10

564 92 120
                                    

Medya || Savage - Bahari

Gökyüzünde yirmi metrelik bir yılan belirince ve aniden isminizi duyunca doğal olarak kısa süreli şoka giriyordunuz. Ayağa dahi kalkamadan olduğum yerde donakaldım, yalnızca yılanın beyaz pullarından yansıyan gümüşî parıltıları izlemekle yetinebilirken bir yandan da etrafımda koşuşturup duran insanların parıltılarını istemsizce dinliyor, gözlerimin önündeki büyüleyici manzaranın bana nereden tanıdık geldiğini hatırlamaya çalışıyordum.

Nefesimi tuttum, kitaplarda gördüğüm, lacivert gökyüzünde beliren devasa, beyaz yılan illüstrasyonunu hatırlayınca ağzım hayretle açıldı. Yılanın üzerinde rahatça oturan kişiyi tabii ki tanıyordum.

"Yılan Lordu Yixing," diye fısıldadım.

Havada zarifçe süzülmeye devam eden yılan bir anlığına duraksadı, üzerindeki adamsa kahkaha attı. Aramızdaki onca mesafeye rağmen bana baktığını hissettim. "Demek buradasın," dedi, sanki sesi çok uzaklarda değil de, tam olarak kafamın içindeydi. Tatlı bir tonla konuşmuştu ancak kelimelerinin altındaki tehlike uyarısını görmezden gelmek imkânsızdı; öyle ki bir anlığına boğulacakmış gibi hissettim.

Ayağa kalktım, aslında ne yapacağımı bilmiyordum. Yılan, gökyüzünü bölen gümüş bir bıçağı andırırken süzülerek hızla aşağı iniyordu, havada durmaktan yorulmuştu sanki. Kılıcımı çektim, tabii sadece tek bir kılıçla ne yapabileceğim meçhuldü. Etraftaki insanlar oradan oraya koşturup kaçışıyor, muhafızlar durmadan büyük beyazlığa ok fırlatıyordu ancak hiçbiri yılanın umurunda dahi değildi, son hızla zemine doğru inmeye devam ediyordu.

"BAEKHYUN?! KAÇ SAATTİR SENİ ARIYORUM, NEREDESİN?!" Bileğimi kavrayan ele döndüğümde Taeyeon'un sinirden deliren yüz ifadesiyle karşılaştım, hemen üç adım arkasında da tepemizdeki yılana bakan Sehun vardı. İkisi de kılıçlarını çekmişlerdi ama kesinlikle panik olmuşa benzemiyorlardı, acaba yirmi metrelik bir yılan gökyüzünden sık sık iniyordu da ben mi fark etmiyordum? "Neyse, cevap verme ve sadece KOŞ!" Hâlâ kavramaktan vazgeçmediği bileğimi çekiştirmeye başladı, güçlüydü ama bedenimi hareket ettirmesine izin vermeyerek olduğum yerde durdum.

"Bana sesleniyor," dedim, sonunda zemine inen yılanın sırtındaki, yüzü direkt olarak olduğumuz tarafa dönük, beyazlar içindeki adama bakarak. Nazik dudaklarındaki gülümseme, yüzlerce asker ona durmaksızın ok atmıyormuşçasına gayet sakindi; zaten okların hepsi, yakınına dahi gelmeden, görünmez bir bariyere çarpıyormuş gibi sekerek muhafızların üzerine geri dönüyordu.

"Evet, adamdan olabildiğince uzağa kaçmamız için bir neden daha işte!" diye bağırdı Sehun ve onun neden burada olduğunu sorgulamama sebebiyet verdi. Taeyeon kişisel muhafızımdı, herhangi bir tehlike anında yanımda olmasından daha doğal bir şey olamazdı ama Sehun, ne kadar yakın arkadaşım olursa olsun, tıpkı benim gibi bir öğrenciydi ve diğer öğrencilerle birlikte güvenli bölgelerden birine gitmeliydi; neden yanıma gelmişti? Ayrıca gecenin bir yarısı burada olduğumu nereden biliyordu?

Tabii o anda aklımı meşgul eden çok farklı şeyler olduğu için sorgulamayı başka zamana bırakıp kafamı olay yerine geri çevirdim. Beyaz kıyafetli adam veya bilinen ismiyle Yılan Lordu Yixing, ilgimin ona döndüğünü görünce sırıtarak el salladı, güzelliği neredeyse iç çekmeme sebep olacaktı. Sakince bize doğru yürümeye başladı.

"Hemen gidiyoruz! Hemen, hemen, hemen!" Taeyeon bağırdı, bu sefer Sehun da beni çekiştirmeye başlamıştı. Yine de dudaklarındaki gülümseme bir an dahi teklemeyen Yılan Lordu'ndan gözlerimi bir türlü ayıramadım, sanki transa girmiş gibiydim. İkisi de tüm güçleriyle beni çekmelerine rağmen tek bir milim dahi oynatamadılar.

crimsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin