(37) Küçük Bir Bahis.

169K 9.8K 9K
                                    

Ölüyordum! Yemin ederim şu iki günde ölüp ölüp dirildim. Hani bir söz vardır ya, insan sevdiğine kıyamaz diye. Yalan! Allah o sözü söyleyen kişinin de belasını versin! Güya üst mevkide bir sevgilim vardı ama bunun sefasını sürmek varken ben resmen sürünüyordum. Üstelik beni süründüren kişi de ta kendisiydi! Şu iki günde beni öyle bir maratona sokmuştu ki antrenmanlar yüzünden kırılmadık kemiğimi bırakmamıştı. Sabah başlayıp gece on ikide biten eğitim mi olurmuş? Kendimi yatağa attığımda sızacak kadar canımı çıkarmıştı. Beni nasıl yormuşsa artık iki gündür uyurgezerliğim bile tutmamıştı çünkü uykumda bile kalkacak halim yoktu!

Adam resmen uyurgezerliğin tedavisini buldu, haberi yok.

Eminim, bela okuma rekorunu şu iki günde kırmışımdır. İnsan sevgilisine canım, gülüm der fakat ben hep bela okuyordum son günlerde. Derhal ilişkimize bir ara vermeliydik. Aksi takdirde ya o beni öldürecekti ya da ben onu öldürecektim ve ortada ara verilecek bir ilişki kalmayacaktı.

Perişan halime bakan Yarasaların eğlenerek attığı kahkahalara hiç değinmiyorum bile.

"Sadece bu kadar mısın?" Havadaki yumruğumu yakalayıp dizini karın boşluğuma geçirince yere düştüm ve nefes almaya çalıştım.

Kahretsin, ciğerlerim işlevini yitirmiş gibi nefes alamıyorum.

En kötüsü ise canım o kadar çok yanıyordu ki yeniden ayağa kalkacağımı sanmıyordum. Bu adam niye bir kaza kurşunuyla geberip gitmiyordu ki? Benim bildiğim bir erkeğin eli sevmek için dokunurdu sevgilisine ama onun elleri dövmek için kalkıyordu!

"Ayağa kalk ve devam et." Bir daha bu cümleyi söylerse yemin ederim buradan firar ederim. Bıktım bu lanet giresice cümleden!

Ciğerlerime yavaş yavaş temiz havayı çekerken yerde iki büklüm kan ter içinde kalmıştım. "Senin benimle zorun ne be adam?" Konuşurken acıdan dolayı sesim titriyordu. "Yeter artık."

Başımı kaldırarak saçlarımın arasından bana üstten bakışlar atan zalime baktım. "İnsan sevgilisine gül uzatır, sense yumruk uzatıyorsun! Ne anladım ben bu ilişkiden? Sürekli dayak yemekten başka bir şey bilmiyorum."

"Gül mü istiyorsun?" Onu mu dedim ben şimdi!

"Allah'ım!" Sinirden bağırdım. "Güllerden nefret ederim. Hediyelerden, gereksiz takılardan, saçma ve değerli mücevherlerden, vıcık vıcık şiirlerden ve romantizmden! Ama yumruk yemek yerine şu durumda bir buket deniz yosununa bile razıyım!" diye haykırdığımda verdiği tek tepki kaşlarını yukarı kaldırmak olmuştu.

"Deniz yosunu mu? İlginç bir zevk." Yok arkadaş, benimle bildiğin alay ediyordu.

"He, yosun." Ayağa kalkmak için kendimi zorladım. "Göle git ve bana yosun bul fakat gölün bataklık olduğuna emin ol. Eğer şansım varsa dibi boylarsın da ben de rahat ederim!" Fulya salağı hangi cehennemde? Gelip bu kalpsize biraz kur yapsın da ben de o esnada kaçabileyim.

"Kiraz çiçekleri." Ayağa kalktığımda söylediği anlamsız şeyleri duyup başımı kaldırdım. "Anlamadım."

Bana doğru yaklaşarak yüzüme yapışan saçlarımı çekti. "Deniz yosunu yerine kiraz çiçeklerini tercih edersin diye düşündüm."

Anlamayarak ona baktığımda üzerime eğilip güldü. "Nefret etmediğin tek çiçek." Bu bilgiyi nereden öğrendiğinin şaşkınlığını yaşıyordum çünkü kendimden bile sakladığım küçük bir sırdı bu.

Daha önce odasına gizlice girdiğimde vazoda kiraz çiçeği vardı, değil mi? Yanlış hatırlamıyorsam iki şişeyi kırarak bana verdiği örnekte arada kalan da aynı kiraz çiçeğiydi. Zaten o gece gösterdiği örnekte beni temsil etsin diye özellikle kiraz çiçeğini seçmişti. Ne yani, benim sevdiğim tek çiçek diye mi o gece odasında kiraz çiçekleri vardı?

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin