3

844 110 145
                                    

Medya||Eleanor Rigby - The Beatles

Gece yarısı olduğunu belli eden saatler çaldığında çoktan ormana kaçmıştım. Kyungsoo ve Jongin'le aynı odada kalmıyorduk, muhafızları atlatıp ormana inmek de kolay oluyordu. Kyungsoo gün boyunca beni deli gibi çalıştırdığı ve Usta Ikari de sabrımın, geriye kalan bütün sınırlarını zorladığı için ağır katanayı tutan sağ kolum ağrı içindeydi, sanırım kopsa canım daha az yanardı.

Aklımda, kolumun koptuğu bir senaryo canlandırdım. Vücudumdan ayrılan uzvumu, sanki her şey yolundaymış gibi sağlam kalan kolumla kavrayıp savaşmaya devam ediyordum ve herkesin ödü patladığı için kaçıyorlardı. Son kişi olarak sapasağlam bir şekilde savaş alanının ortasında, dudaklarımda tehditkâr bir gülümsemeyle dikiliyordum. Kazanıyordum. Kıkırdadım.

"Enerjiksin demek."

Arkamdan gelen ses, zıplayıp o tarafa dönmeme sebep oldu, karşımda, o sabah gördüğüm siyah saçlı adam duruyordu. Gecenin en karanlık olduğu saatlerde ikimizin de elinde meşale olmamasına rağmen hem birbirimizi hem de çevremizi rahat bir şekilde görebiliyorduk çünkü ağaçların gövdelerinde, boyutları işaret parmağımla bileğimden dirseğime kadar olan bölüm arasında değişen, sayısız parlak kristal vardı. İnsanı rahatlatan, yumuşak yeşil parıltılar saçıyor, çevremizdeki sayısız güzelliğe tatlı tonlarda aydınlıklar ve gölgeler diziyorlardı.

"Aslında yatma zamanımın üzerinden dört saat geçti ama normalde de bu saate kadar oturup kitap okuyorum zaten. Sen Kraliçe Minax'ın hikâyesini okudun mu?" Cevap beklemeden hızlı hızlı devam ettim. "O kadar güzel biriymiş ki gittiği her yerde insanları büyülermiş ancak kimsenin bilmediği şey, onun, aynı zamanda çok büyük bir kılıç ustası olduğuymuş! Bulunduğu yerlerdeki adaleti sağlar ve kötüleri kılıcından geçirip kanlarını akıtırmış! Koca Doğu Geçidini tek başına yıkmış! Çok etkileyici değil mi?"

Kafasını salladı. "Kesinlikle. Onunla tanışıyoruz, bana birkaç hareket göstermişti."

Gözlerim o kadar çok açıldı ki bir an yuvalarından fırlayacaklar sandım. "Kraliçe Minax'la tanışıyor musun? Taşak geçiyorsun!"

Kaşları çatıldı. "Böyle kelimeleri nereden öğreniyorsun?"

"Sınıfımdaki çocuklar söylüyorlar. Neden ki? Kötü bir şey mi? Kyungsoo'nun yanında kullanmamalı mıyım? Bir keresinde ona 'ibne' dediğim için bana yedi yüz şınav cezası vermişti. Ama ne yapabilirdim ki? Öğretmenlerim onun hakkında konuşurken hep böyle söylüyorlar, ben de saygı eki falan sanmıştım."

Karşımdaki adam da Kyungsoo gibi sinirlenmişti anlaşılan çünkü yüz ifadesi kararmıştı. "Bu kelime de, az önce söylediğin kelime de kalp kırıcı sözcükler. Kimseye söylememen gereken sözcükler."

Ofladım. "Herkes bana o kelimelerin 'kötü ve ayıp' olduğunu söylüyor ama kimse anlamlarını söylemiyor. Ne anlama geldiklerini bilmeyince uyarıları ciddiye alamıyorum ve kullanasım geliyor, bu, benim suçum mu yani?" Ucunu yere yasladığım katanayı dalgınca döndürdüm.

"Pekâlâ," dedi bir anda ve kafamı kaldırıp ela gözlerine heyecanla bakmama neden oldu. "Haklısın, yetişkinler genellikle bir şeyin yanlış olduğunu iddia ederler ama asla nedeninden bahsetmezler. Çocukların kafa karışıklığı yaşaması normal." Hafifçe öksürdüğünde heyecanla tüm dikkatimi ona yönlendirdim, sanki bir hazine bulmuş gibi hissediyordum.

"'Taşak', erkek cinsel organının bir bölümüdür." Cinselin ne olduğu hakkında hiçbir fikrim olmasa da ciddiyetle kafamı salladım. "Ve 'ibne' de hemcinsiyle beraber olanları aşağılamak için kullanılır."

crimsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin