25. Anı ve Böcürt

2.3K 185 101
                                    

"Hadi ama Horace, bir insan bu kadar inatçı olamaz! Resmen 3 senedir beni peşinden koşturuyorsun..." Horace yüzünde bıkkın bir ifade ile Diana'ya döndü. "Aynısını ben de sana diyecektim D, bir insan hiç mi pes etmez..." Diana gözlerini devirdi. Artık bu anı işinden bıkmıştı. Resmen 3 yıldır tüm iksir derslerini dinliyor, hatta Horace'ın partilerine bile bir 5 dk uğruyordu. O anı için çok şeye katlanmıştı. "Yeter artık! Sabrımın sınırına geldim ve cidden sinirlerimi denemek istemezsin. Ya sen bana o anıyı kendi rızanla verirsin ya da imperius laneti kullanmak zorunda kalırım, seçim senin." Horace dehşete düşmüş gibiydi. "Bunu yapamazsın..." "Nedenmiş? O büyüyü kimin icat ettiği unuttun mu yoksa?" İksir profesörü yutkundu. "Tamam, ama her şeyi tam olarak hatırladığımı söyleyemem. Biraz bulanık bir anı olacak. Bulmak istediğini bulucağından kuşkuluyum." Diana elindeki şişeyi uzattı. "Sen anıyı ver, sonrasını ben düşünürüm."

Horace asasını çıkarttı. Asayı sağ şakağına dayayıp yavaşça çekmeye başladı. O çektikçe asadan şakağına beyaz bir ip uzanmaya başladı. Sonunda ipin ucu kopunca anıyı Diana'nın uzattığı şişenin içine koydu. "Teşekkürler." dedi Diana sırıtarak.

Hızla Albus'un odasına gitti. Şifreyi söyleyip üst kata çıktı. "Aldım, aldım!" Albus kafasını okuduğu kağıttan kaldırıp gülümseyerek Diana'ya baktı. Ardından ayağa kalktı ve düşünselinin yanına gitti. Diana da onu takip etti.

Albus Diana'nın elindeki şişeyi aldı ve içindekini düşünseline döktü. "Hazır mısın arkadaşım?" Diana kafasını salladı. "Hazırım." Birlikte anıya girdiler.

Diana Slughorn'un odasında durduğunu fark etti. Şimdikinden birkaç yaş büyük hali de onun masasının çevresindeki sandalyelerden birinde oturuyordu. Hemen yanında ise... O vardı.

"Tom..." dedi fısıltıyla. Onu görmeyeli uzun zaman olmuştu. En azından bu haliyle diye düşündü Diana. Çok yakışıklıydı. Yine de hiçbir zaman o gözle bakmamıştı ona Diana. Zaten hiç aşık olmamıştı. Yani, şeye kadar...

"Efendim, Profesör Merrythought'un emekliye ayrılacağı doğru mu?" diye sordu Tom. Diana kendisinin gözlerini kaçırdığını fark etti. Daha yeni hatırlamıştı bu bilgiyi ona kendisinin verdiğini.

Slughorn parmağını azarlar gibi sallarken bir yandan da göz kırpıyordu. "Tom, Tom, bilsem de sana söyleyemem. Şunu söylemeliyim ki bu bilgileri nereden aldığını bilmek isterdim oğlum; öğretmenlerin yarısından daha bilgilisin, sen."

Tom gülümsedi, diğerleri kahkaha atıp ona hayran gözlerle baktılar. Diana ise delici gözlerle Tom'a bakarken bir yandan da sırıtıyordu.

"Bilmemen gereken şeyleri bilme konusundaki o tekinsiz yeteneğin, önemli kişileri özenle pohpohlaman - bu arada ananas için teşekkür ederim, çok haklısın, en sevdiğim bu - bu gidişle," Birden odanın içine bir sis doldu. Diana sisin arkasından Slughorn'un sesini duyabiliyordu. "Başına iş açacaksın oğlum, şuraya yazıyorum."

Diana'nın kaşları çatıldı. Bu konuşmanın böyle olmağını gayet iyi hatırlıyordu. Horace, Tom'un Sihir Bakanı olabileceğini söylemişti gerçekte.

Diana kendisinin hafifçe kıkırdadığını gördü. Tom ise gülümsemekle yetinmişti.

Masanın arkasındaki saat, arkasında on biri vurunca Slughorn dönüp baktı.

"İnanılır gibi değil, saat o kadar oldu mu? Ufak ufak gitseniz iyi olacak çocuklar, yoksa hepimiz başı belaya girer. Lestrange, yarına ödevini yazmanı istiyorum yoksa cezaya kalırsın. Aynısı senin için de geçerli Avery. Sana gelince Black," Geçmişteki Diana meydan okur bir tavırla genç Horace'a döndü. Slughorn biraz ürkek bir tavırla "Pekala, pekala. Bu seferlik ödevden muafsın ama bir daha böyle bir şey söz konusu bile değil!" Diana tehditkar bir tavırla gülümsedi. "Teşekkürler, efendim."

Ravenclaw'un LanetiWhere stories live. Discover now