim göz rengim onunki kadar açık bir mavi değil.

Kadın tam konuşacaktı ki hızla araya girdim: “Sakıncası yoksa önce kim olduğunuzu söyler misiniz? Çünkü şu anda benim için o damgacı öcü ile aynı derecede korkutucusunuz.” Aceleyle konuşunca neyse ki kimse itiraz etmedi.
Şu adam neden kafasını o dosyadan kaldırmıyor?

Grubun sözcüsü olduğunu düşündüğüm kadın gözlüğünü çıkarıp masaya bıraktı, gözlüğü masaya koyma şekli bile fazla özenliydi. “Bizler size tam olarak açıklayamayacağımız özel bir teşkilatın üyeleriyiz. Şu anda bağlı olduğumuz birlikten aldığımız emirler doğrultusunda hareket ediyoruz. Bizim işimiz ülkeyi ilgilendiren ulusal suçlara müdahale etmek, polislerin üstesinden gelemediği bir sorun olursa olayı bizler devralırız. Her yerdeyiz ama görünmeyiz, hayalet gibiyiz.” Bu da onları, gizemli kıldığı kadar önünde saygı duruşuna geçeceğimiz önemli kişiler yapıyor olmalıydı.

“Yarasaların davası, on üç yıl önce Menekşe Çocuk Yurdunda çalışan bir hemşirenin ihbarı ile açıldı. Polislerin soruşturmasında kayda değer bir şey bulunamadığı için dava askıya alındı ancak üç yıl önce, yirmi yaşında ölü bulunan Nilgün İlhan adlı kızın kolunda yarasa mührü vardı. Nilgün’ün ölümüyle başlayan cinayetlerin devamının gelmesi ve ölenlerin hepsinin kolunda yarasa damgası olması davanın yeniden açılmasını sağladı. Üç yılda otuz Yarasa’dan dokuzu ölünce devreye biz girdik, kalan Yarasaları ona kurban etmek istemiyoruz.” Kadın sustuğunda bir seri katilin ortalıkta gezindiği fikri, özellikle de hedeflerinin içinde benim de olduğumu bilmek çok daha fazla korkmama sebep olmuştu. O gece onu son görüşüm olsun diye yurttan kaçmıştım, şimdi ise en büyük korkumun bir anda ortaya çıkarak bizim için geldiğini öğrenmek nasıl bir duygu, anlatamam. Sanki her an ölecekmişim gibi Azrail’in soğuk nefesini ensemde hissetmeye başlamıştım.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin