9. Quidditch Maçı

2.8K 193 31
                                    

Diana aslında uyandığı an yatağına dönmek istedi fakat hala ıslaktı. Oda arkadaşları Susan, Lydia ve Rebecca Lily önderliğinde uykusunda üzerine su dökmek gibi bir şaka yapmışlardı. Diana da onları bir güzel paralamıştı elbette. "Sizden nefret ediyorum, hepinizden!"

Üstüne kuru kıyafetler geçirdi ve ardından hep birlikte kahvaltıya indiler. "Neyse, maçta görüşürüz. Benim Gryffindor masasına geçmem gerek." Lily'i kafalarıyla onayladılar ve kendi masalarına geçtiler. Diana Xenophilius'un yanına oturdu. Susan diğer yanına, Lydia ve Rebecca ise karşılarına oturdular. "İlk Quidditch maçına çıkıyosun, heyecanlı mısın?" Rebecca sormuştu bunu. Zaten Diana onun Quidditch ile ilgilendiğini anlamıştı. James ve Diana hariç, sınıfta en azından süpürgenin üstünde dengede durabilen tek kişiydi. Binlerce kez çıktığı maçları düşünerek sırıttı. "Elbette, oldukça heyecanlıyım."

Biraz sonra yanlarına Severus uğradı. "Eğer o Potter'ı yerin dibine sokmazsan seni affetmem." Diana güldü. "Sakin ol Sev, alt tarafı bir Quidditch maçı. Ama yeneceğimize dair söz verebilirim." Severus düşünür gibi yaptı. "İyi, neyse bol şans. Hoşçakal!" "Güle güle!"

Kahvaltı sırasında bir süre boyunca sadece Xeno'nun sesi çıktı. Onlara Albus Dumbledore'un aslında bir cin cüce katili olup öldürdüğü her cin cücenin bir parça saç telini sakalına bağladığına dair teorisini anlattı. Diana Xeno'ya gerçekten hayrandı. Bu kadar geniş bir hayalgücü ve sınırsız yaratıcılık yeteneğini uzun yıllardır kimsede görmemişti. Onun deliliğinin içindeki dahiliği görüyor ve her konuşmalarında neden bir Ravenclaw olduğunu bir kez daha kavrıyordu. Ne yazık ki böyle düşünen neredeyse tek insandı. Susan, Lydia ve Rebecca gibi ondan korkmuyor aksine onu çok seviyordu ama bunun nedeni onun oldukça komik ve ilginç bir insan olduğunu düşünmesiydi. Herhalde Xeno'dan çok dışlanan tek bir kişi vardı: Serena Jones. Ravenclaw binasındaki diğer 1. sınıf kız. Diana onu dersler hariç okulda hiç görmemişti. Bi de oda arkadaşı olduğundan bazen uyurken görmüştü onu, o kadar. Aslında merak ediyordu tabi ama daha önemli meseleleri vardı.

Kahvaltının bitmesine yakın bir baykuş Büyük Salon'a daldı. Ayağında kocaman bir kutu tutuyordu. Ravenclaw masasının üstüne uçtu ve kutuyu Diana'nın hemen önüne bıraktı. Diana kuşu çözdüğünde kuş bunun için oldukça memnun görünüyordu. Üzerindeki notu aldı ve okumaya başladı.

Güzeller güzeli kızıma benden "ilk" maçı şerefine küçük bir hediye.

-T

"Kızıma mı, teyzenle yaşadığını sanıyordum?" Diana yanlarına yeni gelmiş Lily'nin ne dediğini duymadı. Aklı çok başka yerlerdeydi. Tom bu kadarına nasıl cesaret edebiliyordu? Kafasını kaldırıp sessizce onları izleyen Albus'a baktı. Albus ise anladığını belirtecesine yavaşça kafasını salladı.

"Diana!" Susan'a döndü. "İyi misin?" Lily endişeli görünüyordu. "Evet, ben gidip biraz dinleniyim, yani maçtan önce."

Hızlı adımlarla Büyük Salon'dan çıktı ve Albus'un odasına doğru yol aldı. "Portakallı kek." Heykel dönerrk açıldı ve Diana da içeri girip Albus'u beklemeye koyuldu. Yaklaşık 5 dakika sonra heykel yeniden açılfı ve içeri Albus girdi. "Tom'dan mı?" Diana kafasını salladı. "Anlıyorum." "Eskiden olsa bu kadarına cesaret edemezdi. Yani en azından senden korkardı." Albus sandalyesine oturdu. "Evet ama gittikçe güçleniyor. Yine de karşıma çıkmaya cesaret edebileceğine şüpheliyim." Diana iç çekti. "Bu tatil Lily'lere gitmem artık pek de iyi bir fikir gibi görünmüyor." "Hayır, mutlaka gitmelisin. Mutlaka senin Muggle-doğumlu arkadaşına uğramak istiycektir. Orada olup onları koruyabilecek kadar yakınlarında olman daha iyi bir seçenek gibi duruyor." Diana düşündü. Gerçektende Lily'i çoktan teklikeye atmıştı. Artık onu koruması gerekiyordu. Umutsuzca başını salladı. "Evet, haklısın sanırım." "Bu arada senden ilgilenmeni rica ettiğim konuya ne oldu?" Diana derin bir nefes aldı sanki bir daha alamayacakmış gibi. "Deniyorum Albus ama düşündüğümden de zor. Niyetimi anladıktan sonra benden köşe bucak kaçmaya başladı. Bazen Lily ya da Sev ile konuşurken çaktırmadan yanlarına gidiyorum ama benimle konuşmamakta kararlı gözüküyor." Albus'un suratı hafif hüzünlü bir hal aldı. "Eğer o anıyı alamazsak hiçbir zaman emin olamayız. Fakat sana olan güvenim tam." "Ne yapmaya çalıştığını biliyorum ama bende işe yaramaz. Neyse benim çıkmam gereken bir maç var. Tom'un gönderdiği bir kontrol ediyim bakalım üzerinde hiç lanet var mı?"

Ravenclaw'un LanetiWhere stories live. Discover now