43

510 84 119
                                    

Medya || Locket - Crumb




Luhan'ın bilinci dalgalıydı, sürekli belirip yok oluyordu ve beni de onunla beraber bir karanlığa, bir Sehun'un rahatlatıcı sesine sürüklüyordu. Bedenindeki her bir his tanesi ölmüştü, Sehun, ona, "Dayan, her şey geçecek," tarzı sözcükler fısıldayıp dururken gözlerini açsa da hiçbir şey göremedi; zaten ben gözlerini açabildiğinden de tam olarak emin değildim.

Yeniden bir şeyler algılayabildiğinde, aradan ne kadar zaman geçtiğini kestiremedim. Önce sesler boğuk ve görüntü bulanıktı; ancak birkaç dakikanın ardından sahne netleşti. Biri bağırıyordu, Luhan, bu bağıran kişinin Sehun olduğunu anında anladı. Başka biri de onu sakinleştirmek istercesine rahatlatıcı bir tonda konuşuyordu. Luhan bu sesi tanıyamasa da ben ölürken bile tanırdım. Bütün vücudum kasıldı.

Chanyeol'ün, beni, Kızıl Karanfil Ruhu suretindeyken getirdiği evin salonundaydık, Luhan yemek masasının üzerine yatırılmıştı. Çekinerek ona baktığımda görüntüsünün bulanık olduğunu görmek beni rahatlattı. O esnada dışarıdan nasıl göründüğünü bilmiyor olmalıydı, bu sebeple de zihninde net bir şekle bürünememişti. Ne kadar olduğunu dahi bilmediği bir süre boyunca yandığını göz önünde bulundurunca durumunun pek de iyi olmayacağı barizdi, ona bakmak zorunda olmamak derin bir nefes almama neden oldu.

Ancak çok daha gerici sorunlar vardı.

"YALAN SÖYLEME!" diye kükredi Sehun, ömrüm boyunca bu kadar öfkeli olduğunu görmemiştim. Luhan'ın gözlerinin açıldığını bile fark etmemişti. "Eğer şu koca dünyada yardım edebilecek biri varsa o da sensin!"

Gözleri kömürden bile kara olan adamın yüz ifadesi karışıktı. "Bedenini iyileştirebilirim ama ruhu ve vitası için yapabileceğim hiçbir şey yok, Sehun. O... artık ölü sayılır." Sehun'un başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi oldu. "Ruhu tamamen ayrılmak üzere, vitası onu hayatta tutabilmek için yeterince güçlü değil. Vücuduna enerji vererek birkaç saat daha seninle kalmasını sağlayabilirim ancak elimden başka bir şey gelmez. Çok üzgünüm."

Sehun, İblis Kral'dan uzaklaşacak şekilde birkaç adım gerilediğinde, yüzünde şok içinde bir ifade vardı. Olanları algılayamıyordu. Gözlerim onu takip ederken odanın köşesinde dikilen, sırtını duvara yaslamış, gölgelerin yüzünü örttüğü kırmızılar içindeki figürü gördüm. Kalbim sıkıştı.

"Yıllar önce hayatını kurtardığımda bana can borcun olduğunu söylemiştin. İşte benim canım," derken Sehun, eliyle masanın üzerinde uzanan Luhan'ı işaret etti. "Kurtar onu! Sözünde dur ve borcunu öde!"

İblis Kral ne diyeceğini bilemez gibiydi. "Benden ne istediğini anlayamıyorum, Sehun. Ne yapabilirim ki?"

Sehun bir an bile duraksamadı. "Ruh büyüsü."

Odaya ağır bir sessizlik çöktü.

İblis Kral tepki veremeden duvardaki gölgelerin arasından olayı izleyen figür öne atıldı, kızıl yenleri odadaki meşalelerin ışığında nazikçe parıldıyordu ama nefes kesecek kadar yakışıklı yüzünde o naziklikten eser yoktu. Sehun'un dirseğini sertçe kavrayarak boy avantajını kullandı ve ona tepeden baktı. "İsteğinin ağırlığının farkında mısın? Ruh büyüsü arzulanınca hemen eylenebilen bir efsunsa neden kendin yapmıyorsun?" Ses tonu buz gibiydi, ela gözlerinden öfke fışkırıyordu.

Sehun, dirseğini demirden bir kafes misali kavramış parmakların arasından kurtarmaya bile uğraşmadı. "Kendim yapabilseydim buraya gelmezdim," derken onun da ifadesi öfkeyle dolup taşıyordu. "Onun kadar güçlü değilim, vitam, Luhan'ı hayatta tutmaya yetmez." Sesi kısılırken bakışları buğulandı.

crimsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin