CİNNET

48.1K 3.2K 2.5K
                                    

Özgür mutfakta kendisine bir bardak su doldururken, kolunda ki saate baktı. Aydın güya aradığında yola çıkmıştı, ama hâlâ gelmemişti. Kafasını sağa sola sallarken, bardağı eline aldı ve bir iki yudum aldı. O sırada dışarıdan sesler gelince kaşlarını çattı.

Saniyeler sonra da zil art arda çalarken, aynı anda ismi bağırılarak kapıya vuruluyordu. Bardağı kenara bırakıp hızla kapıya doğru gitti ve kapıyı açtı. Karısında dehşete düşmüş Deniz'i gördü.

"Abi, Aydın abi..." dedi nefes nefese ve acı dolu sesiyle. Özgür o ses tonunu ve sevdiğinin ismini aynı anda duyunca ense kökünde bir sızı hissederken, başından aşağı kaynar sular aktarılmış gibiydi.

"Bıçaklanmış." diye devam etti.

"Ne diyorsun lan sen?" dedi dehşetle. Aynı saniye kapının önünde ki ayakkabıyı giyerken dengesini kaybettiğini hissetti. Deniz bir şeyler diyordu ama duymuyordu.

Kapıyı açık bırakıp, koşar adım sokağa girdiğinde, sağına ve soluna baktı. Ne yapacağını şaşırmış gibiydi, gözleri dolarken Deniz hızla arabaya geçti ve tam önünde durdu. Kapıyı açıp kendini yan koltuğa attı. Deniz kapı daha tam anlamıyla kapanmadan sürmeye başladı.

Özgür kapıyı kapatırken, eli titriyordu. Gözleri otomatik olarak sulanırken, hızlı sürülen arabada sanki bir rüyadaymış gibi hissediyordu. Korkudan karnı kasılmıştı.

"Nerede?" diye bağırdı Özgür, uzun cümle kuramıyordu.

"Cihan kendi hastanesine götürmüş. Yılmaz hastanesi, on dakika uzaklıkta." dedi Deniz hızlı hızlı konuştu. Arabayı sağa sola çevirirken, korkusu hareketlerine yansıyordu.

Ana caddeye çıktıklarında, yoğun araba trafiğine düşmüşlerdi. Özgür korna sesleri ile kendine geldiğinde, gözlerini açıp kapattı. Kabus değildi. Kendine geldiğinde etrafına bakındı, araba yavaş ilerliyordu ve Deniz küfürler mırıldanıyordu.

"Sikeyim böyle işi." dedi bağırdı Özgür elini cama vurup. Koltukta dikleşip arkasına, önüne bir bakış attı. Sanki onun inadına arabalar ilerlemiyordu.

Nefesi daralırken, yolun ortasında kapıyı açtı. Deniz arkasından bağırsa da umursamadan kapıyı kapattı ve arabaların arasından yolun kenarına doğru koştu. Hiç durmadan, koşmaya başladı daha sonra.

Gözlerinden yaşlar akarken, bir saniye bile durup nefeslenmemişti. Duran arabaların yanından hızlıca koşarken, içinden dua ediyordu. Korktukça, daha hızlı koşuyordu. Aklına kötü şeyler geldiğinde, hızını daha da arttıyordu.

Yolun ortasında nefesi kesilirken durdu ne hızlı hızlı soluklar alırken, ellerine diz kapağına koyup büyük büyük oksijen çekti içine. Yüzü buruşurken, gözlerinden akan bir damla yaş kuru zemine düştü. Yutkunurken, bedenini kaldırdı.

"Aydın, ne olur lan..." dedi nefes nefese... 'Ne olur sana bir şey olmasın' diye geçirdi içinden.

Saniyeler sonra yeniden koşmaya başladı, ana caddeden çıkıp hastanenin bulunduğu sokağa doğru koşarken, yolda ki insanlar perişan olmuş genç adama bakarken, arkasından üzüntülü gözlerle bakıyorlardı.

Sonunda hastanenin önüne gelince, kalabalığı hızla geçip içeri girdi. Gözleri ile etrafı taradı, ama eli karnındaydı. Makine sesleri ve hastanenin kendine has kokusu burnuna dolarken, yeniden yüzü buruştu.

Özgür takım elbiseli, Cihan'ın adamlarından birini görünce o tarafa doğru koştu. Kolidora girdiğinde, orada Cihan'ı gördü. Cihan bir eli belinde, diğeri alnında öylece volta atıyordu.

KAVGALIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin