2. Hogwarts'a Dönüş

4.8K 299 124
                                    

Hızlıca yatağında doğrulurken gözlerini açtı Diana. Kabus görmüştü. Hogwarts'a dönme zamanı geldiğinde hep görürdü.

Bunun için mutluydu aslında. Yani milyonuncu kez aynı dersleri alıcaktı ve bir ergen olmanın çeşitli zorluklarıyla yüzleşecekti. Ama aynı zamanda Albus'u, Minerva'yı görecekti. Özlemişti eski dostlarını. Gerçi onlarla yaşadığı o hayat oldukça kısa sürmüştü. Ama Diana dostlarının onu beklediğini biliyordu. Heyecanlı değildi. Yaklaşık bir milyonuncu kez 9 3/4 treni ile yolculuk edecekti. Yine milyonuncu kez o salak şapkayı başına takıcak ve 'Ravenclaw' cevabını alacaktı. Hayatı bir monoton olarak tekrarlansa da buna da şükrediyordu. Fakat bu seferkinin biraz farklı olduğunu kabul etmek zorundaydı.

"Diana, uyandın mı?" Kafasında kurduğu düşünceler dağılırken cevap verdi. "Evet Dorothy Teyze."

Babası, annesini öldürdüğünden beri ona teyzesi bakıyordu. Bu konuları şimdi düşünmek istemiyordu ama. Bugün yuvasına dönüyordu Diana. Bunun getirdiği mutluluğu da kimse bozamazdı, babası bile.

Aşağı kahvaltıya indi. Önünde bir kase mısır gevreği duruyordu. İştahla yemeye koyuldu. "Heyecanlı mısın?" diye sordu teyzesi. "Olmadığımı biliyorsun." Dorothy teyze yanına oturdu. "Belki Dumbledore bir çaresini bulmuştur tatlım." Diana kaşığını boş kaseye bıraktı. Peçeteyle ağzını silerken cevapladı. "Sanmam, o bu lanetten oldukça memnun." Teyzesi elindeki peçeteyi alıp silmeyi unuttuğu noktaları temizledi. "O zamanlar gençti tatlım, o yüzden yaşaman onu mutlu ediyordu. Ama şimdi o da adım adım ölüme yürüyor ve bir gün onun yanına temelli gitmeni istediğine eminim." Diana umutlu görünmeye çalıştı. "Belki de..."

Şimdi yine oradaydı. King's Cross Tren İstasyonu'nda. Ama hala aynı mutlulukla kaynıyordu içi. Kaçıncı kez olduğu mühim değildi, yine yuvasına dönüyordu.

Teyzesiyle birlikte 9 ve 10. peronlar arasında kalan yere doğru yürüdüler. Sonra hızla koşarak içinden geçtiler. Etrafına baktı. Sanki her taraf sihirin inanılmaz güzelliğiyle kokutulmuştu. Bu müthiş havayı iyice içine çekti. İçtenlikle gülümseyip Dorothy teyzeye sarıldı. "Hoşçakal, ve.. Teşekkür ederim. Yaptığın her şey için." Teyzesi de ona gülümsedi. "Asıl ben teşekkür ederim. Hayatıma anlam kattın. Koca bir boşluğu doldurdun. Umarım kendi içindeki boşluğu da doldurursun birtanem. Hoşçakal."

Teyzesinden ayrılıp trene bindi. Herkes hala vedalaşma faslını tamamlamaya çalıştığından çoğu yer boştu. O da içerisinde 2 tane erkek çocuğunun olduğu bir kompartımana geçti. Yerleştikten biraz sonra içeri bir kişi daha girdi. Bir kız çocuğuydu. Uzun, gür, kızılımsı saçları ve yemyeşil gözleri vardı. Heyecanından anlaşılacağı üzere o da birinci sınıftı. Cam kenarına geçti ve kafasını pencereye yasladı. Sessizce ağlıyordu. Ondan sonra da siyah, yağlı saçlı, kanca burunlu bir oğlan geldi. Kızın karşısına oturdu. Kız onu biraz süzdü, sonra başını tekrardan dışarı çevirdi. "Seninle konuşmak istemiyorum." dedi boğuk bir sesle. Oğlan nedenini sordu. Diana'nın anladığı kadarıyla kız ablasıyla çocuk yüzünden kavga etmişti. Kız onu tersledikten sonra oğlan konuyu değiştirmek için içten bir neşeyle "Ama gidiyoruz." dedi. "İşte bu, Hogwarts'a gidiyoruz!" Kız hafifçe gülümsedi. "Slytherin'e girsen iyi olur."

Diana babasının ismini duyunca bir an daldı fakat kompartımanda olan diğer erkek çocuklarından biri konuşunca düşünceleri dağıldı. "Slytherin mi?" Dağınık siyah saçları, gözlüklü olan sıska çocuk söylemişti bunu. "Kim Slytherin'de olmak ister ki? Ben olsam ayrılırdım, ya sen?" Karşısında oturan yakışıklı sayılabilecek diğer çocuğa sormuştu bunu. "Benim bütün ailem Slytherin'e gitmiştir." diye yanıtladı onu. Şaşkın bir ifadeyle "Vay canına!" dedi öbür çocuk. "Ben de senin iyi birine benzediğini düşünüyordum oysa." Diana o an düşünmeden edemedi, acaba ilk babasının Salazar Slytherin'in ta kendisi olduğunu öğrense bu çocuk nasıl tepki verirdi. Fakat diğer oğlan sadece sırıttı. "Belki bu geleneğe bir son veririm. Sen nereye gidiyorsun, seçme hakkın olursa?" Sahte bir cesaret takındı. " 'Yiğittir Gryffindor'da kalan çocuklar!' Babam gibi." Onları dinlemekte olan yağlı saçlı çocuk minik, küçümser bir nida koyverdi. "Ne o, bir itirazın mı var buna?" "Hayır," dedi çocuk ama sesindeki küçümser ton aksini söylüyordu. "Yani zeki olacağına kaslı olmayı tercih ediyorsan-" Bu sefer diğer çocuk lafını kesti. "Peki sen nereye gitmeyi umuyorsun, ikisi de olmadığına göre?" Bu sefer Diana da onlarla birlikte güldü ama bu destek vermekten uzakta aşağılar bir gülüştü. "Ne oldu?" Çocuk bu sefer ona döndü. Gerçekten yakışıklıydı. "Hiiiç, aklıma bir tanıdığım geldi de ona çok benziyorsunuz. Merak etmeyin, ikiniz de rahatlıkla Gryffindor olursunuz." Saçları karman çorman olan çocuk sordu. "O da bir Gryffindor muydu?" Diana hiçbirinin anlayamayacağı bir sırıtış takındı. "Evet, o da bir Gryffindor'du."

Ravenclaw'un LanetiWhere stories live. Discover now