7

566 93 120
                                    

Medya || King - Lauren Aquilina


"Vay be, bizim velede de bak hele. Daha dün beni peşinden oradan buraya falan koşturuyordun, şimdi gidip generallerin hayatını falan kurtarıyorsun. Yifan piçini günahım kadar sevmem ama yine de biraz gurur duydum yani, ne yalan söyleyeyim."

"Jongin... keşke çenene biraz hakim olsan..." Titrerken sağ elim aşağı indi ama Kyungsoo bana öyle bir baktı ki anında eski duruşuma geri döndüm ve iki elimi kullanmayı aklımdan geçirmeye tenezzül dahi etmedim.

"Bence de Subay Jongin çok haklı, Baekhyun, saraydaki herkes senin hakkında konuşuyor. Bir haftadır derse girmediğin için haberin yok tabii ama hocalar bile senden bahsediyorlar. Kuon seni o kadar çok kıskanıyor ki öğretmen, derste General Yifan'ın krallık için yaptıklarını anlattıktan sonra seni övünce resmen kriz geçirecekti." Bu, beni neşelendirdiği için biraz gülecektim ama içinde bulunduğum pozisyon, nefes almama dahi izin vermedi. "Hem Kızıl Karanfi-"

"Efendi Sehun, sizin de bildiğiniz gibi Efendi Baekhyun şu an cezalı. Yaptıklarının ne kadar tehlikeli olduğunu anlayana kadar sadece talim alanına ve odasına girip çıkmasına izin var, talim alanında da ona verdiğim bütün egzersizleri tamamlamak zorunda. Onu görmeye bir kez daha gelirseniz size de aynı yaptırımı uygularım."

Kyungsoo'nun buz gibi sesini duyunca, Sehun tembel tembel oturduğu yerden anında kalktı ve ona oldukça resmi bir selam verdi. "Çok üzgünüm, Komutan Kyungsoo ama Baek'i çok özledim, bu yüzden lütfen en kısa sürede okula dönmesine izin verin." Kyungsoo cevap vermezken yeniden bana dönüp yumruklarını sıktı. "Baekhyun, fighting!" diye bağırdı ve koşarak gitti.

"Bu kadar iyi bir çocuk, senin gibi baş belası veledin tekiyle neden arkadaş olmak istiyor ki sanki?" Jongin'e bakmadım, hatta gözlerimi bile deviremedim çünkü ona hak veriyordum. "Hatırlıyorum da sizin yaşlarınızdayken hiç de hayatı kılıç kabzası tutmakla geçen, hırs yüzünden gözü kör olmuş çocuklar değildik. Tavşan gibi oradan oraya zıplar, okulu kırıp arkadaşlarımla etrafta dolaşır ve önüme gelen kızla eğlenirdim." Kafasını iki yana salladı. "Senin için ölmüş be."

Ona ters bir bakış fırlattığımda, bir şeyi doğrulamak istercesine Kyungsoo'ya baktığını gördüm ancak tabii ki istediği tepkiyi alamamıştı, değerli bir taş kadar güzel ve sakin ancak bir o kadar da katı Kyungsoo'nun yüzünde mimik oynamamıştı.

Ofladım. "Sürekli konuşman, bana hiç de yardımcı olmuyor."

"Daha bu kadar bile duramıyorsan Yarışma'daki beş bin rakibini geçip kral olmayı gerçekten düşünebilir misin? Henüz kaç saat oldu ki? Üç mü?"

"Beş buçuk," diye düzeltti, Kyungsoo onu.

Tam beş buçuk saattir, bütün vücudumu yalnızca sol elimin üzerinde taşıyordum. Biri üzerime hiç durmadan kovalarca su döküyormuş gibi terliyordum ve kolumu kesinlikle hissetmiyordum, üstüne üstlük Kyungsoo'yla ekürisi tam karşımdalardı; yumuşak minderlere oturmuş, rahat rahat sıcak çaylarını yudumluyor, günlük sohbetlerini ediyorlardı.

"Kolunuzu değiştirin," dedi Kyungsoo bir süre sonra. Derin bir nefes alarak sağ elimi, sağlam olduğunu düşündüğüm bir şekilde yere yerleştirdim, sonra solu kaldırdım. Tanrım, cidden ne kolumu ne de altı saattir dimdik duran belimi hissedebiliyordum. "Fazla titriyorsunuz."

"Hadi ya," dedim alaycı bir şekilde.

O, cevabımı duymazdan gelirken Jongin her zamanki boşboğazlığıyla araya daldı. "Altı saat daha buradayız, yani bu kadar çok titremeye devam edersen enerjini hızlı bitirip-"

Daha cümlesi bitmeden yüz üstü yere yapıştım.

Ayağa kalkacak kadar bile gücüm kalmamıştı, tükenmişlik içerisinde çimenlerin üzerine uzanmaya devam ederken Jongin'in kahkahalarını dinlemek zorunda kaldım. Terlemem durana ve nefeslerin düzelene kadar öylece kaldım. Chanyeol de zaman zaman tam bir sadist oluyordu ama birkaç kez yalvarıp gözlerimi şirin şirin kırpıştırdığımda hemen yumuşuyordu. Oysa Kyungsoo, eğitimini uygularken bayılsam, hatta ölsem bile ellerimi yere yapıştırıp ayaklarımdan tutarak beni amuda kaldırmaya devam ederdi.

crimsonWhere stories live. Discover now