34. Geçmişi Değiştiremezsin

1.5K 144 40
                                    

Sirius volta atmaya devam ederken Remus kafasını kaldırmıyordu. Diyebileceği hiçbir şey de yoktu zaten.

"Neden bana hiçbir şey söylemedin?" Sirius'un sorusuyla Remus hafifçe güldü. "Ne deseydim? En yakın arkadaşımın aşık olduğu kızı mı seviyorum deseydim?" Sirius bir anda durdu ve ardından arkadaşının yanına oturdu. "İyi misin?"

Remus kafasını kaldırıp şaşkınlıkla Sirius'a baktı. "Kızgın değil misin?" "Neye kızıcam ki Rem, aşık olmana mı? Sen yanlış bir şey yapmadın. Diana'nın da dediği gibi, duygularımızı kontrol edemeyiz ama onlarla napıcağımız tamamen bize kalmış. Sen dostun için aşkını kalbine gömdün. Bundan daha asil bir davranış olamaz. Senden de daha azı beklenmezdi zaten Aylak."

Sirius'un dedikleriyle Remus'un yüzünde bir tebessüm oluştu. Ardından boğazını temizledi. "Hem," dedi. "Artık başka biri var zaten. Lily'e karşı hiçbir şey hissetmediğimi söyleyemem ama- sanırım çok yakında bu durumdan kurtulucam." Ardından elini ona gülümseyen arkadaşının omzuna koydu. "Peki sen iyi misin?"

Sirius derin bir iç çekti. "Değilim Rem, ne yapıcağım konusunda hiçbir fikrim yok. Kafam çok karışık. Diana'nın bir sorunu var, biliyorum ama asla, etrafımda olan hiçbir şeye anlam veremiyorum. Herkesi, tüm sevdiklerini dışlıyor gibi ve, ben onu koruyamamaktan korkuyorum." Remus iç çekti. "Belki o da seni koruyamamaktan korkuyordur, ha? Bunu bir düşün derim." Ve arkadaşının tepkisini beklemeden şatoya doğru yürümeye başladı.

* * * * *

Diana odaya girdiğinde kendini cidden berbat hissediyordu. İnsanları kendinden uzaklaştırmaktan nefret ediyordu ama başka çaresi de yoktu. Onları bencillik edemeyecek kadar çok seviyordu.

Kapı açılma sesi duyduğunda kafasını kaldırdı. Susan'dı. Susan'ın bakışları Diana'nın ağladığını fark etmesiyle yumuşarken Diana da bunu algılayıp kafasını dizlerine gömdü.

"Hey," diyerek yanına kuruldu Susan. "Noldu D? Sorun ne?" Diana kendine hakim olamadan kıkırdadı. Sorun mu ne? Kafasını kaldırmadan ağlamaya devam etti. Susan saçını okşuyordu. "Özür dilerim."

Diana hafifçe kafasını kaldırdı. Gözlerini kırpıştırıp Susan'a baktı. "Ne?" "Özür dilerim. Be- ben ne düşündüğümü bilmiyorum. Bana onun baban olduğunu söylediğinde sadece korktum. Neden bilmiyorum. Seni tanıyorum D, senin iyi biri olduğunu da biliyorum. Ama yine de korktum işte! Onun bir parçasına bakıyorum gibi geldi. Ama sen hiçbir şeyinle ona benzemiyorsun. Sen çok iyisin D, kendi hakkını bu konuda yiyecek kadar."

Diana hafifçe kıkırdadı. "Beni tanımıyorsun bile Sue, neler yaptığımı bilmiyorsun. Ya da nelere sebep olduğumu. Ya da nelere sebep olabileceğimi bilmiyorsun." Susan ona biraz daha yaklaştı. "Biliyorum. Reg her şeyi anlattı. Onu suçu değildi D, bir şeyler sakladığını fark edince ona baskı yaptım. Sanırım o da Sirius'a söyleyemediği için suçluluk duyuyordu bu yüzden duvarını kırmak kolay oldu." Diana gözlerini kırpıştırdı. Ardından iç çekti. Kafasını iki yana sallayıp yüzüne buruk bir tebessüm kondurdu.

"Ne olduğumu bilmen, kim olduğumu bildiğin anlamına gelmez Sue..."

* * * * *

"Ona söylememeliydin D." Albus endişeyle başını iki yana sallıyordu. "Bu hiç iyi değil, ölümsüzlüğün bir yolu olduğunu öğrenmemeliydi." Diana gülerek göz devirdi. "Sakin olur musun Al? Er ya da geç öğrenicekti zaten. 5. Sınıf konusuyum, unuttun mu? Ve Tom da zeki bir çocuk. Ben olduğumu anlardı ve bana duyduğu güven sarsılırdı. Böylesi daha iyi." Albus tek kaşını kaldırdı. "Peki şuna cevap ver değerli arkadaşım, Bay Lestrange'la aranızda olan münasebeti öğrendiğinde güveni sarsılmayacak mı?"

Ravenclaw'un LanetiWhere stories live. Discover now