36. İhanet ve Gerçek - PART 1

1.4K 134 65
                                    

Tom astronomi kulesine ulaştığında gergin ifadesini yumuşattı. Etrafına bakınıyordu ama kimseyi göremiyordu. Belki de Diana ona bu konuda da yalan söylemişti.

Merdivenlerin orada gördüğü parıltıyla gözleri kamaştı. Adımları kendiliğinden o tarafa yönelirken sırıtmasını engelleyememişti. "Helena? Helena orada mısın? Ben kız kardeşinin arkadaşıyım, Tom. Eminim benden bahsetmiştir, lütfen ortaya çık."

Ses tonu nazik fakat buyurgandı. Ama anlaşılan Helena'yı etkilemeyi başarmıştı çünkü tam karşısında duruyordu. Esasında Tom belki de milyonlarca kez görmüştü Ravenclaw binasının hayaletini ama ilk defa dikkatli inceliyordu. Diana'yla aralarında bir benzerlik bulmaya çalıştı ama bu imkansıza yakındı. Diana çok güzeldi. Bakışlarından bile karşısındaki zeka ve özgüven akardı. Duruşunda güç, gülümseyişinde cesaret vardı. Helena'nın olmadığı her şey gibiydi.

"Evet," dedi hayalet çekingen bir tavırla. "Senden bahsetmişti." Tom gülümsedi. "Umarım hakkımda iyi şeyler duymuşsundur." "Öyle de denilebilir." Tom boğazını temizledi. Kelimelerine ve tonuna çok dikkat etmeliydi. Bu önemliydi.

"Helena," dedi nazik bir tavırla. "Bir süredir Diana'yı etrafta göremediğim için endişeleniyorum. Nasıl olduğundan haberdar mısın?" Helena utangaç bir tavırla gülümsedi. Genelde onunla konuşan öğrenciler bu kadar kibar davranmazlardı. Kardeşi arkadaş seçiminde iyiydi. "Evet, gitmeden önce halletmesi gereken önemli şeyler olduğunu ve bir süre etrafta olmayacağını söyledi. Endişeli görünüyordu ama iyi gibiydi." Tom kaşlarını sahte bir  gerginlikle çattı. "Endişeli mi görünüyordu? Hiç haberim yokru. Sanırım benle gelip konuşacak zamanı yoktu... Peki nereye gittiğini söyledi mi?" Helena kafasını iki yana salllayınca Tom içerisinde yükselen öfkeyi bastırmak için bayağı çaba harcadı. Helena'yla bu yanını paylaşması hiç işine gelmezdi. Kafasını salladı. "Anlıyorum. Yardımın için teşekkürler, gerçekten endişelenmiştim."

Helena da ona rica edince veda edip arkasını döndü. İki adımın ardından duraksadı. Helena göremiyordu ama bir saniyeliğine de olsa Tom'un sırıtışı yüzünde yeniden belirmişti. "Bu arada," diye ekledi sesindeki kontrollü hüzünle. "Diadem için çok üzgünüm." Helena'ya döndü. "Annenle birlikte onca mükemmel şeye imza atmışken ikinizin de bu saçma aksesuar ile anılmanız çok üzücü. Keşke onu elime geçirebilseydim. Bir saniye bile düşünmez bu kadar acıya yol açmış o aptal tacı yok ederdim."

Helena şaşkınlıkla ağzını araladı. "Gerçekten mi? Bunu yapar mıydın? Onu yok eder miydin?" Tom yeniden sırıtmamak için kendini tuttu. Balık oltanın ucundaydı. Sadece biraz daha ikna edilmeye ihtiyacı vardı.

"Tabii ki!" dedi hemen. Sesinde en ufak bir kuşku bile yoktu. "Diana bana hikayesini anlattığından beri en çok onun için yapmak istiyorum bunu. Acılarını yok edemem belki ama ailesine beladan başka hiçbir şey getirmeyen eşyayı onun için gözümü bile kırpmadan parçalara ayırırdım. Fakat elbette bu imkansız. Diadem yüzyıllardır kayıp ve Diana bile yerini bilmiyorsa kimse bilemez. Ancak..." Helena mahçup bir tavırla başını önüne eğdi. Ve balık oltada.

"Söz veriyor musun? Diademi bulunca yok edicek misin?" Tom bu sefer gülümseyişini saklamadı. "Kız kardeşin üzerine yemin ederim ki..."

* * * * *

Diana Tom'un bu kadar yakınında olmanın iyi mi yoksa kötü mü olduğundan emin değildi. Burada her şeyin merkezindeydi ve bu onu sevindiriyordu ama bir açıdan da korkutucuydu. Tom'un ona karşı hislerinin öfke kontrolüne bir katkısı olmadığını Diana ilk elden tecrübe etmişti. Derin bir nefes aldı. Bu barakanın sadece birkaç kişi tarafından bilindiğini kendine hatırlattı. Diana, Albus, Hagrid, Euphemia ve Rodolphus...

Ravenclaw'un LanetiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon