38

520 89 145
                                    

Medya || Smoking for the Aesthetic - Avery Grey





Gece boyunca doğru düzgün uyuyamadım, baş ağrım bir türlü geçmemişti. Aslında hafif bir ağrıydı ama sağ gözümün tam arkasına kurulmuştu, ne zaman varlığını unutup uykuya dalacak gibi olsam sanki biri kapıyı çalıyormuşçasına gözüme vuruyordu. Sonunda pes ettiğimde güneş daha yeni doğuyordu, havadaki tatlı maviliği örten kızıl ışıklar vardı.

Seulgi'yi uyandırmamaya çalışarak kalktım. Biraz huzursuzlanıp kaşlarını çatsa da gözlerini açmadı. Vücudumu esnetip odadan çıktım, koridora şöyle bir baktıktan sonra otomatik adımlarla yürümeye başladım.

Aslında başım ağrımasaydı dahi rahat bir uyku çekemeyeceğime dair şüphelerim vardı; tenime değen sıcak parmaklar bir türlü aklımdan çıkmıyordu. İğrenç hissediyordum, bana herhangi bir şekilde dokunmasına izin verdiğim için kendime çok kızgındım. Böyle dikkatsiz olmayı nasıl becerebilmiştim? Kapının diğer tarafında durup görünce bile kusmak istediğim ela gözlerine bakarken bir şeyler olduğunu anlamalı, hemen kapıyı suratına çarpmalıydım. Artık eskisi gibi toy ve aptal olma gibi bir lüksüm yoktu.

İç çektim ve kafamı iki yana salladım. Kafamı meşgul etmesi gereken bir sürü farklı şey vardı; krallığım, İblis Kral, Seulgi'nin güvenliği ve Junmyeon, bunlardan yalnızca birkaçıydı. Çıkıp da birkaç sıcak parmakla beynimi yormamalıydım, olan olmuştu ve bana tam yüz yetmiş altı yıla patlamıştı. Odaklanmam gerekiyordu.

Geniş kapıyı ittirip açtığım anda gözüme tatlı buhar bulutları çarptı. Omuzlarımın anında gevşediğini hissederek az da olsa rahatladım. Kapıyı arkamdan çektim ve bembeyaz mermerlerde yürürken etrafıma bakındım. Buraya çok uzun süredir gelmememe rağmen her şey aynıydı. Duvarlar, tavandaki kırmızı ve siyah seramik desenleri, dikdörtgen şeklindeki devasa sıcak su havuzu, hatta havuzun ortasındaki çeşme... Her şey hâlâ hatırladığım gibi mükemmeldi.

Duvara oyulmuş mermer oturaklardan birine oturup kıyafetlerimi çıkardım, beyaz içliğime kadar soyundum, sonra geri ayağa kalktım. Tam birilerinin gelip gelmeyeceğini ve içliğimi de çıkarmanın uygun kaçıp kaçmayacağını kestirmeye çalışıyordum ki sudan birkaç baloncuk yükseldi ve biri kafasını yüzeye çıkardı.

Ela gözler de en az benim kadar şaşkın görünüyorlardı.

Kısa birkaç saniye boyunca şaşkın şaşkın birbirimize baktık ve bedenimi saklama içgüdüsüyle savaştım, nefes alış verişlerimi düzenledim. Ela bakışları, ağır ağır yüzümden aşağı indi, göğsüme ve karnıma hafifçe değdikten sonra yukarı geri çıktı ve köprücük kemiğimin hemen üzerinde durdu; dün Seulgi'nin morarttığı yerde.

Daha fazla dayanamayarak boğazımı temizledim. "Kahvaltıdan sonra gelirim," dedim basitçe ve kıyafetlerimi alıp çıkmaya yeltendim.

"Hayır," dedi hızlıca. Tek kaşım kalktı. "Zaten şimdi gidiyordum. Rahatına bak." Gözlerinin kan çanağı gibi kıpkırmızı olduğunu da o an fark ettim. Gözüne sabun falan kaçmış olmalıydı. Gerçi yüzü de çok çökkün görünüyordu, bu tuhaftı. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim.

Cevap vermeme fırsat tanımadan elleriyle beyaz mermerden destek aldı ve tek bir kıvrak hareketle havuzun dışına çıktı. Benim aksime tamamen çıplak olduğunu fark etmenin şokunu da o an yaşadım. Yutkunarak bakışlarımı aşağı tarafından uzak tutmak için elimden geleni yaptım ancak bunun sonucu de pek latif olmadı. Gözlerim sol göğsüne takıldı ve bütün vücudum anında donakaldı.

Nereye daldığımı görmek için kafasını indirdiğinde onu karşılayan, artık rengi beyaza dönmüş bir kılıç yarası olmuştu. Bir anlığına kanın, toz kokusuna karıştığı, kollarımın arasındaki sıcaklığın ve canın her saniye söndüğü anlara geçiş yaptım. Kılıcın göğsünü delip geçmesi, sonra aynı hızla geri çıkması ve dengesini koruyamayan Chanyeol'ü, o düşmeden yakalamam gözlerimin önünde canlanınca nefes alamıyormuş gibi hissettim fakat bu çok kısa sürdü. Bir adım gerileyip kendimi toparladıktan sonra arkamı döndüm ve giysilerimi düzeltiyormuş gibi yaptım.

crimsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin