☼BÖLÜM 26☼

9.6K 368 45
                                    

MEDYA ÇAĞAN!

"Ne zaman kalkacaksın?" dedim sıkıntıyla. Eli ağzımda olduğu için, sesim boğuk çıkıyordu.

"Eğer öpüşüyor olsaydık seni hemen bırakmazdım. Gerçekci olmak lazım" dedi gülerek. İttirdim.

"Her şeyi fırsata çevirmek zorunda mısın? Çekil üstümden"

"Fırsata çevirmek isteseydim, seni şuan öpüyor olurdum" diyerek, üzerimden çekildi. Bozulmuş muydu? Kafamı kaldırıp, cama baktım. Pusat yoktu.

"Hadi kalk" diyerek, yerden kalktım. Yerde oturuyor ve boş boş bir yere odaklanmış bakıyordu.

"Ştt kalksana be!"

"Çağan kalksana ne yapıyorsun?"

"Lan delirdin mi? Kalk şuradan" ses vermiyordu. Ayağımla dürttüm. Hareket etmiyordu. Eğilip kolundan tuttum ve kaldırmaya çalıştım.

"Kalk lan! Ay öldüm be yorgunluktan" dediğimde, kolumu ittirdi.

"Bırak Azra bırak ben giderim" dedi sakince.

"Hayır" diyerek çekiştirdim.

"Bırak!" diye bağırdı. Bağırmasıyla birlikte sıçradım. Neden şimdi böyle davranıyordu ki bana?

"Ne oldu şimdi Çağan?" Kafasını kaldırıp bana baktı.

"Bana katlanamıyorsun! Öpmediğim halde bile bana katlanamıyorsun" dedi.

"Saçmalıyorsun! Lütfen kalk. Bir gün daha burada kalalım sonra gideriz"

"Sonra gider miyiz? Kalmayacak mıyız?" dedi sevinçle.

"Kalmayacağız. Bugün senin için kalacağız, yarında gideceğiz anladın mı? Hadi kalk şimdi" dedim tekrar kolundan tutarak.

"Tamam aşşşkkkkıımmm" dedi yamuk yamuk konuşarak. Güldüm.

"Hadi kalk başımın belası"

"Kalkıyorum aşkların en güzel felaketi" dedi. Tebessüm ettim.

Ayağa kalkıp kolunu omzuma attı. Elimi beline koyup, yürütmeye çalıştım. Birkaç adım atıyor ve hıçkırıyordu. Telefonu elime alıp, Çilek'e kapıyı açmasını belirten bir mesaj attım. Kısa süre sonra, Çilek bize kapıyı açtı.

Salona girip, onu koltuğa yatırdım. Üzerini örtüp, yanda ki koltuklardan birine oturdum. Kollarımı birbirine bağlayıp gözlerimi yumdum. Soğuktu ama üstüme birşey almaya çok üşeniyordum. Aldırmadan uyumaya çalıştım.

*****

Gözlerimi açıp, etrafa baktım. Üzerimde örtü olduğunu fark edip, Çağan'a baktım. Hala uyuyordu.

"Of! Her tarafım ağrıyor" diye mırıldandım kendi kendime.

"Üzerine örtü almayı akıl edememişsin" dedi Pusat.

"Sen mi örttün?" dedim sinirle.

"Evet üşüyordun" Karşıda ki koltuğa oturdu ve ellerini birbirine vurarak "Sakıncası yok herhalde" dedi. Üzerimde ki örtüyü yere sinirle atıp,

"Bana iyilik yaptığını sanıyorsun değil mi? Akşam tokat at, sabah üşümeyeyim diye üstümü ört. Aman ne iyi!" diyerek yerimden kalktım. Mutfağa doğru birkaç adım atmıştım ki, kolumdan tutularak çevrildim.

"Bak üzgünüm" Bir kolumda bulunan eline, birde gözlerine baktım.

"Bırak kolumu"

"Bırakmayacağım"

SERSERİNİN CENNETİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now