17

601 90 299
                                    

Medya || Dark Necessities - Red Hot Chili Peppers



İblis Kral'ın Anka Hançeri bir mitti, kabzasından keskin bıçağının ucuna kadar her bir santiminin lanetli olduğu söylenirdi. Onu dokunan kişileri korkunç ölümler beklerdi, hatta ölümden sonra bile ruhları rahata, huzura kavuşamazdı; her türlü işkenceye maruz kalırlardı. Bütün bunların ötesinde, İblis Kral'ın kendini bu hançerle öldürdüğü saçmalığı tabii ki koca bir yalandı, onu babam, bizzat kendi elleriyle öldürmüştü.

İblis Kral.

İki yüz sene önce krallıktaki en derin Çukur'a mühürlenen, korkunç ve acımasız ancak bir o kadar da kudretli varlık. Resimlerde elinde tuttuğu, hafif kavisli, kara hançer. Bir anda önümde beliren, tılsımı aktive edip hançerin belirmesine sebep olan hayalet. Beynimin, bütün parçaları birleştirip korkunç gerçeği bir bütün halinde önüme sunması, bir nefeslik sürede gerçekleşti.

Daha dakikalar önce konuştuğum hayalet, İblis Kral'dı ve parmaklarım sıkı sıkı kavradığı hançer de Anka Hançer'den başkası değildi.

Hançer elimden kayıp düştüğünde loş boşlukta yankılanarak güçlenen bir tıkırtı çıkardı ve üç çift gözün de tam olarak durduğum yere dönmesine neden oldu. Beni göremiyor olabilirlerdi ancak bu, duyamadıkları anlamına gelmezdi. Eğer şok geçirmiyor olsaydım, bu tarz bir aptallığı asla eylemezdim.

"Kim var orada?" Konuşan General Yifan'dı. Elindeki ateşi sesin kaynağı olan bana doğru doğrulttu, beni göremediği için koyu kahve gözleri birkaç metrekarelik alanda dolandı. "İ-İblis Kral?" Kekelediğini duymak, ikinci bir şok olarak suratımın tam ortasına indi.

"Saçmalamayın, General, Anka Hançer'in tılsımı kırılsa da İblis Kral hâlâ mühürlü. Uyanmasına imkân yok, ya da daha doğru bir tabirle 'dirilmesine'." Jongdae'nin sesi, sanki daha az önce bağırıp çağırarak küfreden kişi o değilmişçesine ciddi ve sakindi. Gözleri her yerde fırıl fırıl dolaşan, panik atak moduna girmiş General'in aksine, bakışlarını, olduğum yerden bir an bile ayırmadı.

"İyi de saniyeler önce tılsımı etkinleştiren kişinin o olduğunu söylemedin mi? Ya hâlâ buradaysa?"

"Buradaysa bile fiziksel bir forma sahip olması mümkün değil, yani az önce duyduğumuz sesi çıkaran kişi o olamaz." Kafasıyla belli belirsiz bir işaret verdiğinde XiuXiu, sırtından devasa bir pala çıkardı ve bana doğru yürümeye başladı. "Hançer hâlâ burada belli ki. General, cidden ballısın ha."

XiuXiu hızlı adımlarla bana yaklaşırken önümde iki seçenek olduğunu biliyordum. Kendim ortaya çıkabilirdim. Sonuçta o General Yifan'dı, o an pekâlâ gizli bir görevde olabilirdi. Belki de hançeri ele geçirmesini isteyen babamdı, ortaya çıkıp Anka Hançer'i ona takdim etseydim başarısının bir kısmı bana maledilirdi; dahası, İblis Kral'ın mühürlendiği Çukur'dan kurtulan ve Anka Hançer'e dokunduktan sonra sağ kalmayı başaran kişi olarak halk arasında ünlenirdim.

Yine içimdeki bütün sesler, durumun böyle olmadığı konusunda devamlı olarak beni uyarıp dururken onları dinlememeye cesaret edemedim.

Bu yüzden ikinci seçeneğe yöneldim ve bekledim, neler olacağını seyrettim.

XiuXiu iyice yakınıma geldi, elini, etrafıma bir daire şeklinde çekilmiş görünmez bariyerde gezdirdi, dokunduğu yerler hafifçe dalgalanıyor, renksiz bariyerin kusursuzluğuna bulanık bir perde çekiyordu. Ancak bu hareketi uzun sürmedi ve yeşil ışıltılar saçan palasıyla sert bir şekilde duvara vurdu, sonra bir kez daha ve bir kez daha. Ardı arkası gelmeyen güçlü vuruşları öyle hızlıydı ki zaman zaman gözlerim, kolunu takip etmekte zorlanıyordu.

crimsonWhere stories live. Discover now