(42) Acıyor, Çok Acıyor.

239K 11.3K 19.1K
                                    

Elim kolum bağlı bir şekilde sandalyede oturuyordum. Sanki beynim durmuş gibiydi, aklıma yapacak hiçbir gelmiyordu. Derin bir nefes alarak tekrar düşündüm. Uzun süredir aradığımız öcü Ahmet'ti ve gerçek adı Ahmet değildi. Karısını öldürmüştü, beni de karısı sanacak kadar hastaydı. Şu anda Çamlı Höyük diye bir köydeydik. Hepimiz onun tutsağıydık ve birazdan işkence çekerek onu mutlu edecektik. Depoda Ahmet dışında yüzü maskeli sadece altı adam vardı ve tüm kameralar bizi çekiyordu.

Ayaklarım buz gibi su dolu bir kovanın içindeydi. Kurada adı çıkan Hakan'a vereceği cezayı korkuyla bekliyorduk. Evet, şu ana kadar yaşadıklarımız bunlardan ibaretti. Peki, Alaz hangi cehennemdeydi? Eğer koltuğuna yayılıp elinde şarabıyla televizyon karşısında keyfine bakıyorsa... Allah onun da belasını versin!

Buradaki tek yetkili benim fakat çenem dışında hiçbir silahım yok.

Ah, bana ne ki? Herkes kendi payına düşeni alsın artık, sonuçta her koyun kendi bacağından asılırmış. Elindeki kırmızı ceza kartını evirip çeviren bu hasta ve sadist adam sonunda konuştuğunda hepimiz soluğumuzu tutmuştuk. "Evet cezan..." deyip sırıtarak Hakan'a bakıyordu. Biraz daha ağırdan alırsa kriz geçirebilirdim.

"Bir uzvunu senden alacağız," dedi. Uzvun derken acaba şu her insanda olan kol, bacak, kaş, göz gibi bir şeyden mi bahsediyordu?

"Af buyur?" Daha diğerleri şoktan çıkamamıştı. Bense yine çenemi tutamamıştım. "Seninkiler iş görmüyor mu da çocuğun uzuvlarından istiyorsun?" dediğimde keyifli bir şekilde kahkaha attı. "Ah sevgilim, hep böyle şakacıydın."

Sırıttım. "Elimi çöz de ne kadar şakacı olduğumu sana göstereyim, hayatım. Şöyle bacak arana sert bir tekme seni tatmin eder mi?" dediğimde kaşlarını çattı. Şimdi gülme sırası bendeydi.

"Evet," deyip adamlarına bir işaret yaptı. Adamlardan biri dışarı çıkıp elinde bir elektrikli testereyle döndü. Hakan'ın belki de ilk kez bağırdığını duydum. O da haklıydı, bu testere insanı bağırtacak kadar korkunçtu.

"Kararını verdin mi? Bedeninde fazlalık olan yer neresi?" diye sordu. Aklıma fesatça şeyler gelince kendimi tutamayıp güldüm. Evet, yine tüm gözler bana çevrilmişti.

Gülüşüm Hakan'ı rahatsız etmişti. Bana doğru dönüp, "Bu komik mi?" diyerek homurdanınca daha fazla güldüm. "Bence küçük bir parçanı feda edebilirsin," diyerek gözlerimle bacaklarını işaret ettim. Erkekler ağız dolusu küfrederken kızlar benim gibi gülmeye başlamıştı.

Testereli adam başını sallayıp, "Tamam," diyerek Bağımlı'ya doğru yürüyünce Hakan, "Sakın!" diye bağırdı. "Bence de tamam," dedim. Hakan eğer iplerden kurtulursa beni öldürürdü.

"Gebertirim seni, Sakar!" diye öfke içinde bağırdı ve testereli adama döndü. "Kolumu kes daha iyi!"

"Buldum!" diye aniden bağırdığımda yine herkesin meraklı bakışlarının hedefi olmuştum. "Hakan'ın cezasını yarasasına verin," dedim. Kulağa çok canice geliyordu fakat Hakan ve yarasa arasında seçim yapmalıydık.

Fulya'nın sinirli çığlığını duydum. "Salaksın! Öleceğiz hepimiz!" diye bağırdı ve salya sümük ağlamaya başladı. "Sen hâlâ işin şakasındasın." Bunu, onunla işbirliği yapıp takım arkadaşını satmadan önce düşünecekti. Şimdi hiçbir şey yapmamış gibi bana kızıyordu. Ayrıca Hakan'ın cezasını yarasasına devretmesi konusunda şaka yapmıyordum.

Onun ağlamasını zerre kadar umursamadan kameralara döndüm. "Merhaba, Türkiye. Ben Sedef Yankı Sarmaşık. Şu yanımda gördüğünüz gereksiz ise Fulya yılanı." Tamam, canlı yayında değildik fakat belki bu görüntüler medyaya sızardı. Bunu izleyecek herkese bir şeyler söylemek istiyordum.

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin