26

690 84 129
                                    

Medya || Nothing Breaks Like a Heart - Miley Cyrus



Babamla konuşmayı bitirip bahçeden ayrıldığımda hâlâ şaşkındım, attığım her adım zeminde değil de gökyüzünde, bulutların arasında yankılanıyordu sanki. Az önce olanlar cidden yaşanmış mıydı, yoksa on dokuz yıl boyunca her geçen günle daha da vahşileşen hayal gücümün ürünü müydü, emin olamadım. Cidden babam bana sarılıp aile olmak istediğini söylemiş miydi? Herkesin hayran olduğu Yüce Kral Jeonghan, saçlarımı okşarken iyi bir baba olamadığı için benden özür mü dilemişti?

Şu üç günlük süreçte Kızıl Karanfil Ruhu tarafından kaçırılmamı yok sayarsak hem Chanyeol aşkıma karşılık vermiş hem de babam, hep düşündüğümün aksine benden nefret etmediğini söylemişti. Törenin olduğu geceyi komple zihnimden çıkarmayı başarabilseydim şayet, hayatımın en mutlu dönemini yaşıyor olduğumu görebilirdim.

Birkaç savsak adım atarak bahçeden uzaklaşmıştım ki biri üzerime atladı. "BAEKHYUN AMAN TANRIM SEN NEREDESİN BÜTÜN GECE BOYUNCA KAFAYI YİYECEKTİM!" Sehun, kollarını ve bacaklarını bir anda vücuduma doladığı için şaşkınlıkla sendeledim, ne olursa olsun bir seksenlik bir adamı taşımak, beş yaşındaki küçücük bir kızı taşımakla kıyaslanamazdı.

"NEDEN KIZIL KARANFİL RUHU SENİ SÜREKLİ BİR YERLERE KAÇIRIP DURUYOR?!" Sehun beni bırakmazken Taeyeon öfkeli adımlarla yaklaşıp kulağımı sertçe çekti, acıyla inlememi dinlemek bile onu sakinleştirememiş gibiydi. "TÜM GECE ORADAN ORAYA KOŞTURUP SENİ ARADIK, AYAĞIMA KARA SULAR İNDİ VE SEN BİR ANDA SANKİ HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ KAMELYALARDAN MI ÇIKIYORSUN?!"

"Kulağım, kulağım!" diye bağırdım ancak onu durduramıyordum çünkü ellerim, Sehun'u desteklemek için kalçalarındaydı, biliyordum ki onu bıraktığım anda düşerdi, her ne kadar tüm gücüyle bana sarılıyor olsa da.

"SENCE SORUN BU MU?!" diye bağırdı, kucağımdaki adam, diğer kulağım da onun boru sesi tarafından işkenceye uğruyordu. "BAEK'İ DEĞİL TÜM GECE, TÜM YÜZYIL BOYUNCA BİLE ARAYABİLİRİM BEN BİR KERE! TEK ÖNEMLİ NOKTA ONUN İYİ OLMASI! BAEK, SENİ ÇOK SEVİYORUM!"

Etrafımızdan geçen insanlar doğal olarak tuhaf bakışlar atıyorlardı, Taeyeon hâlâ kulağımı çekiyordu ve Sehun bana sıkı sıkı yapışmış haldeydi; zaten sınırlı olan sabrımın o an tükendiğini hissettim.

Sehun'u basit bir hareketle üzerimden atıp yere düşmesini sağladım, sonra aynı saniye içerisinde Taeyeon'a tepki verme fırsatı tanımadan kulağımdaki elini tutup bileğinden çevirdim. "ŞEREFSİZ!" diye bağırıp boştaki eliyle tam suratıma doğru yumruk salladığında diğer elimle de o bileğini kavradım fakat tabii ki bunun, onu durduramayacağının bilincindeydim, bu yüzden hızlıca vücudunu çevirip ellerini sırtında birleştirdim ve hafifçe kıvırarak yere diz çökmesini sağladım.

"Yuh! Taeyeon'u devireni de ilk defa görüyorum!" diye bağırdı Sehun, çoktan düştüğü yerden kalkmıştı ve heyecanla bizi izliyordu.

"Ben devrilmedim, yalnızca ona izin verdim!" diye bağırdı Taeyeon, sesi hırçındı. "Altın Taeyeon kurallarının otuz yedincisi der ki: Biri kaçırıldıktan sonra atağına karşılık vermek hiç de uygun bir hareket değildir." Sehun, söylediklerine tamamen inanmış bir şekilde 'vay'larken iç çekip ellerini serbest bıraktım. Hemen ayağa kalktı ve hiçbir şey olmamışçasına kıyafetlerini silkeledi.

"Bakın, beni tüm gece aradığınız için müteşekkirim ama eğer kendinize geldiyseniz sormam gereken bir şeyler var." Ses tonumdaki ciddiyeti fark edince ikisinin de yüz ifadesi değişti.

"Dün gece neler oldu? Zarar görmemiş gibisin," dedi Taeyeon, ki bu kısmen doğruydu.

"Dün gece..." diye başladım ama nasıl açıklayacağımı bilmiyordum, kısa bir süreliğine düşündüm. "Sanırım Kızıl Karanfil Ruhu'nun inine gittim."

crimsonWhere stories live. Discover now