(11) Hepsini Ateşe At.

296K 12.4K 16.5K
                                    

Düzenlenmiş bölümleri yüklediğim için daha önceki yorumlar görünmüyor, o yüzden lütfen satır aralarına bol bol yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalar.🌸












Son günlerde hayatımın hızına yetişemiyordum. Sanki aramızda bir yarış varmış gibiydi. Tam aramızdaki mesafeyi kapattım, diyordum ama o mutlaka son anda bir atakta bulunarak beni geçiyordu. Şimdi ise yığıldığım yerden sayıklayarak kalkmaya çalışıyordum. Bana ne olduğu hakkında en küçük bir fikrim bile yoktu. Gözlerimi açmak için kendimi zorlarken uyuşan bedenimin aksine beynim kendi araştırmasını sürdürüyordu. En son asansördeydim, değil mi? Evet, bu kadarını hatırlıyordum. Hatta o düzenbaz eğitmenimin beni kandırdığını da hatırlıyordum. Gözlerim kapalıyken kaşlarımı çattığımda beni konuşturmak için asansörü özellikle durduğunu anımsamak, öfke ateşini tenimde hissetmeme neden oluyordu.

Her şeyi önceden düşünen kurnaz adam, beni nasıl konuşturacağını iyi biliyordu. Peki ya daha sonra? Kendimi zorlayarak devamında olanları hatırlamaya çalıştım. Cebinden küçük bir elektroşok cihazı çıkarmıştı, değil mi? Kahretsin, o şeyi benim üzerimden kullandı! Şu anda bana ne olduğunu bile bilmiyordum. Kuş cıvıltıları ve ağaçlardan süzülen o tanıdık doğa kokusunu duyumsuyordum. Belki de bir bahçedeydim, bu seslerin ve kokuların sebebi bu olmalıydı.

Gözlerimi kırpıştırarak araladığımda üzerime eğilmiş altı kafayı görünce korkudan çığlık atarak yattığım yerden fırladım. "Ne oluyor ya!"

Ayağa kalkar kalkmaz etrafımı çember gibi saran çocuklara şaşkınca bakmaktan kendimi alamadım. "Az önce tepemde dikilmekteki maksadınız neydi?" Kaşlarımı çatarak saçlarıma yapışan yaprakları temizleye başladığımda duraksadım. Yaprak mı? Ellerimi dağınık saçlarımdan çekerek durduğum yerde kendi etrafımda daireler çizerek dönmeye başlamıştım ve tüm bu ağaçların ne olduğunu sorguluyordum.

O kadar çok şekilsiz ağaç vardı ki burası bir bahçe olamazdı. Üstelik yerdeki yabani otlar da bir bahçeye göre fazlaydı. Güneş gökyüzünde yazın kızgın ateşiyle bizi kavururken alnıma koyduğum elim, gözlerime gölge oluşturuyordu. Şuradaki kavak ağacının arkasına atlayan o şey bir sincap mıydı? Yutkunarak etrafıma şaşkın bakışlar atarken neler olduğunu anlayamıyordum.

En son bir asansörde kapalı kalmıştım. Şimdi de bir ormanda mıyım? "Allah senin gibi adamın yüzlerce kez belasını versin!" Bana elektrik verdiği yetmiyormuş gibi bir de beni ormana mı getirmişti o dengesiz?

"Kime sövüyor yine bu?" Biraz uzağımda duran Ecrin'e ters ters baktım. "Bana elektrik veren o buzdağına!" Gözlerimi etrafımdaki ağaçlarda gezdirerek baktığım yerleri elimle gösterdim. "Neresi burası, bir çeşit tropikal bahçe mi yoksa orman mı? Allah aşkına, burada ne işimiz var?"

Hepsi sıkıntıyla bir nefes verdikten sonra Naz, oflayarak yere oturdu. "Ormandayız! Onlar bir şekilde hepimizi bayıltarak buraya getirmişler. Burada, bizden başka kimse yok!" Öfkeyle konuştuğunda bu kızın ne saçmaladığını anlamamıştım.

"Af buyur?" dediğimde bana göz devirerek, "Nesini anlamadın kızım!" dedi. Naz bana biraz daha bağırırsa ağzının ortasına bir tane çakacaktım.

"Derslerde sürekli birbirimizle kavga ettiğimiz için aramızdaki sorunları çözmemiz amacıyla bizi buraya bırakmışlar! Yazdıklarına göre iki gün sonra bizi almaya geleceklermiş." Öfkeyle avuçlarında sıktığı buruşuk kâğıdı yüzüme fırlattığında, sararmış kâğıt burnuma çarparak ayaklarımın önüne düştü. Uzatsaydı alırdım, niye yüzüme fırlattı ki şimdi? Naz bence dayak istiyordu.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin