ÖĞRETMEN HANIM

47.8K 3.2K 2.3K
                                    

"Oğlum pas versene!" dedi Aydın oturduğu yerden mahallenin önünde top oynayan çocukları izlerken. Çocuklar bağıra çağıra oyun oynarken Aydın bir Fatih Terim edasıyla taktik veriyordu.

Top uzağa kaçınca tesbihli elini çocuklara savurdu ve geriye yaslandı. Çay bardağını alıp bir yudum alırken bakışlarını telefonuyla oynayan kediye çevirdi. Gülümseyerek ekrana bakıp bir şeyler yazıyordu.

"Ne gevşek gevşek gülüyorsun lan?" diye sorunca Özgür algılamadan telefona bakmaya devam etti. Aydın'ın daha çok kaşları çatıldı.

"Ooovvv!" dedi dağdan dağa bağıran köylüler gibi. Özgür bu sefer kafasını kaldırıp çatık kaşları ile kendine baktı. Aydın göz kırpıp telefonu gösterdi. "Hayırdır?"

"Hiiç.." dedi endişeyle. Aydın endişeli tavrını fark edip telefona uzandı. Ama Özgür anında geri çekti.

"Yav öküz müsün.." dedi çığırırken, kahvehanede oturanlar ikisine dönmüştü.

"Ver lan!" dedi ve ardından Özgür'ün ensesinden bir kedi gibi tutunca, elinden zorla aldı telefonu. Telefonu alıp yerine otururken, Özgür hâlâ sinirli sinirli miyavlıyordu.

Aydın açık olan telefona baktı. Ana ekran açıktı, boğuşmadan dolayı. Aydın telefona uzanan patiye canını acıtmayacak şekilde vurup en son açık olan uygulamayı açtı.

Açar açmaz Özgür'ün küçüklük fotoğraflarını gördü. Müge bir dolu fotoğraf atmıştı. Birkaç tane ses kaydı vardı ve çoğunlukla ikisi gülerek konuşuyordu.

Sünnet fotoğrafı, mangalda ağzına et attığı fotoğraflar ile doluydu. Özgür çırpınmayı bıraktı. Aydın ise gülmeye başlamıştı. Çünkü o kadar saçma sapan fotoğraflar vardı ki...

"Gülme orospu çocuğu!" dedi ve telefonu elinden çekti. Aydın hâlâ kahkaha atıyordu. Kahvehanedekiler çoktan önlerine dönmüştü. Alışıklardı bu hallerine.

"Niye göstermiyorsun?" dediğinde Özgür ekrana bakıp kapattı ve ardından küskün bir şekilde omuz silkti.

"Dalga geçiyorsun." dediğinde Aydın etrafına bakındı ve dişlerini sıkıp yanında saldalyede oturan adamın sırtındaki eti tutup sıktı. Özgür anında yerinden zıplayıp elini yüzünü buruşturdu.

"Lan oğlum, bana böyle tatlı konuşma demedim mi sana?" sinirli bir şekilde konuştu Aydın. Özgür geri çekilmeye çalıştıkça canı daha fazla yanıyordu.

"Hayvan, canım acıyor öküz oğlu öküz." dedi koluna büyük bir şekilde vururken. Aydın sırıtarak bıraktı ve acıttığı yeri eliyle ovdu.

"Akşama sen mi ben mi?" diye sorduğunda Özgür elini sırtına atıp çatık kaslarıyla baktı.

"Ben. Seninki daraldı bir genişletmek lazım." tehditvari konuşunca Aydın daha fazla sırıttı.

"Sert olsun ama.." dedi azgın azgın bakarken. Özgür saniyeler içinde tahrik olmuştu şimdi. Bakışları değişirken kafasını yavaşça salladı.

"Öğretmenim topu atın!" küçük çocuğun bağırış sesiyle ikiside kafasını çevirip sokağa baktılar.

Aydın bakışlarını sokağın girişinde yanında top ile duran dalgalı kahverengi saçlı, gamzeli ve asil bir şekilde duran kadını gördü. Yeni atanan öğretmen bu olmalıydı.

"Ayağında topuklu var oğlum nasıl atsın öğretmen hanım." karşıda dükkanın önünde bir kilolu amca çay içerken konuştu.

Öğretmen hanım zarif bir şekilde gülümsedi ve çantasını eliyle sıkıca tuttu. Ardından yanda duran topu aldı. Aydın dikkat kesilmiş bakıyordu.

Öğretmen hanım topu bir kere havaya attı, ardından üst üste birkaç kere sektirince Aydın dudaklarını 'vay,vay.." anlamında büküp, kafasını yavaşça aşağı yukarı salladı.

Özgür'de aynı ifadeyle bakarken öğretmen kendinden beklenmeyecek bir şekilde topu defalarca sektirirken Aydın kıkırdadı. Mavi gözler eşine döndüğünde onun gözleri sadece öğretmenin üzerindeydi.

"Vay vay.." dedi keyifli bir şekilde.

Öğretmen hanım en sonunda topu kaçırınca, çocuklar kadına ıslık çalıp, alkışladılar. Öğretmen dişlerini göstererek sırıttı ve hafifçe öne eğilip kolunu zarifçe sallayarak selam verdi.

Tüm esnaflar gülerek kadına bakarken, yanında topu alan çocukların kafasını okşayıp gülümseyerek ilerledi.

Özgür o yürürken bile sırıtarak izleyen Aydın'a baktığında, sebepsiz yere üzgün hissetmişti. Kendisine sürekli böyle baktığını, diğerlerine sıradan ifadeyle izlediğini bildiğinden değişik hissetmişti.

Gribi tam olarak geçmediği için arada bir öksürüyordu. Ve her öksürdüğünde Aydın aynı yaşlılar gibi  öksürüğü geçene kadar 'kurban olurum, oy ben öleydim' diyordu.

Yine öksürmeye başladığında Aydın kendisine bile dönmemişti. Kolunu ağzına tutup bir kez daha öksürdüğünde üzgün gözlerle önüne döndü. Aydın kadın geçince bu seferde çocuklara bakmaya başladı ama ardından kendisine döndü.

"Gördün mü öğretmeni, topuklu ayakkabıyla nasıl top sektirdi." dedi çayını yudumlarken. Ilık olan çayla yüzünü buruşturdu.

"O topuklu ayakkabı götüne girsin amına koduğumun çocuğu, sikik piç." diye mırıldandı Özgür. Aydın bakışlarını çaydan çekip kendisine döndü.

"Ne miyavlıyorsun lan kendi kendine?" diye sorduğunda Özgür kaşlarını çatıp baktı.

"Sana yakında bir kükreyeceğim, göreceksin." dedi ve ardından ayağa kalktı. Aydın kaşları çatık bir şekilde kafasını kaldırıp Özgür'e baktı.

"Ben mekana gidiyorum." dedi Özgür masada duran araba anahtarı ve sigarasını alıp bir elinde tutarken.

"Akşama yemek söylüyorum eve." dedi Aydın, maviş adam yürümeye başlamıştı.

"Tamam." diye mırıldandı Özgür. Aydın'ın arkasından baktığını bilerek yürümeye devam etti.

KAVGALIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin