19. İlk Çatışma

2.3K 194 46
                                    

"Tamam, yaprakları çıkarın." Bir ay çoktan geçmişti bile. Gerçi Sirius, James ve özellikle de Peter için oldukça yavaş geçmişti. Yemek yiyemedikleri onca seferden sonra büyük bir rahatlamaydı bu onlar için. "Sırada ne var?" diye sordu Sirius merakla yaprağı Diana'nın uzattığı kaseye koyarken. "Sizin bir şeyiniz yok. Benim iksir hazırlamam gerek. Tabii, ihtiyacım olan malzemeleri getirmek zorundasınız." Üçü birden muzip bir edayla kafalarını salladılar. "Tamam hadi, şimdi gidin."

Sirius tam çıkarken durdu. "Teşekkürler bu arada." Diana gülümser gibi oldu ama saniyesinde sert öğretmen ifadesine döndü. "Sizin için değil, kendim için yapıyorum. Her dolunayda gece ayakta kalmaktan yoruldum." Sirius'un hala onu süzdüğünü fark edince bıkkın bir tavırla "Ne?!" dedi. "Tamam; zekisin, yeteneklisin, yaratıcısın, farklılıklara değer veriyorsun." Nereye varmaya çalıştığını anlamıyordu Diana. "Eee?" "Eee'si, ama bir o kadar da hırslısın, kurnazsın, kibirlisin. Yani tam olarak-" "Tam olarak mükemmel bir Slytherin'im." Kafasını yukarı aşağı salladı. "Evet, biliyorum." "O zaman neden-" "O zaman neden orada değilim, güzel soru. Bu birazcık da kendimizi nereye ait hissettiğimiz, ne kadar yeterli gördüğümüzle ilgili. Ben hiçbir zaman kendimi Slytherin'e ne ait hissettim, ne de yeterli. Eğer diğerlerinin bende görebildiği bu özelliklerden birini kendimde bulabilseydim belki..." Sirius kaşlarını çattı. "Belki ne?" 'Ölü olarak kalabilirdim.' demek geldi içinden Diana'nın. Onun yerine güldü. "Belki bir Slytherin olurdum ve sen de bir Slytherin'in arkasından koştuğun için kendinden nefret ederdin." Sirius Diana'ya yaklaştı. "Senin arkandan her şartta koşardım ve bundan asla da pişmanlık duymazdım, duymam." Diana birkaç kez gözlerini kırpıştırdı. "Hadi Black, derse geç kalıcaz."

**************************************************************

"Hah, Diana hanımlarda teşrif etmişler. Senin gereksiz, bezelye beyinli insanlarla uğraşman gerekmiyor muydu?" Diana gözlerini devirdi. "Hadi ama Lils, senle Remus'u neredeyse kerpetenle ayırıcaz. Ayrıca kütüphane muhabberinden beri Black'le aranızdan su sızmadını fark etmediğimi sanma." "Bana Black deme!" dedi Lily oldukça kızgın bi tonla. "Eyvah, küçük köpeciğimiz bu kızıl cadıyı sinirlendirecek ne yaptı?" Lily elini salladı. "Bu konuda konuşmak istemiyorum." Bakışları delici olduğu kadar kırgınlık doluydu da. "Severus nerde?" dedi Diana konuyu değiştirmek için. Lily üzüntüyle başını salladı. "Bilmiyorum D, artık hep o Slytherin'lerle takılıyor. Boş vakitlerinde de gidip karanlık sanatları araştırıyor. Bu beni- anlarsın ya... Korkuyorum Diana." Diana anlıyabiliyordu. Severus'un karanlık sanatlara karşı olan ilgisi göz ardı edilebilecek gibi değildi. Ayrıca çok yanlış insanlarla takılıyordu. Onu doğru yola çekebilirdi belki ama Bella ona gerçekleri anlattığı anda tüm güveni paramparça olurdu.

O sırada Frank Longbottom koşturarak onlara doğru geliyordu. "Kanatsız! Hah, işte burdasın. Dumbledore seni çağrıyor. Acil dedi!"

Diana Albus'un odasına vardığında nefes nefeseydi. "Ne oldu?" Albus koşuşturarak bacasına gitti. "Çabuk ol, gitmemiz gerek! Yolda açıklarım." Eline uçuç tozu aldı ve "Sihir Bakanlığı." dedi. Diana da arkasından onu takip etti.

Bacadan çıktıklarında Diana gözlerine inanamadı. Ölüm yiyenler ve çeşitli yaratıklar etrafa saldırıyor, cadı ve büyücülerde karşı koymaya çalışıyorlardı. "Tom.." diye mırıldandı. Bu sırada kendisine doğru savrulmuş laneti son anda fark etti ve hemen bir koruma büyüsü ile geri püskürttü. Yanına baktığında Albus çoktan savaşmaya gitmişti. O sırada Euphemia'yı gördü. Ona atılan bi laneti savurdu ve onun yanına ilerledi. "Selam D." dedi rahat bir tavırla. Her zaman cesur bi kadın olmuştu. "Selam Hems." Birlikte, sırt sırta savaşmaya başladılar. "İşte böyle!" Diana'ya dönüp göz kırptı. "Eski zamanlardaki gibi."

Tam o sırada salonda bir tıslama sesi yankılandı "Bak!" Diana etrafına endişeli gözlerle bakınmaya başladı. Mesajın onun için olduğunun farkındaydı. Gözleri Nagini arıyordu. "Sakın!" diye tısladı. "Sakın!" Ama çok geçti. Nagini Dorothy teyzenin arkasına çoktan geçmişti. "HAYIR!" Teyzesinin çığlığı odada yankılanırken Euphemia'nın onu saran kollarını hissedemiyordu.

**************************************************************

Büyük salona girdiğinde insanların gözlerinin ona döndüğünün farkındaydı. Aslında dün geceki saldırıda iki-üç kişi daha sevdiklerini kaybetmişti. Ama onlar ailelerinin yanına gitmişlerdi. Diana ise... Şey, artık onun bir ailesi yoktu.

Hızlı adımlarla ilerleyip Susan ve Josie'nin arasına oturdu. Ne diyeceklerini bilemiyormuş gibiydiler. "İyi misin?" demeye cesaret edebildi Josie sonunda. Diana kafasını 'Evet' manasında salladı. Tam o sırada birinci sınıf bir Hufflepuff elinde Gelecek Postası'nın son sayısı elinde koşarak içeri girdi. "Gelecek Postası'nın son sayısı geldi! Ölen cadı ve büyücülerin ismi açık-" Çocuk susmak zorunda kaldı çünkü şimdi bütün öğrenciler çenesini kapatmasını söylercesine ona bakıyorlardı. Bu Diana'ya biraz fazla gelmişti. Ayağa kalktı ve hızlı adımlarla salonu terk etti.

"D!" "Reynolds!" "Diana!" Aynı anda hem Sirius, hem Lily, hem de Reymond Cox ayaklanmıştı. Herkes Reymond'ın sırf Diana için Melanie Lodge'dan ayrıldığını biliyordu. Bunu Sirius da öğrenmişti ki buna pek sağlıklı bir tepki verdiği söylenemezdi. Bu yüzden Cox adım atmaya kalkıştığında "Hey, sen ne sikime gittiğini sanıyorsun?" diye bağırması pek de hayret edici değildi. "Diana'ya bakmaya." "Sen otur, ben giderim." dedi Sirius sert bir tonla. "Asıl sen otur Black! Diana benim en yakın arkadaşım, ben giderim." dediği sırada James Lily'nin kolunu tutarak onu durdurdu. "Bu yüzden sen gitmemelisin Lils. Ben giderim. O kadar yakın değiliz benim yanımda konuşmak zorunda hissetmez." Lily itiraz ediceği sırada onu Remus durdurdu. "James haklı Lily." Lily isteksizce yerine otururken James ayağa kalktı ve sakin ama seri adımlarla Diana'nın adımlarını takip etti.

James, Diana'yı nehir kenarındaki bir ağacın altına oturmuş halde buldu. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu ama o, sanki farkında değilmiş gibi boş bir ifadeyle direkt olarak nehire bakıyordu.

"Selam." dedi James yanına otururken. Diana ona döndü. "Selam." "Şey, bilmeni isterim ki seni anlıyorum." Diana kafasını ikiyana salladı. "Hayır, anlamıyorsun." "Sevdiğin birini kaybetmek-" "Sorun- o değil, tamam mı? Sorun babamdı, bunu o yaptı." James tamamen ona doğru döndü. "Hayır D, o bir yılandı." Annesi James'e olanları anlatmıştı. "Onun yılanıydı..." diye fısıldadı Diana. James kaşlarını çattı. "Hayır, yılan Voldemort'undu." "Evet, onun. O benim babam Jamie.."

🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹🔹

Beklettiğim için özür dilerim. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı unutmayın😁

Ravenclaw'un LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin