14. Kill/Marry/Kiss

2.5K 207 29
                                    

Yaz tatili aslında oldukça normal geçmişti, yani Diana için normal. Bir kısmında teyzesiyle vakit geçirmiş, Newt'ü ve tabii ki onun bavulunu ziyaret etmiş, Bakanlık'ta bir-iki konferans vermiş ve son olarak Lily'lere gitmişti. Beklediğinin aksine Tom onunla temasa geçmek için hiçbir girişimde bulunmamıştı. Şimdi ise okula dönme zamanıydı.

Bay Evans'ın arızalanan arabasının ufak bir yardımla çalışması sonucu Lily, Severus ve Diana King's Cross Tren İstasyonu'na doğru yola çıktılar.

Vardıklarında hızlıca dokuz ve onuncu peronlar arasındaki duvara doğru ilerlediler ve içinden geçerek trene ulaştılar. İçeri girmeden önce Bay ve Bayan Evans'a veda ettiler. Ardından kendilerine kompartıman aramaya başladılar.

Çoğu kompartıman doluydu. Tam ümitlerini yitireceklerken içerisinde sadece sarışın bir kızın olduğu bir kompartıman buldular. Bu kız oldukça tanıdık gelmişti Diana'ya. Bir dakikalık bir incelemenin bitiminde bunun oda arkadaşı Serena Jones olduğunu anladı. Sessizce yanına geçti. Sev ve Lily ise tam karşılarına oturdular.

"Selam." dedi Diana içten bir ses tonuyla. "S-selam." "Ben Diana, bunlar da Lily ve Severus." Serena çekingen bir sesle Yanıtladı. "Biliyorum."

Tren yolculuğunun geri kalanı da bir garipti. Lily, Severus ve Diana Serena'nın varlığından rahatsızlık duydukları için konuşmuyorlar, Serena da rahatsız edici bir şekilde hep onları izliyor fakat hiç konuşmuyordu.

Bu geçmek bilmeyen dakikalar Marlene McKinnon'nın kompartımana dalmasıyla sona erdi. "Selam. Lily, Diana hadi gelin. Sizinle biraz işimiz var." Diana daha önce McKinnon'ı gördüğüne hiç bu kadar sevinmemişti fakat Severus'u da yalnız bırakmak istemiyordu. "Sev se-" "Merak etme D, ben de Slytherin kompartımanına geçerim." Diana bunu duyduğu gibi mutlulukla ayağa fırladı. Lily de arkasından. Ve McKinnon'ların kompartımanına doğru yol aldılar.

Kompartımanda üç kişi vardı: Mary McDonald, Alice Allen ve tanımadığı kendiöerinden biraz büyük bir Gryffindor kızı. "Bu Dorcas," dedi Lily sanki arkadaşının aklını okurmuş gibi. "Dorcas Meadowes. Alice'le aynı seneden." Dorcas elini Diana'ya uzattı. "Memnun oldum." Diana elini sıktı. "Ben de."

"Ee, napıyoruz?" dedi Diana. "Kompartımandaki tek Ravenclaw'u dövmeye ne dersiniz?" Lily bu lafın üzerine Diana'dan bir dirsek yedi. Sonra ikisi de hunharca güldüler. "Bir oyun oynuycaz." diye açıkladı Mary. "Öp, öldür, evlen."

"Tamam," dedi Marlene. "Ben başlıyorum." Biraz düşündü. "Malfoy, Crabbe, Goyle." İlk Lily yaptı. "Goyle'ı öp, Crabbe'i öldür, Malfoy'la evlen. Sonuçta en zengini o." Herkes katıldı. Bu sefer Dorcas sordu. "Reymond Cox, Frank Longbottom, Zeke Campbell." Uzun bir süre düşündükten sonra Mary yanıtladı. "Campbell'i öp, Longbottom'ı öldür, Cox'la evlen." Alice itiraz etti. "Bence Longbottom oldukça tatlı. Cox'u öp, Campbell'i öldür, Longbottom'la evlen."

Bu bir süre böylece devam etti. Sonunda Alice soruyordu. "Peki, malum soruyu soralım o zaman. James Potter, Sirius Black, Remus Lupin." İlk Marlene cevap verdi. "Potter'ı öp, Lupin'i öldür, Sirius'la evlen." Ardından Lily yanıtladı. "Saçmalama, tek iyi cevabı öldürdün. Black'i öp, Potter'ı öldür, Remus'la evlen." Bu sefer Dorcas'taydı sıra. "Potter'ı öp, Black'i öldür, Lupin'le evlen." Sıra Mary'e geçti. "Black'i öp, Potter'ı öldür, Lupin'le evlen. Peki sen Diana?"

Diana düşündü, biriyle evlenmek nasıl bir duygu olurdu. O kadar yaşam boyunca tecrübe edemediği iki şeyden biri evlenmekti. İster istemez kendini muhteşem beyaz bir gelinlik içerisinde hayal etti. Saçında çiçeklerden oluşmuş bir taç vardı. Gülümsüyordu, mümkün olmayan bir samimiyetle gülümsüyordu.

Salonun iç tarafına doğru yürürken insanlar onu alkışlıyorlardı. Hemen solunda muhteşem yeşil bir elbisenin içinde Lily vardı. Ona cesaret verircesine bakıyordu. Karşıdan gelmekte olan kişiye baktı. Sıradan bir damat cüppesinin içerisinde birinin bu kadar yakışıklı görünebileceğini düşünmezdi. Siyah saçları esen rüzgarla gri gözlerinin önüne geliyor, ona ilk defa çapkın olmayan bir gülümseyiş bahşediyordu. Sirius'un yanında duran James'i seçmek de zor değildi. O da oldukça mutlu görünüyordu.

Diana bir anda gerçekliğe döndü. Bunun nedeni kompartımanda duyduğu taze odun ve kan ile karışmış ferah deniz kokusuydu. Başta bunun da hayal gücünün ürünü sanmıştı ama şimdi emindi, Sirius bu odadaydı.

"Potter'ı öperdim, Black'i öldürürdüm ve Remus'la evlenirdim." dedi hiç düşünmeden. Sinirli bir hırlama sesi duyduğunda da hiç bozuntuya vermedi. Hissettiklerinin henüz aşka dönüşmediğini biliyordu ve dönüşmemesi için elinden geleni yapmalıydı. Bin yıla yakın bir zamandır aşktan kaçabilmişse şimdi de kaçabilmeliydi. Alice konuşana kadar bunları düşünmüştü. "Potter ve Black burada olsalardı sen ve Lily'nin cevaplarına üzülürlerdi, yazık." Bunun üzerine Mary atıldı. "Şu evlilik teklifi olayı ne?" Aslında Diana bu konuları kompartımanda Sirius yokken konuşmayı tercih ederdi. Ama burada olduğunu anladığını belli ederse dediklerini onu sinir etmek için dediğini düşünebilirdi. Gözlerini sıkıca yumdu. Bunu ona yapmak istemiyordu.

"Aptalca bir şeydi. Güya benle kafa buluyor, salak. Beni de listesine eklemek için sabırsızlandığını bilmesem kırıldığını bile söyleyebilirdim. Belki de sadece zorluk hoşuna gitmiştir." Oysa Diana bunlardan birinin bile doğru olmadığını biliyordu. Sirius ona aşık mı orasını bilemezdi. Ama hislerinin gerçekliğinden ve yoğunluğundan bir an bile şüphe etmemişti. Sadece, yalnış kişiye karşı besliyordu bu güzel hisleri. Keşke ona neler hissettiğini açıklayabilseydi.

Sirius'un daha fazla acı çekmesini istemiyordu. "Bakalım şekerci kadın ne kadar uzakta?" dedi ve kapıyı sonuna kadar açıp çıkmaları için onlara yol verdi. Çıktıklarından emin olunca dışarı bir bakış atıp kapıyı kapattı.

××××××××××××××××××××××××××××××××××××××××××

Remus Sirius ve James'in anlattıklarını dikkatlice dinlemişti ve Diana'nın ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. "Üzülmene gerek yok, orada olduğunu bildiği için öyle demiş." Sirius şaşkınlıkla arkadaşına döndü. "Bunu da nereden çıkardın?" "Şekerci kadın o kompartımandan yaklaşık yarım saat önce geçmiş olmalı. Kapıyı siz çıkabilesiniz diye açmış."

Bu cümle Sirius'un kafasında birkaç kez yankılandı. Doğruluğunu tarttı, uzunca düşündü. Nihayet mantıklı bir açıklama olarak kabul edebileceğine karar verince yeniden sırıttı. "Benden hoşlanıyor." "Hey ağır ol bakalım şampiyon," dedi Remus. "Dediklerimin hiçbirinden böyle bir anlam çıkmıyor." Sirius bu sefer Remus'un ne dediğine kulak asmadı. Bir konuşmanın sadece hoşuna giden taraflarını dinlemek gibi gıcık bir huyu vardı. Yeniden oturduğu yerin sağ tarfında duran cama döndü.

"Bu sene çok keyifli olucak."

***********************************************

Bu bölüm biraz kısa oldu çok özür dilerim.

Shiplerin tema müzikleri videosunu medyaya koyuyorum. Onu da izlerseniz sevinirim.

Bu arada artık bazen de James ve Lily'e yoğunlaşan bölümler yazmayı planlıyorum, ne dersiniz?

Bol sihirli günler❤️

Ravenclaw'un LanetiWhere stories live. Discover now