(22) Sana Çekiliyorum.

283K 12.9K 20.5K
                                    

Yanlış hatırlamıyorsam bu kadın, bize yarım saat uzaklıkta bir araba olduğunu söylemişti. O halde neredeydi oğlum bu araba? Her beş dakikada bir yere düşmekten dizlerim soyulmuştu ama o arabaya bir türlü varamamıştık! Yanından geçtiğim her ağacın dalı canıma kastı varmış gibi bir yerimi çiziyordu. Ancak biz kurtulmak yerine eli silahlı bir öcüyle ormanda saklambaç oynuyorduk. Bu arada saklambaç oyununu sevmediğimi söylemiş miydim? Katilden geçtim, ben artık dizlerimin derdindeydim.

Tekrar bir dala takılarak düştüğümde, dizlerimin acısına dayanamadığım için oturup ağlamaya başladım. Katilse katil, umurumda değil! Gelsin öldürsün beni! Sürekli düşüp kanayan dizlerim için ağlamaktansa beni öldürsün daha iyi! Yeter oğlum artık, bu ne böyle!

Kuzey kolumdan tuttuğu gibi beni ayağa kaldırınca tekrar yere yığıldım. Gerçekten ayağa kalkacak dermanım kalmamıştı. Üzerimde en son giydiğim pamuklu, beyaz askılı bir atlet ve kalçalarımın biraz altında biten siyah şort vardı. Yarı çıplak sayıldığım için sadece kaçarken bile çok fazla yara almıştım. Hadi ama, uyumak için yatağa girdiğimde uyanınca kendimi böyle bir aksiyonun içinde bulacağımı bilseydim, kalın bir şeyler giyerdim. Kalın ve vücudumu teşhir etmeyecek kadar kapalı bir şeyler. Lakin şimdi soğuktan donuyordum, üstelik her yerim çiziklerle doluydu. 

Kuzey diz çöküp ağlayan yüzüme bakınca iç çekti. "Tamam, sen ağlama. Ben seni taşırım." Beni kucağına alıp ayağa kalktığında, hıçkırarak kollarımı boynuna sardım. Valla bu teklifine hayır diyecek durumda değildim. O kadar bitkin bir haldeydim ki dokunuşu bile beni rahatsız etmiyordu.

Yosun endişeli bir sesle, "Şu ağacın arkasında," dedi. Onlar önden koşarken, Kuzey beni taşıdığı için sadece hızlı adımlarla yürüyebiliyordu.

Ağacı geçince arabayı görmüştük. Yosun kapıyı açıp şoför koltuğuna geçince Yiğit yanındaki yerini almıştı. Biz arkada kaldığımız için arabaya az bir mesafe kala başımı çevirip arkaya baktım. Biraz ilerideki ağacın yanındaki gölgeyi görünce gözlerimi irice açtım. "Ku-Kuzey," diye korkuyla fısıldadım. Kuzey, beni bir an önce arabaya yetiştirmenin derdindeydi.

Gün aydınlanmak üzereydi. Bu sayede öcünün elindeki silahın Kuzey'in sırtını hedef aldığını gördüm. "Kuzey!" diye bağırdım ama Kuzey, arkasındaki tehlikeden habersiz, durup yüzüme bakmakla yetindi.

"O..." diyerek başımı çevirince, buna zamanımın olmadığını anladım. Ve ben, yani kendine sürekli bencil olduğunu hatırlatan Yankı Sarmaşık, Kuzey'in kucağından yere atladım. Ona sımsıkı sarılarak sırtını arabaya doğru çevirdiğimde kendimi hedef haline getirmiştim. Tam o esnada havada yankılanan bir silah sesi... Kurşun bedenimdeydi.

Kuzey'i itmeye çalışabilirdim ama benden güçlü olduğu için yerinden bir milim kıpırdamazdı. Bunu bildiğim için ona sarılarak kendi bedenimi ona siper etmiştim. Ona sımsıkı sarılırken bedenimde tarifi olmayan bir acı vardı. "Hayır..." Kuzey'in kollarımın altındaki bedeni kaskatı kesilmişti. "Ke-Kedicik?" diye korkuyla yutkunduğunda boynundaki kollarım gevşedi. Dizlerim bükülüp yere düşeceğim esnada beni göğsüne bastırdı. "Sedef hayır!" diye adımı haykırıp gürlediğinde, zayıf bedenim kollarının arasında kuş gibi titremeye başlamıştı.

"Yankı!" Yosun ve Yiğit'in yanımıza geldiğini çok sonradan, yerde, Kuzey'in kollarındayken fark ettim. Umarım ameliyata gerek kalmadan burada son nefesimi veririm. Çünkü bıçak altına yatmak en büyük korkum.

Kuzey eliyle sırtımdaki yaraya dokunduğunda kanlı parmaklarına bakarak sertçe yutkunmuştu. Titremelerim çoğalınca, "Sedef sakın!" diye bağırarak yüzümü ellerinin arasına aldı. "Bana sözün var, kızım!"

YARALASAR(Kitap Oldu)Where stories live. Discover now