21

654 87 191
                                    

Medya || Apocalypse - Cigarettes After Sex


Tadı, az önce yudumladığım şarap gibiydi fakat daha tatlıydı ve aşina olduğum kokusuyla harmanlanıp tek bir gayeye sahipmiş gibi beynimin içinde havai fişekler parlatıyordu: Beni zirveye ulaştırmaya. Kulaklarım uğulduyordu ve parmaklarımın altındaki teni tir tir titriyormuş gibi hissediyordum ancak biliyordum ki titreyen bendim, ellerimdi, çalışmayı tamamen kesmiş bacaklarımdı, dimağımdı, kalbimdi. Her bir zerrem, deprem oluyormuş gibi sallanıyordu.

Bu anı çok uzun süredir bekliyordum. Adımı her söylediğinde tatlı pembe dudaklarına bakıp onu öpmeyi hayal ediyordum ancak tabii ki korkum daima baskın gelmişti. Beni anında kendinden uzaklaştırıp şimdiye kadar bana karşı sesini bir kez bile yükseltmemiş olan Chanyeol'ün öfkeden deliye dönüp bağırması öyle korkunç bir görüntüydü ki normalde durulmayan cesaretimi kesinlikle ikna edememiştim.

Tabii sadece bağırması sorun olmazdı, sonuçta onun öğrencisiydim ve daha da önemlisi ikimiz de erkektik, bu yüzden beni ittirmesinin işten bile olmadığını düşünüyordum, zaten asıl sorun ondan sonrasıydı. Bir daha görüşmek istemeyebilirdi, bu en büyük hakkı olurdu veya görüşmeye devam etsek bile eskisi gibi samimi olmayabilirdik. Bu zamana kadar her ne kadar daima bir adım ilerimde olsa da parmaklarımı tenine değdiremeyeceğim kadar uzağımdaydı, daha da ırak diyarlara gitmesini kaldıramazdım.

Yine de riske girip kumar oynamayı tercih etmiş ve zarı havaya fırlatmıştım, kazanacağıma dair umudum sıfırdı, minimum hasarla işin içinden çıkmak bile bütün hayatıma malolurdu ancak deli gibi büyümeye devam eden korkumu, nostalji aromalı üst dudağını emdiğim saniyelerde pek de umursayamadım.

Açıkçası öpüşmek hakkında hiçbir bilgim yoktu, sadece bana doğru gelen şeyleri yapıyordum; ondan bir karşılık gelip gelmediğini bile anlayamamıştım. Zamanında birkaç pornografik kitap inceleyip kendimi eğitmeye çalışmıştım ancak Chanyeol'ü öpmek, tabii ki bir kitaptaki resimlere bakmaktan çok farklıydı. Yaptığım hiçbir hareketten emin değildim, kısacası zihnimdeki her bir zerre ayrı ayrı çığlık atıyordu. Önümüzde koca bir fiyasko vardı.

Ama bir yandan da o kadar güzeldi ki bir anlığına oracıkta bayılmayı ciddi ciddi düşündüm. Hem tepkisini görmekten kurtulurdum hem de bu yaşıma kadar bile kontrol etmeyi öğrenemediğim duygulardan birkaç saatliğine kaçardım. Çünkü biliyordum ki bu öpücük, Chanyeol'ü benden uzaklaştırdığı kadar, benim kalbimi onunkine daha da yaklaştıracaktı, daha da çok sevecektim, bir heykeltıraşın elinden çıktığını düşüneceğiniz hatlarını, elanın en tatlı tonlarında parlayan gözlerini, mis kokulu saçlarını, duyduğum anda titrememe neden olan sesini ve en çok da yumuşacık kalbini. Kötü olacaktı her şey, sanki bu hâlim yeterince berbat değilmiş gibi derinlere batacaktım, çok daha derinlere. Aynı hem bu kadar mükemmel hem de bu kadar rezil hissetmek mümkün müydü?

Bütün bu düşüncelerim ve öpücük, on saniyeden kısa sürdü. Gözlerimi açarak geri çekildim, bir türlü kopamadığım elalarına diktim gözlerimi ancak ne kadar bakarsam bakayım, en derinlerdeki parıltıların anlamını çözemedim.

Kaşlarım acıyla çatılırken, "Üzgünüm," dedim, berrak bir sesle. Madem başlamıştım, şansım varken, o beni dinlerken sonuna kadar gidecektim. "Kendimi bildim bileli sana aşığım ben Chanyeol, kalbimi sızlatan o his olmadan nasıl yaşarım, onu bile bilmiyorum. Her şeyi içime gömmek için uğraştım, yemin ederim çok uğraştım ama günler geçtikçe bu karşılıksız sevgiyi taşımak zorlaştı ve bir anda patladı işte, sen bana bakıp öyle gülünce dayanamadım. Özür dilerim."

Yanağındaki elimi çekerek ondan uzaklaşmaya hazırlanıyordum ki parmakları elimi kavradı, teninden gitmeme izin vermedi. Yüzümdeki ifade şaşkınlığa dönerken, "Kim söyledi?" dedi yumuşakça.

crimsonUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum