(46) Bir Kadın Saçlarını Kesiyorsa...

143K 8.1K 9.2K
                                    

Yol boyunca Aslı'nın bitmek bilmeyen sorularıyla uğraşsamda halimden şikayetçi değildim, en azından Arda'dan kurtulmuştum. Bir haftada orada geçirdiğim günleri kolay unutacağımı sanmıyorum. Her ne kadar her şey yolundaymış gibi kendimi kandırsam da aslında büyük bir travmanın eşiğinde olduğumun farkındayım. Sadece bedensel olarak değil ruhsal olarak da büyük bir darbe almıştım. Yurtta müdüre anne Songül hanım için hep akıl hastası bir deli derdi ve eğer delilik genetikse bu aralar kendimden korkuyorum diyebilirim.

Gerçi onu gördüğümde pek deli birine benzemiyordu, ama yine de gizli bir delilik yaşıyor olabilir emin değilim. Sonuçta hangi aklı başında kadın bebeğini ana rahminde öldürmeye çalışır ki? Ah ulan zalim dünya, seninle olan kavgam daha ben doğmadan başlamış. Yalnız kendi hakkımı yiyemem, aldığım onca darbeye rağmen hâlâ ayakta dimdik durmak her yiğitin hakkı değil. Neden? Çünkü Yankı Sarmaşık olmak böyle bir şey. Hayat sana vuruyorsa sen kaçmak yerine diğer yanağını uzat ki iyice delirsin. İşte hayatta kalmanın kısa ve net formülü. Yine de bu aralar mümkünse kimse bana vurmasın çünkü dayak yiye yiye şevkim kaydı azizim.

Bana vuran eller kırılır inşallah. Ah ulan bir amin diyenim bile yok...

Aslı hâlâ Alaz, İshak ve benim ajan olmamızın şokundayken İshak onu çiftliğin yakınlarına geri bırakmıştı. Küçük vedalaşmamızda bile soru sormaya doymayan kızdan zor kurtulmuştum. İshak ile onların çiftliğine girdiğimizde arabadan iner inmez bahçedeki yabani otları ve devasa çiftliğin bakımsız halini görünce güldüm.

"Aslı'nın buraya hayaletli şato demekte haklı olduğunu biliyorsun değil mi?" Daha ilk dakikada çenemi yine tutamamam ile sabır çektiö "O kızın ne düşündüğü umrumda değil!" Bu adamın sesinin dozajı kaç acaba? Bağırmadan normal alçak sesle konuşmayı bilmiyor.

Neyseki seslerle ilgili bir sorunum yok. Henüz en şiddetli çığlığımı duymadığı için istediği kadar bağırsın.

Onu takip ederek eve girdiğimizde ev fazla sessizdi. "Adem oğulları nerede?"

Merdivenlere yönelen adam durunca başını çevirip bana döndü. "Adem oğulları?"

Gülerek başımı salladım. "Kardeşlerin işte Habil, Kabil falan." Kaşlarını çattığında kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Sipahi'yi tanıyorum. Eğer seni beş erkeğin yaşadığı bir eve getirdiğimi öğrenirse, ki bunu er veya geç öğrenir. İşte o zaman amiri olduğumu umursamaz sıkar kafama. Bizimkiler iki haftadır yurtdışındalar bir süre daha orada kalacaklar." Böyle bir cevap beklemediğimi itiraf ediyorum ama şimdi Alaz'ın psikopatlığıyla uğraşamayacak kadar yorgunum.

Ben tereddüt ederek ona bakarken o ne istediğimi anlamıştı. "Bu ev annemden bana kaldı kardeşlerim ve babam burada yaşamıyor istediğin odada kalabilirsin." Bir şey aklına gelmiş gibi güldü. "İlgini çeker mi bilmem ama mutfak koridorun sonunda." Gözlerim anında ışıldadığında gülerek üst kata çıktı beni araştırdığına artık emin oldum.

Şu mutfağı bulsam iyi olacak.

Koridorda düz bir şekilde yürürken duvarda asılı olan tablolar dikkatimi çekti. Her çerçevede kumral bir kadın yanındaki adama gülümsüyor ve etrafını saran dört erkek çocuk vardı. Her tabloda farklı bir poz olsada bu tablodaki kişilerin İshak'ın ailesi olduğunu daha ilk dakikada anlamıştım. Verdikleri pozlar değişiyor, değişmeyen tek şey babaları dahil buradaki beş erkeğin kadına olan gözlerinde oluşan sevgiydi.

"Leyla hanım." Duyduğum ses ile resimleri bakmayı bırakıp hafif döndüğümde orta yaşlarda bir adam gördüm.

"Güzelmiş." Üzerinde mavi bir tulum olan adam burukça tebessüm etti. "Evet, genç yaşta bizi bırakıp gidecek kadar." Kadının öldüğünü anladığımda açıkcası pek üzülmedim. Ve bu farkettiğim gerçek beni korkutmaya başlamıştı çünkü saf mutluluğu artık kimseye yakıştırmıyordum. Benim annem yoksa kimsenin annesi olmasın kafasına ben ne ara girmiştim?

YARALASAR(Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin