(27) Yarala-Sar.

209K 10.7K 12.6K
                                    

Çocukların neden hayal güçleri bu kadar uçuk, anlamıyorum. Tamam, benim de çocukken bir hayali arkadaşım vardı ama ben büyüyünce uçup gitti. Tabii, benim hayali arkadaşımla olan ilişkim nefrete dayalıydı. Şiddetli geçimsizlikten boşanmanın eşiğine gelen bir nefret ilişkisi diyebilirdik çünkü benim hayali arkadaşım rahmetli Ercan'dı. O kedinin üzerine düşüp onu kazayla öldürünce, bir yıl boyunca kediyi her yerde görmeye başladığımı hatırlıyordum. Zavallı vicdanım arada bir sızlarken Ercan'ı gördüğüm her yerde elime bir taş alıp onu kovalamam kesinlikle çocukluktandı. Kedilerden nefret etmem, Ercan'ın ölümüyle başlamıştı.

Hayvan ölüp gitmiş ve bir yıl boyunca ruhu bana resmen musallat olmuştu. Altı yaşında bir çocuk düşünün ki boşluğa tekmelerini geçiriyor. Size deli gibi geldi, değil mi? Ama aslında hayali arkadaşı olan kediden kurtulmak için onu tekmeliyordu. Eminim, kimsenin aklına böyle bir şey gelmezdi.

Kuzey her ne yapıyorsun diye sorduğunda ona yalan söyleyip, "Ayak kaslarımı esnetiyorum," demek de doğru değildi, biliyorum. Fakat ona, "Senin görmediğin ama benim gördüğüm kedinin ruhunu tekmeliyorum," demek bence hiç hoş olmazdı.

Demek istediğim, Ercan ile geçirdiğimiz bir yılın sonunda yurttan kaçınca onun ruhunu geride bırakmıştım. Ondan sonra da hiç hayali arkadaşım olmamıştı ama ben çocukken bile olmayan şeyleri görmezdim. Peki, Alaz'ın dokuz yaşındaki yeğeni niye elinde bir ışın kılıcı olduğunu iddia ediyordu? Çocuğun eline bakıyordum, hiçbir şey yoktu ama Battal Gazi gibi hayali kılıcını üzerime sallayıp duruyordu. Bahçe keyfimin içine eden çocuğa bir ışın kılıcı olmadığını anlatmanın bir yolunu bulmalıydım. "Savun kendini, beyin düşmanı zombi!" diye bağırarak olmayan kılıcını havada salladı ve üzerime yürüdü. Fakat ben zombi kısmına takılıp kalmıştım.

"Ben niye zombi oluyorum şimdi! Şeker kız Candy'nin yeri boş ise o rolü alabilirim." Eyüp hayali kılıcını karnıma saplayınca, "Ah!" diye inleyerek karnımı tutarken kesik kesik bir nefes koyuverdim. "İntikam!" diye bağırarak kollarımı her iki yanıma açtım. Başımı öne doğru sarkıtıp yamuk adımlar atmaya başladım. "Beyin!"

"Hayır!" Eyüp hayali kılıcını bana doğru defalarca savurdu ama ben baygın gözlerle tıpkı bir zombi gibi yavaş adımlarla ona doğru yürümeye devam ediyordum. "Ama sen ölmüyorsun," dedi. Biri şu çocuğa zombilerin zaten ölü oldukları için ikinci kez ölmeyeceklerini söylesin.

"Beyin!" Ona yetiştiğimde çığlık atarak kaçmaya başladı. "Dayı!" diye bağırdığında bir ağacın altında duran ve bizi izleyen adamı yeni fark etmiştim.

O gülümsüyor mu?

Eyüp koşup dayısının arkasına saklanmak için vakit kaybetmedi. "Dayı, Yankı ablam zombiye dönüştü ve ışın kılıcımı pençeleriyle kırdı!" Elindeki hayali kılıcını gösterince bu sefer kararlı bir şekilde kılıcı görmeye çalışıyordum. Görmediğim o şeyi ne ara kırdım, onu bile bilmiyordum. Hem pençeler mi dedi o? Bu çocuğun uçmuş kafasından ben de istiyorum arkadaş.

Alaz gülerek yeğeninin saçlarını okşarken, yüzündeki gülüşü koruyarak bana tebessüm etti. "Bir şekilde buradakilere kendini sevdirmişsin. Kendi kendine konuştuğun yetmiyormuş gibi hayvanlarla da konuşuyorsun ve çocuklarla aran çok iyi. Söylesene, tam olarak nesin sen?" Alay ederek konuşsa da bana olan bakışları fazla düşünceliydi. Harika! Farkında olmadan onu gerçekten etkiliyor olmalıydım. Aman ne güzel!

Kollarımı öne doğru uzatarak sorduğu soruya cevap vermiş oldum. "Beyin!" Sonuçta ne olduğumu sormuştu, değil mi? Sanırım ben şu anda bir zombiydim. Eyüp çığlık atarak çiftliğe doğru koşunca, Alaz gülmeye başladı. "Zombi, ha?"

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin