(21) Uykuda Firar.

236K 11.1K 14.7K
                                    

Buraya gelmem hataydı. Bu odaya, bu tesise gelmem hataydı. Herkes bir şeyler saklıyordu ve ben, onların sır perdesini aralamak istemiyordum. Daha bugün Alaz'ı şüpheli listemden çıkarmıştım ancak odasında gördüklerimden sonra yine listenin başındaki yerini almıştı. Kullandığı parfüm farklıydı ama ondan aldığım koku da farklıydı. Üstelik öcü ile aynı kokuya sahipti. Daha ürpertici olan ise ölen kişileri işaretleme şekliydi. Tamam, filmlerde polisler de hep öyle yapıyordu ama kim kalem kullanmak yerine onları kan ile işaretlerdi ki? Artık emin olmuştum, hastalıklı bir yönü vardı. Üstelik telefonda bir kızdan kurtulmak istediğinden bahsetmişti ve bu, beni rahatsız eden başka bir konuydu.

Her defasında ona güvenmem gerektiğini kendime hatırlatıyordum ancak Alaz, mutlaka güvenimi sarsacak bir şeyler yapıyordu. Şimdi ise odasında olduğumu bildiği için benimle alay ediyordu. Aslında telefonu kapattığı an odasında biri olduğunu biliyordu, değil mi? Fotoğraf hafızası olmalı ki her şeyin yerini belleğine kaydetmişti. Öyle ki o kadar sayfanın içinde hangi sayfaya dokunduğumu bile anlamıştı. Ne bekliyordum ki? Herkes ondan en iyisi diye bahsederken anlamaması saçma olurdu. Önsezileri mükemmeldi ve adamdaki rahatlık kimsede yoktu. Hadi ama, odasında davetsiz bir misafir varken kim banyoya girip dış alırdı ki?

Ben yapmazdım.

Elimdeki bıçağı pantolonumun kemerine, yani belime sıkıştırıp derin bir nefes aldım ve perdenin arkasından çıktım. "Başkası da olabilirdi," dedim. "Azılı düşmanlarınızdan biri de olabilirdi. Nasıl duşa girecek kadar rahat olabilirsiniz?" Tamam, odasında biri olduğunu anlamıştı ama Allah aşkına, hiçbir şey olmamış gibi duş almak da neyin nesiydi?

Başını kaldırarak gözlerime bakarken sadece havluyla olduğunu kendime unutturmaya çalışıyordum. "Odamda sadece parfümümün kokusu yok, senin de kokun var." Yok artık! Tazı gibi bir burnu olmalı ki benim bile zor aldığım kokumu fark etmişti.

Çıplak olduğu için onun dışındaki her yere bakıyordum. O havlunun düşme ihtimalini görmezden gelemezdim. "Saçmalık!" Gözlerim duvarda oyalanırken aslında duvara bakmıyordum. "O kadar yoğun zeytin koktuğumu sanmıyorum," diye homurdandığımda güldüğünü duydum. "Senden aldığım koku zeytin kokusu değildi."

"Giyinin ve şu kapıyı açın lütfen." Parmak uçlarım belimdeki bıçağı kavramak için sabırsızlanırken gözlerimi duvardaki fotoğraflardan alamıyordum.

Bir süre bekledikten sonra kıyafet seslerinden giyindiğini anladım. "İnci'nin kartını sana vermesinin sebebini söyle." Buz gibi bir sesle sorduğu soru karşısında aceleyle ona doğru döndüm. Siyah bir eşofman altı ve tişört giyinen adamın gözleri bomboştu.

Seni öldürmem için bana verdi, belki de veren kişi sendin.

Paniklememeye çalışarak, "İnci'nin kartının bende olduğunu da nereden çıkardınız?" diye sorduğumda bana doğru yürüyünce korkmaya başladım.

"Bu tesiste tüm kapıları açan anahtar sadece iki kişide vardı. Anahtarlardan biri bendeydi, diğeri ise karımda. Üstlerimizde de var ama onlar nadiren tesise gelir." Söylediği onca sözün içinde dikkatimi çeken tek bir şey vardı. Karım mı demişti?

İyi ama parmağında yüzük yok.

"Evli misiniz?" dediğimde gelip tam karşımda durdu. Boyu uzun olduğu için başımı kaldırıp ona baktım.

"Evliydim," diyerek beni sakince düzeltti. Eğer tıpkı eğitmeni gibi karısını da öldürdüğünü söylerse şurada düşüp bayılırdım.

Elimi usulca belime götürerek bıçağı kavradım. Onunla olan göz temasımı kesmemeye çalışarak, "O nerede?" diye sordum. "Amerika'da." Tepkilerimi izlerken sorularıma cevap veriyordu.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin